Sarah yanında yürüdüğü Yancy'yi çaktırmadan incelemeye başladı. Kaslı vücudu, kendinden emin duruşu, yüzündeki çok bilmiş ve soğuk ifade son derece çekiciydi. Yürürken adımları muntazamdı. Sarah ise ona yetişmek için yarı koşar durumdaydı, saçlarının dipleri terlemişti, önlerindeki bir türlü zaptedemediği saçlar anten misali dikilmişti ve yüzü domates kadar kırmızıydı. Bu haliyle değil Yancy'yi, bir duvarı bile etkileyemezdi.
O bu düşüncelerle meşgulken Yancy'nin ne yaptığına dikkat etmemişti. Yancy sağ bileğindeki saatin düğmeleriyle oynuyordu. Sarah da saati incelemeye başladı, çok tuhaf bir saatti. Ekranı mordu ve Yancy düğmelerle uğraştıkça değişiyordu. Sarah bu renk değişimine bakarken aniden saatin üzerinde bir hologram belirdi. Bir adamın kafasıydı. Sarah kendini tutamadı ve bir çığlık kopardı. Adam Sarah'ya döndü-aslında döndü demek biraz tuhaf olur çünkü hologramda bir insan kafası vardı.- ve inci gibi dişlerini ortaya çıkararak: "Okulumuza hoşgeldin." dedi. Sarah da şaşkınlıktan konuşamadığı için kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Adam devam etti: "Okulumuza sadece özel kişileri sokuyoruz. Aslında özel ve ölmüş kişileri. Çünkü bir insan ölmeden melek ya da şeytan olduğunu anlayamayız. Bizler bu okulda hangisi olduğunu buluyoruz ve o alanda özelleşmeni sağlıyoruz. Bu okulda meleklere farklı dersler, şeytanlara farklı dersler verilir ancak her iki grubun da savunma ve saldırı dersleri ortaktır. Aynı binada bulundukları halde, herkesin yatakhanesi, yemekhanesi, ortak salonu farklıdır. Melekler ve şeytanlar arasında bir savaş daha istemeyiz değil mi?" deyip güldü. Sarah ise bunların sadece bir rüya olduğunu düşünmeye başlamıştı. Çünkü gerçek hayatta böyle şeyler olmazdı. Melekler ve şeytanlar sadece öldükten sonra vardılar ve onlar hep öyleydiler, insanlar melek ya da şeytan olamazlardı ki.
Sarah bu düşüncelerle boğulurken adamın hologramının yok olduğunu fark etmemişti. Ayrıca sanki içerisi öncekinden daha karanlıktı. Yancy'ye sorarcasına baktı ve Yancy onun ne demek istediğini anladı. Derin nefes aldı ve başladı: "Ben de ilk geldiğimde hiçbir şeyi anlamlandıramamıştım. Ve düşündüklerinin aynılarını ben de düşünmüştüm. Bana öyle bakma, düşünce okuyabiliyorum. Şimdi kafandaki soruları yanıtlayacağım. Evet bazı özel insanlar melek ya da şeytan olduklarını yaşadıkları sürece belli etmez, öldükten sonra belli olur. Hem birisi öldükten sonra ona melek oldu denmez mi? Denir. Demek ki buna inanmalısın. Diğer sorun ise bu okulun amacının ne olduğu. Bana öyle bakmayı kes, işleri hızlandırmak için düşünce okuma yeteneğimi kullanıyorum. Bu okulun amacı melek ve şeytanları tespit edip onları eğitmek. Buraya ilk geldiğinde değişik testlerden geçirilirsin, bunun sonucunda melek ya da şeytan olduğuna karar verilir. Melek isen okulun beyaz bölümündesindir. Beyaz bölümde isen ilk yılında beyaz giymek zorundasındır, çünkü okuldaki herkes kimin melek kimin şeytan olduğunu bilmek zorunda ve ilk geldiğinde kimse seni tanımıyorken ne olduğunu bilemezler. O yüzden herkes sana alışana kadar beyaz giymek zorundasın. Melekler savunma ve saldırı derslerinde kanatlarını açtıklarında kanatları beyazdır. Geldik diğer tarafa, şeytanlar. Onlar okulun siyah bölümündedirler, ilk yıllarında siyah giyerler ve kanatları siyahtır. Kafandaki diğer soru ise benim düşünce okuma yeteneğimin nereden geldiği. Bu ben kendimi bildiğimden beridir sahip olduğum bir yeti. Diğer sorunu cevaplamak için henüz erken."
Sarah başını salladı ve artık bunları normal karşıladığını fark etti. Sonuçta o ölüydü değil mi? Bir dakika, ölü mü? Nasıl yani? Bir daha ablasıyla kavga edemeyecek miydi? En iyi arkadaşıyla alışverişe gidemeyecek miydi? Yani eski en iyi arkadaşıyla. Belki de bir gün daha yaşasaydı her şey düzelebilirdi. Belki de yaşayacağı bir ömür vardı önünde. Bu belkilerin sonu gelmezdi. Sarah biliyordu ki bazen hayat planların dışına taşabilirdi, bu tür durumlarda sadece bunun sona ermesini dileyebilirdi, başka bir şey yapamazdı; tıpkı geçmişte olduğu gibi.
"Ağlamak kadar saçma bir şey daha yok." dedi Yancy. Sarah ise ağladığını fark etmeden sadece düşünüyordu. Birden ağlayınca yüzünün kızardığını ve burnunun aktığını hatırladı, çok çirkin görünüyor olmalıydı; hemen yüzünü silmeliydi! “Kesinlikle öylesin.” Dedi ve dişlerini göstererek güldü Yancy. Sarah her zaman yaptığı gibi sesli düşündüğünü fark etti. Bu sırada içindeki fırtına da dinmişti sanki. Buradaydı, çünkü bir şeyler onu bekliyordu. Onu bekleyen şeyleri bekletmemeliydi ve yeni hayatına –buna hayat denebilirse- alışmalıydı. Gözlerini sildi ve “Ben hazırım.” Dedi. Yancy de ona baktı, bu bakış sadece bir saniye sürdü ancak Sarah, Yancy’nin soğuk gözlerinde bir şefkat ifadesi yakalamıştı. Soğuk bakışlarıyla son derece çekici olan bu çocuk, sıcak bir bakışla da son derece çekici olabiliyordu.
Yancy beklemekten sıkılmış vaziyette “Nerede kaldı bu!?” diye söylendi. “Kim?” diye sordu Sarah. Yancy ise “Brad. Kendisi çok, hem de çok geç kaldı.” Dedi. Sarah ise kafasını karıştıracak başka bir şey duymak istemediğinden “Pekâlâ.” Dedi ve iç dünyasına geri döndü.
Uzun zaman önceydi. Sarah o sabah çok heyecanlıydı çünkü okula başlayacaktı. O gece uyuyamamış, sabaha kadar okulla ilgili hayaller kurmuştu. Daha başlamadığı halde okulu öylesine seviyordu ki! Okul onun için çok değişik bir yer olacaktı. Bir sürü arkadaşı olacaktı, onlarla oyuncaklarını paylaşacaktı. Yazılar yazacaktı. Çok küçük yaşlarından beridir kafasında kurduğu masalları ablasına yazdırırdı, o da o masallara uygun resimler yapardı; böylelikle kendine ait bir sürü masal kitabı olmuştu. Kafasında kurgulamalar yapmak Sarah’nın en büyük tutkusuydu. Okula başladığında arkadaşlarını tanıdıkça kafasında onlarla ilgili kurgular yapmıştı. Mesela John boş zamanlarında bir ata binerek çok uzak dağlara giderdi, oradaki bir kulübede yaşayan bilgeden nasihatler alırdı ve döndüğünde bunları çevresindekilere anlatırdı. Sarah bu kurguya kendini öylesine kaptırmıştı ki hala bunun gerçek olup olmadığına karar veremiyordu. Yüzüne bir gülümseme oturttu ve iç dünyasına geri döndü.
Okul hiç de beklediği gibi bir yer değildi! Hiç kimse paylaşmayı sevmiyordu, sürekli ağlıyorlardı ve birbirleriyle arkadaş olmak istemiyorlardı. Sarah buna dayanamamıştı, hasta numarası yapıp annesini okula çağırtmıştı. Annesini de hasta olduğuna inandırınca evlerine dönmüşlerdi.
Sarah daha sonraları okula yeniden ısınmıştı, en iyi arkadaşını –yoksa eski en iyi arkadaşı mı demeliydi?- okuldayken edinmişti. Sarah için okul önemliydi ama en başta güzel başlangıç yapamaması ve lisedeki ilk gününde okulun son sınıflardaki en havalı kızının ayakkabılarına kusunca lise hayatı başlamadan bitmişti bir bakıma. Ayrıca ablasının sevgilisi olan ama aynı zamanda Sarah ile de takılan biri yüzünden hayatı daha berbat bir hale bürünmüştü.
Sarah bu okula da kötü başlamaktan korkuyordu. İçinden bir ses bu okulun onu gerçekten değiştireceğini söylüyordu ve bu sesi duydukça Sarah daha çok heyecan yapıyordu. Ve bu sefer kusacağı şanssız ayakkabılar havalı bir kızın olursa hiç uğraşmadan kendini en yakın camdan aşağı atacaktı, hoş o bir ölüydü ama ölüler de ölebilirdi, belki de ölmezlerdi. Bu düşüncelerle boğuşurken Sarah ve Yancy, Brad adındaki son derece yakışıklı çocuğun açtığı kapıdan geçip üzerinde müdür yazan bir bölüme ilerliyorlardı. Sarah kafasını sallayarak beynindeki düşünceleri kovdu ve saatte hologram biçiminde beliren müdürü gerçekten merak ettiğini kendine itiraf etti.
"Hoşgeldin Yeşilgöz, hoşgeldin Brad ve şey sen de hoşgeldin Yancy." Müdürün sona doğru kısılan ve Yancy derken tıslamaya dönüşen karşılaması Sarah'yı tedirgin etmişti. Burada çok kısa süredir bulunuyordu ama bu garip dünyada güvendiği tek kişi Yancy'ydi. Yancy çok etkileyici biriydi ama asla Sarah'ya bakmazdı. Sarah bunu bildiği için içini çekti ve yüzüne bir gülümseme oturtmaya çalışarak karşılık verdi: "Şey... Hoşbulduk." Müdürün tüm yüzünü bir sırıtış kapladı. Ve söze başladı: "Ne zaman yeni birisi gelse çok mutlu olurum, öyle mutlu olurum ki o yeni kişi gelince ve özellikle bu gelen bir kızsa hem de senin gibi son derece güzel bir kızsa, gruplar arasında bir yarışma başlatırım. Yarışmayı kazanan grup, senin melek ya da şeytan olduğun belirleninceye kadar geçici ve belki de kalıcı ailen olur. Ne olduğunun belirlenmesi için testlere yarın başlayacağız, çok yorgun olmalısın; bu yüzden yarışma sona erene ve grubun belirlenene kadar uyanık tutacağız seni; daha sonra hemen uyuyacaksın. Bizim için önemlisin." dedi ve ellerini önünde kavuşturup arkasına yaslanarak Sarah'yı izledi. Sarah ona unutmaya çalıştığı birini hatırlatmıştı. Bu kızın ona bir şeyler hatırlatmasını engelleyecekti; bunun için en başından beridir bir planı vardı ve Sarah ve Yancy odadan ayrıldıktan hemen sonra planını uygulamaya koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Yüzlü Şeytan (ASKIDA)
Teen Fiction"Bazı sırlar siz öldükten sonra açığa çıkar."