Bölüm 10 (Baş belası kıvırcık)

30 3 0
                                    

Rüzgarın Ağzından

Başımdaki keskin ağrıyla uyandım, bu kadar içtiğim için kendime küfürler ettim.
Bi kahve yapmak için ayağa kalktım gözüm Temmuzun uyuduğu koltuğa gitti.

Hassiktir!
Kız yok.
Evin içinde Temmuz diye seslenerek tur attım üst kata çıktım mutfağa baktım yok gitmiş.
Beynimi sikeyim ben anahtarı kapıda bırakırsam böyle olur. Koşarak kapıya ilerledim kapı açıktı dışarı çıktım. Temmuz ayakta bana bakıyordu. O an ki panikle yanına gidip kolundan tutup sarstım ağzımdan çıkan ilk cümle

-Neredesin sen?

Oldu anlamayan gözlerle yüzümü inceledi ve sonra
-Noluyor Rüzgar burdayım. Bırak kolumu acıtıyorsun.
-Seni göremeyince gittin sandım.
-Nasıl gideyim senin gibi deli başımda bir belayken.

Bu son sözü duymak baya hoşuma gitti. Yavaşça kolunu serbest bırakıp eline doğru indirdim. Elinden tutup eve doğru yürüdüm.

Beraber mutfağa kadar el ele yürüdük.
-Acıktın mı?
-Biraz
-Tamam. Ben alışverişe gideceğim hemen dönerim sen evde kal beni bekle.
-Bende gelsem.

Bu ne masumluk böyle bu kız şu yüz ifadesiyle insanı katil bile ettirir.

-Olmaz. Evde kal sen ben hemen gider gelirim.
-Lütfen Rüzgar evde sıkılırım ben.
-Peki başbelası sende gel.

Temmuzun Ağzından

Bu lafı duyar duymaz boynuna atladım sanki çok büyük birşeymiş gibi aslında büyük bir sey çünkü bugün regl olma günüm her ay mutlaka düzenli olarak beni ziyaret eder. Kendileri bu günde yatılı olarak bugün geleceklerinin belirtisini yolladılar. 5 gün kadar benleler. Bunu rüzgara söyleyemezdim o markette yiyecek birşeyler alırken ben pet, bir kutu dolusu çikolata ve sancıları rahat atlatmam için sıcak su torbası alırım. Kafamda bu planları yaparken Rüzgar beni planlarımdan ismimi haykırarak çıkardı.

-Kızım hadisene gelmiyormusun?
-Tamam geliyorum 1 dk çantamı alayım.
-Arabadayım gel sende deyip çıktı.

Hemen çantamı aldım içini açıp cüzdanımın içine baktım. Ohh yeteri kadar para vardı şimdi çıkabilirim. Çantamı elime alıp kapıdan çıktım. Rüzgar arabayı çalıştırmış beni bekliyordu. Hızlı adımlarla arabaya yaklaşıp bindim.
Market eve baya yakınmış bi sokak aşağısı hemen geldik.

Küçük bir marketti arabadan inip yürümeye başladım. Rüzgarı beklemedim arkamdan geldiğini biliyordum. Bir kaç adımda bana yaklaştı ve elimden tuttu. Hay Allah'ım ben bu adama niye hayır diyemiyordum. İstemeye istemeye elimi çekmeye çalıştım ama Rüzgar bırakmadı. Benim istediğimde buydu zaten. Kapı girişinde alışveriş arabaları ve sepetleri vardı rüzgar hemen bir arabayı aldi önden yürümeye başladı bende bir sepet aldım. Rüzgar önden gittiğinden sepeti elime aldığımdan haberi olmadı.
-Rüzgar
-Efendim
-Benim biraz işim var sen bak işine bende yetişirim sana.
-Ne işim var Temmuz?
-Kızsal mevzular Rüzgarcım hemen gelirim
-Git hadi baş belası kıvırcık.

Aman şu salakla daha fazla uğraşamayacağım. Misafirlerim yolda gelmek üzeredir.
Hemen petlerin olduğu reyonu arayıp buldum. 3 paket molped aldıktan sonra bayan çalışana sıcak su torbasının nerede bulabileceğimi sordum bana eşlik edip sıcak su torbasını bulmama yardımcı oldu. Bunuda hallettiğime göre son olarak çikolatalarımı almam lazım doğruca çikolata reyonuna gittim ve en sevdiğim bu günlerde beni tek anlayan çikolatam Eti Karam'dan tam iki kutu aldım. 5 günü atlatmamda anca yeter.

Kasaya doğru yürüdüm Rüzgar kasadaydı. Bütün işlerini halletmiş beni bekliyordu. Petlerin üzerine çantamı bıraktım. Onun petleri görmesi hiç hoş olmazdı. Allah'tan kasiyer bayandı. Ama bir dakika bu zilli Rüzgarı'mı kesiyordu. Hooopp kızım orda dur sen. Sepeti kasaya sert bir şekilde bırakıp Rüzgara doğru yürüdüm. Rüzgara sokularak kulağına;
-Rüzgar beni arabada beklermisin?
-Niye?
-Lütfen.
-Ooof kıvırcık çok zahmetlisin. Acele et.
-Tamam.

Rüzgardan uzaklaşıp kasaya doğru yürüdüm. Kasiyer zillinin suratı kırmızıdan mora ordan siyaha sonra tekrar mora renk değiştiriyordu. Kendimi daha fazla tutamayıp;
-İyi bayramlar hanımefendi.
-Anlamadım?
-İyi bayramlar diyorum gözünüz bayram etti.
-Yanlış anladınız.
-Her neyse işini yap kocam beni bekliyor.

Ooof ne diyorum ben Rüzgar bi duysa ne der acaba bu lafa. Oof kıskançlık mı yapıyorum ben kendine gel Temmuz.

-Özür dilerim toplam 48 TL efendim.
-Buyur.
-İyi günler yine bekleriz.
-Hiç sanmıyorum.

Diyip poşetleri alıp arabaya doğru yürüdüm. Arabaya bindim. Rüzgar hiç birşey demeden gaza bastı. Eve varır varmaz koşar adımlarla kapının önüne geldim. Ooof koşup rüzgardan anahtarı aldım. Hemen kilidi açıp içeri girdim doğruca banyoya koştum kapıyı arkadan kilitledim ve klozete oturdum. Tam zamanında misafirlerim geldi. İşimi halledip banyodan çıktım. Rüzgar mutfaktaydı. Onun yanına gidip tezgahın üzerine oturdum. Rüzgar suratıma bönbön baktı.

-Hayırdır kızım annen seni dadılarlamı büyüttü gel buraya yıka şu salata malzemelerinide salata yap.

- Üff el bebek gül bebek büyüdüm ben. Salata yapmayı felan bilmem beni buraya zorla getiren sensin bana bakmak ve hizmet etmek zorundasın.

Elindeki bıçağı doğrama tahtasına saplayıp avına yaklaşan aslan gibi bana yaklaşmaya başladı. Beni kollarının arasına alarak iki elini tezgahın üzerine koydu ve...

-Oyun mu oynamak istiyorsun kıvırcık?

-Hayır pek havamda değilim belki sonra diyip yanımda duran salata malzemelerinden havucu alıp Rüzgarın suratına bakıp keyifli bir şekilde ısırıp yedim.

-Aslanımız sinirlenmeye başladı. Ne o oyun oynamak isteyen o değil mi. Bu dağ evine beni o gül yüzüme bakmak için getirmediği ortada. Canı oyun oynamak istiyor olmalı. Peki Rüzgar Aras o halde ben bu oyuna VARIM!

Kasıklarıma giren ağrıyla irkildim olduğum yere sanki beni çakmışlar gibi..

-Rüzgar çekil.
-Niye kıvırcık korktun mu?
-Rüzgar... Ahh iyi değilim çekil.
-Bir dakika ya noluyor kızım?
-Rüzgar benim odaya gitmem lazım.

Rüzgarın bişey demesine izin vermeden yavaşça tezgahın üzerinden indim ama adım atacak cesaretim yoktu. Ağrım iyice artmaya başladı. Rüzgar halime açımış olacak ki beni yavaşça kucağına aldı. Sessizce teşekkür etmekten başka bişey yapamadım. Mutfaktan çıkıp merdivenlere doğru yürüdü ve emin adımlarla çıktı sonra yatak odasının kapısını koluyla açıp beni yatağa yatırdı. Ayakkabılarımı çıkarmak için doğrulmak istedim ama ağrılarım buna müsade etmedi. Rüzgar yatağın ucuna oturup ayakkabılarımı çıkardı. Ne olduğunu anlamış gibi;
-Birşey istiyormusun ağrı kesici felan? Diye sordu

-Marketten sıcak su torbası almıştım. İçine su doldurup getirirmisin?

Dedim kısık çıkan sesimle. Hiç ikiletmeden üzerimi örtüp aşağıya gitti. Geldiğinde bir elinde su torbası diğer elindeyse can kurtarıcım olan çikolatalar. Çok ağrım olduğundan sadece minnet dolu gözlerle baktım Rüzgara.

-Temmuz neyin var?

Ah be Rüzgar şimdi bu sorulacak sorumuydu. Ben sana bunu nasıl anlatıyım.

-Her ay bir kez böyle olurum normalde doktorda geçiririm ama bu sefer doktorluk kadar artmadı biraz dinlensem geçer galiba.

-Peki anladım. Sen uyu o zaman bişey istersen ben aşağıdayım.

-Tamam. Teşekkür ederim.

Temmuz RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin