MEDYADA ATABERK VAR
''Acaba bu taşlar nereden geldi?''diye bir soru yöneltti Ege.Bende ortamdaki ciddiyeti biraz dağıtmak için''bence Müge Anlı'ya gidelim o nereden geldiğini bulur''dedim ve kahkaha attım.Demez olaydım çünkü bu üçünün de göz devirmesi anlamına gelmişti.
..........................................................
Biz taşlarla ilgili düşünürken zaten yarışmayı kaybetmiştik.Açıkçası umurumda da değildi.Yarışma sonunda verilen ödül bir tabak şekerden ibaretti.Resmen dalga geçiyorlardı.
Kamp üç gündü ve yarın eve dönüyorduk.Biz taş mevzusu için eve dönünce de buluşup bu konu hakkında bir şeyler bulmaya çalışacaktık.Ama önce benim güzel bir uyku çekmem gerekiyordu çünkü bugün ciddi anlamda yorulmuştum.Çadıra doğru yürümeye başladım.Çadıra tam 2 adımlık bir mesafe kalmıştı.Ben çadıra girip dinlenme hayalleri kurarken arkamdan biri korkuttu ve bir anda ufak çaplı bir çığlık attım.Arkamı döndüğümde Ataberk'in yerde karnını tutarak güldüğünü gördüm.Bu çocuk benim sinirimi bozmak için doğmuş resmen.''Akşam akşam ne diye korkutuyorsun aklım çıktı burada ya'' diye bağırdım ona bağırmasına da bu sadece daha fazla gülmesine neden olmuştu.
İyice sinirden köpürürken döndüm arkamı gidiyordum ki biri ayağımdan tutup yere yapışmamı sağlayana kadar.''Senin amacın nedir ya'' diye bağırdım en sonunda.Bir yandan da acıyan ayak bileğimi ovuyordum.''Taşlarla ilgili bir şey buldum onun için geldim ama şu korktuğun halin gözümün önüne gelince..''cümleyi tamamlayamadan yine kahkaha atmıştı.Bu çocuk cidden sinirlerimi hoplatıyor.Ayağa kalkmak için yeltendim fakat kalkamadım ayağımın üstüne düşmüştüm ve cidden canım yanıyordu.Bunu o sinir küpüne(evet bundan sonra ona sinir küpü dicem)belli etmeyecektim yoksa iyice dalga geçerdi kesinlikle.Tekrar ayağa kalkmaya çalıştım ama sonuç yine değişmedi.Bileğimi bu kadar incitmiş olamazdım ya alt tarafı yere düşmüştüm.Acıdan gözlerime yaşlar birikirken Ataberk de gülmesini durdurabilmiş sonunda susmuştu.Beni gözlerime yaş dolmuş bir şekilde görünce cidden şaşırdığı yüz ifadesinden belliydi.Ona aldırmayıp tekrar ayağa kalkmaya çalıştım ve tam başardım derken yine yeri boyladım.Artık acıdan değil de sinirden gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Ataberk hemen yanıma geldi.''İyimisin?'' diye sordu.''Evet harikayım süperim muhteşemim hatta ya''diyerek göz devirdim.
Sinir küpü hemen gidip Tarık hocayı çağırdı.Tarık hoca yanımıza gelmişti.Bileğime baktıktan sonra gitti ve çantasından bir şey alıp geldi.Yanıma geldiğinde elinde bir krem vardı.''Bunu bileğine sürücem.Önce biraz yakabilir ama sonra soğuyacak ve bileğindeki acıyı hafifletecek eve döndüğümüz zamanda doktora gidersin''dedi ve kremi sürdü.Cidden Tarık hoca'nın dediği gibi krem ilk başta çok kötü yakmıştı fakat sonra soğumaya başlamıştı.Bileğime sargı bezi sardı ve sonra hoca gitti.Bende ayağa kalkmaya çalıştım ve zor da olsa bir şekilde kalktım.Çadıra doğru penguen gibi -ayağımın üstüne tam basamadığım için- yürümeye başladım .Ataberk'in arkamdan geldiğini hissedebiliyordum.Tam çadırın önüne geldiğimde arkamı döndüm ve;
-Ne var? Niye geliyorsun?
-Üzgünüm amacım seni incitmek değildi sadece şakalaşıyordum.dedi.Yüzünden de gerçekten üzgün olduğu anlaşılıyordu.Koyu kahverengi gözleri özür diler gibi bakıyordu.İlk defa Ataberk'i böyle görüyordum.Normalde hiç susmayan biraz ukala ve hep gülen bir yapısı vardı.Fakat şuan karşımda suskun,ukala halinden eser kalmayan yüzünden üzgün olduğu belli olan bir Ataberk duruyordu.Bu hali nedense ona olan tüm sinirlerimi almıştı.Bir anda ben içimden düşünürken ona cevap vermeyi unuttuğumu farkettim. Tam arkasını dönmüş gidiyordu ki aklıma ilk gelen cümleyi söyleyiverdim.''Önemli değil geçer birkaç güne'' Bunu dediğim an durdu ve arkasını geri döndü.Yüzünde hafiften bir tebessüm oldu.O koyu kahve gözleri kısılmıştı ve gözlerindeki hüzün azalmıştı.İstediğim herhangi bir şey olup olmadığını sordu ve bende olmadığını söyleyerek teşekkür ettim.Arkasını döndü yürümeye başladı ve birkaç adım sonra aklına bir şey gelmiş gibi durdu ve geri geldi.Tam önümde dikildi.''Aslında sana göstermem gereken bir şey vardı onun için gelmiştim'' dedi.Merak etmiştim.Hırkasının kolunu biraz yukarı sıyırdı ve bileğinde dalga şeklini andıran resmi ortaya çıkardı.''Vay canına''dedim hayretler içerisine çok güzel duruyordu.
-Bunu sen mi çizdin Ataberk?
-Hayır ben çizmedim taş elimi yaktıktan sonra bir süre sonra kendiliğinden çıktı.
-Ama bu imkansız bir şey.dedim şaşırdığımı belirterek.Kendi bileğime baktığımda hiçbir şey yoktu.Ben daha kendimi toplayamamışken Ataberk tekrar konuşmaya başladı''Ayrıca bu dövmeyi kimse görmüyor kampta kaç kişiye gösterdim bileğimi fakat herkes orayı boş olarak görüyor sadece sen ben Ege ve Açelya görebiliyoruz''dedi.Zaten şaşkınlıktan açık kalan ağzım iyice açıldı. Ataberk bunu görünce güldü ve elini gözümün önünde sallamaya başladı''Hey dalağına kadar gördüm kapat artık ağzını.''Kendime geldiğimde az önceki rezilliğimi kapatmak için özür diledim.Elini önemli değil dercesine salladı.Sonrada veda ederek çadırına döndü.
Ben de çadırıma girdim.Açelya oturmuş kampa getirdiği kitabı okuyordu.O kadar dalmıştı ki benim çadıra girdiğimi bile fark etmemişti.2-3 dakika beni fark etmesi için durdum bekledim ama hala fark etmemişti.Ben de en son dayanamayıp Açelya'yı dürtükledim.Açelya hanım kafasını kaldırıp beni görmüştü sonunda. Tekrar kitabına dalmaması için çok fazla beklemeden az önce olanları yere düştüğümden itibaren anlatmaya başladım.Tabi kitap kurdumuz kitaba kendini o kadar kaptırmış ki benim düştüğümden bile şimdi haberi oluyordu.Her anlattığım şey de şaşkınlığı daha da artarken en son .''Oha inanamıyorum.Bu kadar şey oldu ve ben kitaba daldığım için kaçırdım inanamıyorum'' diye tepkisini ortaya koymuştu.Ataberk'in su damlası şeklinde olan dövmesini Açelya da merak etmişti ama.
O da hemen tişörtünün kolunu sıyırıp kendi bileğine baktı ve küçük dilini yutacak kadar şaşkınlığını belli etti.Ben de hiç vakit kaybetmeden Açelyanın bileğine baktım.Bileğinde Ataberk'in izi gibi bir iz yoktu ama oluşmaya başlamıştı.Bileği kızarmış ve ince ince çizgilerle sarmal gibi şekil ortaya çıkıyordu.
Kendi bileğime baktım ve hala ortada bir şey yoktu.Ne bir kızarma ne bir çizgi...Bomboştu. Eğer bu izler bulduğumuz taşların ellerimizi yakmasından dolayı oluşuyorsa taş benimde elimi yakmıştı ama hala bende iz yoktu.
Yarın Egenin bileğine de bakacaktım.Onda da herhangi bir işaret çıktı mı diye.Ama şimdilik bu konuyu rafa kaldırmam gerekiyordu çünkü bugün yorucu bir gündü ve kendimi uykuya teslim etme zamanım gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Element Uyumsuzluğu
FantasyAynı bedende iki zıt element.Ateş ve su.İmkansız diye bir şey yok.Tek bedende bu iki zıt elementin savaşı.Belinay bu elementleri kontrol edebilecek mi? Yoksa içindeki savaşta boğularak ölecek mi?