Wishes 2~
Jongin kollarında hissizleşmeye başlayan bebeğine baktı. Gözleri yavaşça kapanırken vücudunun soğuduğunu hissetti. Küvetten kıvrak bir hareketle çıkıp havlu ile onu sardı. Odasına götürüp, yatağına yatırdı. Lay'i arayarak ve hemen gelmesini söyledi. Jongin tekrar banyoya dönüp etrafa bakındı. Küvetin tıpasını açıp suyun akmasını sağladı. Aklına onun ilaç içtiği düşüncesi akın ederken, onun kendini bırakıp gidecek kadar sevmediğini düşünemiyordu. Yapamazdı değil mi? Onu bırakıp gidemezdi. Etrafa bakınırken boşalmış küvetin içinde duran ıslanmış ilaç kutusunu gördü. Kahretsin.
-Kyungsoo'nun gözünden.-
Gözlerimi zorlukla açtım. Burnuma hiç alışık olmadığım kokular geldi. Ağır bir şırınga kokusu ciğerlerimi doldururken ölüp, ölmediğimi merak ediyordum. Tavandan ayırdığım gözlerimi kafamı sağa çevirerek uyuyan Kris'le karşılaştım. Nerede olduğumu anlamam gerçekten zor olmamıştı. Kris'in biricik Lay'inin hastanesinde yatıyordum. Fakat şuan uyuyan Kris'in yerinde Jongin olması gerekmiyor muydu? O neredeydi? Ne yapıyordu? Neden şuan yanımda değildi? Ne zamandır buradaydım? Tüm sorular beynime hücum etmesi ile kafama ağrı saplandı. Tekrar gözlerimi kapatıp uyumak istedim, uyanmamak üzere.
Kulağıma dolan konuşma sesleri ile tek gözümü araladım. Yarım bir şekilde bakışımla görüş açıma Kris ve Lay'in girmesi pekte uzun sürmedi. Lay uyandığımı görünce heyecanla yerinden kalkıp bana yaklaştı. Ellerini kullanarak nasıl olduğumu sorduğunda ellerimle cevap verdim.
'Sizleri duyabiliyorum konuşabilirsin.'
'Eşit olmak istedim sadece.' Lay tekrar elleri ile cevap verdiğinde istemsiz kaşlarım çatıldı. Yüzüme bunu vurmasına gerek yoktu.
'Adaletsiz. Eşit olmak istiyorsan o lanet olası dilini koparman gerek!' umarım anlardı sert kullandığımı. Lanet olası çocuk bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Neden hiç bir derdi yokmuş gibi gülümsüyordu. Her terslediğim de neden kızmıyordu? Ben neden onun gibi gülümseyemiyordum?
''Özür dilerim. Seni kızdırmak istemedim Kyungsoo.'' sonunda elleri ile cevap vermeyi bırakıp konuştu. Hala gülümsüyordu. Biraz daha sakinleyip sordum.
'Jongin nerede?' sormamla yüzü düşmüştü. Her zaman gülen Lay'in yüzünün solması ile içime korku yayıldı. Neredeydi.
'Jongin nerede dedim?' son derece sert dille tekrarladım. Lay tekrar gülümsemeye çalışıp cevap verdi.
''Bir süre dinlenmesi gerek Kyungsoo.'' yumuşak sesini kıskanırken içim tuhaf bir hisle kaplandı. Kalmaya çalıştığımda Lay ne kadar itiraz etse de, elim kablolara gittiğinde bileklerimi gayet sert bir şekilde Kris tuttu. Acıyla gözyaşlarım gözlerime hücum etti. Acıdan inlemek istedim. Ama boğazımda ki hırıltıdan başka bir şey olmadığında Kris utanarak elini çekti. Şükür ki, canımın yandığını anlamıştı aptal beyinli.
''Çok fazla olmuyor musun Soo?'' sesle yüzünü Kris'e çevirdim. Bu başlangıç sözüyle gerisinden gelecek sözlerin çokta iyi bir şekilde canımı yakacağını biliyordum. ''Yani, çok bencilce davranmıyor musun? Sürekli kendini acındırmaya çalışıyorsun. Dünyada senin gibi binlerce engelli var. Etrafına bak, başta Jongin olmak üzere hepimiz etrafında---'' ellerimle konuşmaya başladım.
'Bana bunları söyleyecek kadar beni tanıdığını düşünmüyorum.' anlamayarak Lay'e döndüğünde Lay tercümanım olmuştu. Dediğimi aynen ona aktardığında Kris bana döndü.
''Bence tanımaya gerek yok. Bencilliğini net bir şekilde gösterdin.'' kaşlarımı çattım. Çok kabaydı.
'Lay ona söyler misin? Benimle kaba konuşmasını istemiyorum.' Lay aynen ona aktardığında şaşkınlıkla ağzını açtı.