MY TURN TO CRY 3

1.3K 92 6
                                    

Wishes 3 ~

Jongin önünde 2 ay önce konuşamadığı için elleri ile kavga ettiği çocuk konuşmuştu. İlk defa sesini duymuştu. İlk defa aklını başından alan bir ses duymuştu. Hala idrak edemiyordu. Gerçekten daha demin onun dudaklarından daha anlamlı bir Jongin mi dökülmüştü? Ortamda oluşan sessizliği bozdu tekrar Kyungsoo.

''Jo..Jongin.''

- Kyungsoo'nun bakış açısı.-

Hadi ama Jongin vur, tokat at, bağır, ama ne olur sessiz kalma korkuyorum. Öldürücü sessizliğin vücudumu esir ediyor beni korkuma. Ne olur bir şeyle söyle. Kalma, sessiz.

''Ne tür bir şaka bu?'' sonunda konuşmuştu. Kris'e dönüp söyledi. İstem dışı yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Sebebini bilmiyorum işte.

''Şaka değil.'' dediğinde Lay, ona döndü şaşkınlıkla. Hala anlamdırmaya çalışıyordu. Mantıklı gelmiyordu eminim. Tekrar baktı gözlerimin içine. Tam bir şey söyleyecekken Lay izin vermedi. ''Kyungsoo gel tatlım benimle.'' dediğinde onun talimatına uydum. Arkamı Jongin'e dönerek yürüdüm. Gözleri hala üzerimdeydi. Umursamadan mutfağa girdim Lay'le birlikte. Derin bir nefes verdiğimde Lay gülümsedi. Tekrar bana dönerek konuştu.

''Aç mısın?''

'Hayır değilim.' ellerimle cevap verdim.

''Bir gün ellerini konuşmak yerine bazılarını tatmin etmekle uğraşacaksın.'' dediğinde ne demek istediğini anlamaya çalıştım. ''Yok bir şey zamanla anlarsın. '' diyerek ellerini salladı. Bende umursamayıp omuz silktim.

Lay ile birlikte bir çok aperatif hazırladık. Ona yardım ederek içeride ki masanın üstüne taşıdık yiyecek ve alkolleri. Ne olduğunu bilmiyordum ama bir şeyin kutlaması olduğu barizdi. Mutfaktayken Lay'e yaklaştım ve sordum.

'Bir şey mi kutluyorsunuz?' Lay kafasını salladı. Durumları eşitleyerek elleri ile cevap verdi.

'Evet içeride oturan küçük ve büyük çocuk var ya?'

'Evet?'

'Hah onlar Baekhyun ve Chanyeol, evleniyorlar. Onu kutlayacağız.' Anlayarak kafamı salladım.

Son parçaları da masaya koyarak Lay'e döndüm. Tekrar ellerimi kullandığım için Lay ve Jongin'den başkası beni anlamıyordu.

'Ben artık eve dönmeliyim.' dediğimde Jongin tam atlayacakken tekrar konuştum. 'Gerçekten çok yorgunum.' Lay yüzüme baktı.

'Yorgun gözükmüyorsun.' elleri alayla konuşurken yüzü de gülüyordu. 'Ben doktorum Kyungsoo beni kandıramazsın.' güldü tekrar. 'Otur biraz işte, amacımız eğlenmek.' zorla ikna ediyordu. Tanrım, bu çocuğun gamzesini her hangi bir belediye doldurabilir mi?

~

Yavaşça evdeki sesler yükselmeye başlamıştı. Gülüşmeler, kahkahalar, espriler(gülünemeyecek ama onlara gerçekten komik gelen.), devirdikleri alkol şişelerinin düşüşleri, bardak tokuşturmalar ve gibi gibi.

Ama ben? Gülemiyordum bile. Yüksek sesle gülemiyordum. Yaptıkları konuşmalara katılamıyordum ne yazık ki. Sadece ellerimle oynayıp, onların gülmelerine tebessüm ediyordum. Baekhyun bir ara benim konuşamama değinince sanırım sağır olduğumu düşünerek ağzına geleni söylediğinde Kris araya girdi. ''O du..duyabiliyor Baekhyun.'' kafamı utancımdan kaldıramıyordum. Ama Jongin'in gözleri ile beni yediğinin gayet farkındaydım. Sessizliği bozarak diğer uzun çocuk girdi araya her hangi bir konu bularak tekrar konuşmaya devam ettiler. Hala Jongin'in bana baktığını hissediyordum. Ellerimle 'gördün mü utanç verici.' dedim. Görmesini umuyordum. Görmedi ise sorun değildi. Artık sıkılmaya başlamıştım. Moral bozan lanet olası durum beni boğmuştu. Ellerimle oynamaya devam ettim kafamı kaldırmadan. Tırnaklarımla oynarken ses çıkarınca bir anda herkes sustu ve bana döndüler. Bunu fark ederek kafamı kaldırdım, yanaklarım kızararak. İlk önce karşımda oturan Jongin'le göz göze gelip, kafamı diğerlerine çevirdim. Lay'e dönerek konuştum.

'Özür dilerim. Rahatsız ediyorum *durakladım.* ben *derin bir iç çekip ayağa kalktım.* ben gitmeliyim sanırım. Geç oldu.' diyerek gülümsedim.

'Çok geç oldu Kyungsoo. Neden kalmıyorsun?' diye önerdi Lay.

Diğerleri ne konuştuğumuzu merak ederken, Jongin bardağının içindeki viskiyi son kez dikti kafasına. Bardağı masaya sert bir şekilde vurunca irkildik, hepimiz. Sehpanın üzerinden duran arabanın anahtarlarını alarak kalktı. Bana gelip kolumdan tutarak diğerlerine güle güle dedi.

Ben kolumu çekerek 'Kafayı mı yedin?' diye sertçe ellerimle söyledim. Tekrar bileğimden tutarak beni arabasının yanına sürükledi. Hafif yağan yağmur, ve burnuma değen ıslak toprak kokusuyla beynim terapiye başlamıştı. Bu durum beni sakinleştirirken Jongin'in ellerine değmemeye çalışarak elinden anahtarları aldım. Onu diğer koltuğa oturtum. Sarhoşken araba kullanmasına izin veremezdim, gerçekten.

Çok geçmeden geldik. O döndüğümde gayet ayıktı, beni izliyordu. Sakin bir şekilde. Kafasını koltuğa yaslamış, kolları göğsünde bağlıydı. Dudaklarını yalarken, gözlerini kısıp etrafa baktı. Bu hareketi görmeme izin verdiği için tanrıya o an bir kez daha teşekkür ettim. En azından görme engellisi değildim. Bu harika yüzü, ve sıkı hatları olan, belkide benim olan çocuğu görmemezlik benim için büyük bir kayıp olurdu. İçimde ki sıkıntı kum tanesi kadar hafiflerken ona odaklanmamı bozan gür sesi doldurdu, kulaklarımı.

''Eve gir üşüyeceksin.'' hızla yağan yağmuru gösterdi kafasıyla. Arabadan inmeye başladığımda oda benimle birlikte hareket edip arabadan indi. Arabanın etrafında dolanarak, şoför kısmına geldi. Elleri ile teşekkür ederek arabaya binecekken yağmurdan hafif nemlenen çift gömleğimiz olan kırmızı kareli gömleğini tuttum.

Ah size söylememiştim değil mi? Evet bugün ikimizde şans eseri çift gömleklerimizi giymiştik. Hareketimle bana döndü. ''Bir şey mi oldu Soo?'' dediğinde kulaklarım sevgilim kelimesini aramıştı. Islanmaktan sıkılıp onun bileğinden kavradım. Eve kadar onu sürüklerken, buna izin verdiği için teşekkür ettim kendi kendime. Kapıyı açıp içeri çektim.

'Sarhoşsun bugün burada kal. Her şey yine aynı yerinde.' dedim ellerimle. Karşımda öylece dikilip gözlerimin içine bakması beni benden alırken kafamı çevirdim. Belime dolanan elle irkilirken bir an beni kendine çekti. Tek eliyle çenemi kaldırıp gözlerimin içine baktı.

''Bir kez daha beni sevdiğini söylemene muhtacım Kyungsoo.'' Muhtaç, muhtaç...

''Seni seviyorum.'' kendi sesim kulaklarımı doldururken, dudakları dudaklarımı çoktan öpmeye başlamıştı. Beni kendi olduğu tarafa çevirip sert bir şekilde kapıya yasladı. Ağzımdan kaçan sert inleme onun ağzında kaybolurken, beni kendi kolları arasında kapana sıkıştırdı. Onun iki eli omzumun üstünden, kapıya yasladığında benim ellerim onun düğmelerine gitti. Beli ile belimi sıkıştırdığında kalp gibi atan, erekte olmuş penisi karnıma değince istekle inledim. Sesimin pürüzsüz çıkmasıyla kalbim heyecandan kuş gibi çırpınıyordu. İnlememle Jongin ellerini kapıdan ayırıp beni kalçamdan kavradı. Ellerinin desteği ile beline zıplayıp bacaklarımı onun etrafına doladım. Dudaklarımızı ayırıp, öpüşmekten kızarmış dudaklarımıza odaklanırken onun sesi tüm hücrelerime dağıldı.

''Bende seni seviyorum.''

Vakit geçirmeden yatak odamıza götürdü. Tüm tutku kuşatırken bedenimizi beni yatağa koydu. Geri kalkıp üstündeki tek bağlı kalan gömleği çıkartıp, dokunma isteği uyandıran kaslarını sergiledi. Ama şuan tek düşündüğüm, Jongin bunca zaman bana karşı sabretmesi. Belkide onun kadar çekici değildim. bu yüzden ihtiyaç duymuyordu. Lanet olsun sevimlilik beş kuruş para etmiyordu. Tek istediğim, onun kadar seksi olup beni arzulamasını istememdi. Seksi olup onu çıldırtmak istiyordum. Jongin üstüme gelerek uzanmamı sağladı. Elleri ile bacaklarımı açıp kendisini yerleştirdiğinde, penisi bana değmesi ile inledim.

''Yapma.'' dediğinde dudağımı ısırıp ona baktım. ''Ne?'' diyebilmiştim. En azından bu gibi basit şeyleri söyleyebiliyordum.

''Çıldırtacaksın beni. İnleme öyle.'' dediğinde ellerimi saçlarından tutup kendime çektim. Dudaklarına gözlerinin içine bakarak öpmeden önce söylediğim ''Seni seviyorum.'' oldu.

Öpüşmemiz ilerlerken üstümde sadece boxer'ım kalmıştı. Ellerimi nereye koyacağımı bilmeden yukarıda kaldı. Dudaklarımdan ayrılıp, tutkudan koyulaşmış gözleri ile bakıp söylendi.

''Dokun bana.''

MY TURN TO CRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin