Bu güne kadar kimseye boyun eğmedim helde şu zengin züppeye hiç eymiycem
"Kapıyı aç inicem "diye bağırdım
hayret sesim titremedi biraz daha ilerledikten sonra koluna bir yumruk attım ve tekrar ona "durdur arabayı" diye bagırdım
yumruğum onu pek etkilemesede bakışlarından ne kadar çok sinirlendiğini anlamamak için aptal olmak gerekir çok korktum ama çaktırmamaya çalıştım tabi ne kadar başarılı olduğum tartışılır aniden frene basıp gayet sakin bir şekilde "in "dedi şok olmamak elde değil ben indirmez heralde diye düşünürken bu saatte nerede olduğumu bile bilmiyorum inşallah bi taksi bulurum umuduyla denizin ruhsuz bakışları altında indim arabadan kapıyı sertçe çarpmayıda ihmal etmedim tabi.gaza bastığı gibi kayboldu gözden kaba herif umaraım bir taksi gelir umuduyla 10 dakikadır yürüyorum ve biraz daha taksi bulamazsam burada kesin donrak ölürüm sabah manşetlerindeki yerimi alırım donrak ölen genç kızın cesedi kurtlar tarafından parçalandı genç kızın hazin sonu...Ayy düşünmesi bile tüylerimi diken diken etmeye yetti lanet olası telefonda çekmiyorki suna şimdiye almıştı beni burdan gözümü alan farlarla yüzümü kapatmaya çalıştım yanıma yaklaşınca taksi olduğunu gördüm ve artık üşümekten gözyaşlarıma engel olamadım sonra hemen taksiye binip evi tarif ettim eve gidene kadar baya ısındım eve varınca hemen taksi parasını ödeyip eve koşar adımlarla yürümeye başladım.
Biraz geç geldiğimin fakındaydım kesin uyuyorlardır diye yavaşça anahtarı çıkarıp çevirdim kapıyı açınca salonun ışığının yandığını gördüm oraya doğru ilerleyince kemal denen herif "hah geldi işte senin oruspu kızın bu saatlere kadar kimbilir hangi adamla fingirdiyordur allah bilir "diyince kan beynime sıçradı o an hiç bir şey düşünemedim ve ona "ne diyosun lan sen kim oluyorsun da bana böyle bir şey söylüyorsun"gözyaşları içinde ona bağırırken yediğim tokatla dünyam karadı ve bir an kendimi yerde buldum gözyaşlarım yanağımdan süzülürken anneme olan öfkem,babama olan o doyamamışlık hissi ,insanlara olan nefretim ve daha sayamadığım bir sürü duyguyla boğuşuyordum babam bu güne kadar bana bir fiske dahi vurmamıştı ne acı artık beni koruyabilecek bir babam yok hiç kimsem yok... Canımı yakan şey yediğim tokat ve ya dudağımdan akan kan değildi annem diyorum anne demeye bin şahit lazım kılını bile kıpırdatmadan yanlızca izledi kan çanağına dönen gözlerimle iğrenerek karşımdaki adama bakıp yanlızca "sen benim babam değilsin"diyebildim ve odama koşar adımlarla gittim tek yapabildiğim üstümü bile değiştirmeden yatağa oturur pozisyonda sırtımı duvara dayayıp yorganı kafama çekip hüngür hüngür ağlamak oldu...Babamdan sadece gururum ve onurum için yaşamayı öğrendim ama şuan gururum ve onurum hiç bilmediğim bir adamın ayaklarının altında çiğnenmekte ve benim elimden gelen hiç bir şey yok ama elimi kolumu bağlayan benim öbür yanım annem asıl canımı yakanda bu zaten hiçmi kalbi sızlamadı kocası olacak adam bana tokat atarken ...kabim acıyordu sadece kalbim...
Elimi boynuma götürünce babamın 5.yaş günümde almış olduğu masal perisi kolyem yoktu oysa hiç boynumdan çıkarmam nasıl kaybederim babamdan kalan tek şeyi lanet olsun kimbilir nerede düsürdüm acaba...artık kuruduğunu düşündüğüm göz pınarlarım ağlayacak bir şey daha buldu...Ne ara ağlamaktan yorgun düştüm ne ara uykuya daldım hiç bilmiyorum çalan alarmın sesiyle zar zor açtım gözlerimi ahh başım çatlıyor üzerimden kamyon geçmiş gibi hissediyorum kalkıp okula gitmek için hazırlanmam lazım tabi şaftımı düzeltebilirsem önce elimi yüzümü yıkadım dolaptan siyah yüksek bel kotomu siyah penyemi üzerinede siyah kapişonumu geçirdim saçlarımı tarayıp salaş bir örgü yapıp yana attım kapatıcıyla gözlerimin altındaki mor halkaları kapatmaya çalıştım sırt çantamıda alıp çıktım kahvaltı adetimde yok zaten okulda bir şeyler atıştırırım siyah botlarımıda giyip çıktım dışarı serin ama insanın tenini okaşayan loş bir hava vardı kapişonumu kafama geçirip elimi cebime sokup yürümeye başladım etraftan gelen tek ses ayaklarımın altında ezilen yaprakların hışırtısıydı.dalgın dalgın okula kadar yürüdüm hemen sınıfa gidip kafamı sıraya gömdüm bu gün bütün gün uyumak istiyordum sadece tabi bu suna bana seslenmeden önceydi "peri"diye selendi "efendim suna"dedim "hihh kızım ne bu halin hortlağa benziyorsun yüzün bembeyaz olmuş iyimisin? Ayrıca dudağına ne oldu"dedi bende "ha yok bir şey kapıya çarptım "diyip yırtmaya çalıştım zaten defnede gelince onların dün ne olduğu dair meraklarından pek üstünde durmadılar allahtan defne"kızım anlatsana deniz neden o çocuğa yumruk attı ve seni nereye götürdü "dedi "çocuk bana sırnaşınca elinden kurtulmaya çalıştım başarılı olamadığımi görmüş olucak ki gelip çacuğa yumruk attı işte "dedim "peki nereye gittiniz denizle"
"Hıç bir yere beni hiç bilmediğim kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde yolun ortasında bırakıp gitti hödük işte ne olucak"
"Oha bunu deniz mi yaptı inanmıyorum"dedi suna
"Nesine inanmıyorsun suna erkek milleti hepsi aynı neyse kızlar daha fazla bu konuyu konuşmak istemiyorum kızlar lütfen kapatalım bu konuyu"dedim onlarda durumumu anlayınca allahtan pek üstüme gelmediler "ha kızlar kantine gidelim bir şey yemedim midem bulanıyor "dedim "olur canım gidelim" dedi defne kantine gelip simit falan bişeyler alıp köşede boş bir masada oturduk ben bir lokma alıp yemeye başladım kafamı kaldırdığımda deniz ,eren ve kerimin bize doğru geldiklerini gördüm elimde olmadan göz devirdim eren "günaydın millet"deyince bizde günaydın diye yanıtladık deniz tam karşımda oturuyordu göz göze gelmemeye çalışzamda gözlerimin ihanetine uğradım ve göz göze geldik bu çocuk nasıl hem bu kadar ruhsuz ve aynı zamanda bu kadar yakışıklı olmayı bercerebiliyor bilmiyorum bu düşündüklerim içinde kendime ayrıca kızıyorum insan bu kadar zıt duyguları nasıl bir arada barındırabilir bilmiyorum bunun en iyi örneklerinden biri benim her halde aklıma gelen şeyle hemen sunaya yönlendim "suna kolyemi kaybettim gördünüz mü diye heycanla sorunca her kes bana yönlendi aynı şekilde defneye sordum ama onlar görmediklerini söylediler."ders saati yaklaşıyor artık sınıfa gidelim mi" diye sordu kerim bizde onu onaylayıp sınıfa gitmek için ilerledik tam o sırada deniz morarmış bileğimden tutup beni kendine çekti istemsizce bir inilti kaçtı ağzımdan ama sunalar ilerde olduğundan fark etmediler bile denize bakıp "bırak ya bileğimi acıtıyorsun zaten senin yüzünden ne hale geldi "dedim bileğime bakıp eline aldı buz gibi parmaklarıyla kafamı kaldırıp gözlerimizin denk gelmesini sağladı bir süre gözlerinde kayboldum bu çocuğun ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyorum sertçe dirsek atıp ondan kutulunca "ne istiyorsun diye tısladım yüzüne sinsi bir gülüş yerleştirip elindekini gösterdi...(arkadaşlar yorumlarınızı bekliyorum sizleri çok seviyorum):-)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANYAK HERİF
RomansaYanlızlık neydi ?Bir çocuğun kulağını kapatıp korku dolu gözlerle gök gürültüsünün dinmesini beklemesi mi?Yoksa hiç bir zaman kelimelere dökemediği aşk mı?Yanlızlık dünyada milyonlarca insan varken kendini hala yapayanlız hissetmesidir.Peri artık ya...