İçimde bir burukluk vardı o akşam, ailemle kavga ettikten sonra suçluluk hissini öfkeyle bastırmaya çalışıyordum.
Ne olurdu yani kararlarıma saygı duysalardı ve bana bir kes olsa bile güvenselerdi.
Evet onlara karşı çok sert çıkıştım bunu sebebi bu güne kadar tüm içimde biriktrirdiklerimi onlara öfkeli bir şekilde dökmemdi.
Eve geri dönmem söz konusu bile değildi heleki bababamdan o tokağı yedikten sonra, nereye gidebilirdimki aahh ben ki en çok dost biriktirmiştim şu ana kadar, neden hiç birini arayamiyoru bu zor günümde.
Aklıma bir tek Yavuzu aramak geliyor o da askerde...
O kadar uzun süre yürümüşümki sahile geldiğimin farkına bile varmamışım.
Oturup bir sigara yaktım ve yanımda bir adam olduğunu fark ettim.
uzun sakalarına kır düşmüştü yüzünde de derim cizgiler vardı, kara gözleriyle çok uzaklara dalmıştı, büyük bır ihtımalle orda olduğumun bile farkına varmamıştı.
-1965 İzmir , kara tren ve deniz
yaşlı adam bunları söylerken hala çok uzaklara bakıyordu, bir şey söylemek istedim ama adamın benimle değil kendisiyle konuştuğunu anladım.
-Babam Adana da yaşayan fakir bir adamdı, iki hanımı vardı ve ona yük olaçak sayıda evlatları.
Oğlularını bazılarını çiftlikte çalıştırırdı kimisinide gurbete gönderirdi, kizlarını ise erken yaşta kocaya verirdi.
Adam derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı
-Anmemi iyi hatırlamıyom, ama ona olan hasretim hala şurda diyerek kalbisine dokundu.
Babamim sert yüzünü çok iyi hatırlıyom ama, sigaradam sararmış bıyıkları ve güneşim altında yanan o tenini.
Sene 1965 ve babamın ikinci karısı hamile kalmıştı, babam bir karın daha doyurmak zorundaydı.Bu demek oluyorki evden yine biri ayrılıp, eve para getirmeliydi.
Akşam üstüydü ve babam her günkü sert yüzüyle bana bakmıştı.
Artık seninde sıran geldi diyerek ellerimdem tuttu ve beni eve doğru sürükledi,
-hadi bir kaç giysi al gidiyoruz
Annem çaresiz bir şekilde bana bakıyordu, o an sadece ona sarılıp ağlamak istiyordum yapamazdım bunu çünkü bizim orda sadece korkaklar ağlardı.
Bir kaç giysi aldıktan sonra gizlicene annemin odasına girdim ve onun küçük bir tülbentini aldım, sesizce babamın yanına gittim elimdem sıkıcana tutarak kapıya doğru ilerledik.
Annem beni öpmemişti bile, kendime yıllarca o gün beni neden öpmediğini sordum.
Tren istasyonunun yanına gelince babam bana doğru eyılerek elime bir kağıt verdı.
-Bu adresi trenden inince sor, burda bir fırın var fırının sahibi çok eski bir dostum ve o sana ustalık yapacak.
Ona sarılmak istiyordum baba beni bırakma gitmek istemiyorum diye haykırmak istiyordum, ama küçük yaşta bize öğretildi sert ve güçlü olmayı.
-Sen hiç merak etme baba, yüzünü kara cıkarmicam.
Babam bana doğru eyilerek anlımdan öptü. Kalbim hızlıcana çarpmaya başlamıştı gözlerimdeki oluşan yaşları babam görmesin diye hızlıca trene bindim.
Anmem değil babam beni öpmüştü...Merhaba bu benim ilk yazı deneyimim, yanlış yazdığım cümle ve kelimeler için kusura bakmayın. Ben yurtdışımda yaşıyorum ve türkçeyi doğru bır biçimde yazmayı zamanla öğreniyorum... yazdıklarım hakkımda bana yorum tavsiyeler verseniz beni gerçektem mutlu edersiniz ;)