ÜÇ GÖLGE KÖYÜ NEDEN TERKEDILDI 8

134 11 1
                                    

Ben de bir sandalyeye oturup Azad'ın çıkardığı kitaplara

bakıyordum... Değişik kitaplardı en az 1000 yıllıkmış gibiydiler...

Kitapların üstünde değişik harfler , şekiller vardı ve kan

kokuyorlardı... Belki de Azad kanlı elleriyle ellemişti bilmiyorum.

Siyah sakatat poşetinin içine baktığımda koyun kelleleri gördüm ,

yüzülmüştü... Koyunların dişlerini sökmüştü. Hayvanların kırık

bacakları , uzun bir halatmış gibi gözüken bağırsakları poşetin

içindeydi. Kokuya daha fazla dayanamayıp ağzını kapattım ve

düğüm attım... O sırada kafamı kaldırdım... Evin merdiveninden

aşağıya Azad'ın suretinde bir cin iniyordu... Parıl parıl parladığını

hatırlıyorum. Gülerek ağır ağır merdivenlerden indi ve kapıyı

kapatıp çekti gitti... Nasıl olurdu bu ? Azad bu eve onların

giremeyeceğini söylüyordu. Ben gördüğüm olayın şokunu

yaşıyordum Azad'ı kaldırmak aklıma dahi gelmedi. Hemen kapı

önünde Havis ve Efhas'a baktım... Onlar hala benim

penceremdeydiler... Hızla odama çıktım kapıyı açtım. Ben hala

odadaydım... Gördüğüm şey beni şok etmişti... Yatakta benim

suretimde bir şey uyuyordu , Havis ve Efhas da hala o yatakta

uyuyan şeyi izliyorlardı... Bir insanın kendisini dışarıdan görmesi

heralde dünyanın en korkunç görüntüsüydü...

Odadan hızla çıktım... Tekrar kapıyı açtım o yataktaki şey her ne

ise gitmişti. Yatağımda kül izleri vardı... Küller dökülmüştü sanki.

Havis ve Efhas da ortalık da yoktu... Zaten gün doğuyor gbiyidi...

Odadan çıkıp banyoya girdim , elimi yüzümü yıkamak istiyordum...

Aynaya baktığımda fark etmiştim , burnumdan sızım sızım kan

süzülüyordu... Rengi çok koyuydu , sanki zehir gibiydi. Emin

olabilmek için aynaya adımlar attım... Tam elimi burnuma

götürüyordum ki lavabodaki ayna büyük bir gürültü önce çatırdadı

tam orta yerinden ve sonra patladı... Evde değişik şeyler oluyordu

, gün iyiyen iyiye aydınlanmıştı. Aşağıya inip Azad'ı uyandırdım...

Ona olanları , gördüklerimi anlattım... Azad da korkmuştu. "Eğer

Havis ve Efhas bizi korumaktan vaz geçtilerse , hızlı olmamız

gerekir... " dedi... Bir şeyler yolunda gitmiyordu belliydi... Azad

atına atlayıp köye doğru gitti , ben de peşinden geldim... Bu seansı

evde yapamayız diyordu , günü dere kenarında uyuyarak

geçirmiştim. Azad da seans yapılacak bir yer arıyordu... Dere

kenarında cinlerin mesken olduğunu ve zarar verebileceklerini

söylemişti... Bir mağara benzeri oyuk bulmuş ve oraya yer etmişti.

Haftanın üçüncü perşembesiydi... Güneş yavaş yavaş batmıştı.

Azad her şeyi hazırladığını söylemişti. "Bismillahirrahmanirrahim ,

hazır mısın kardeşim ?" dedi... Başımı salladım , hayatımın en zor

gecesi başlıyordu.

Azad bütün eşyaları hazırlamıştı... Beni de yanına çağırdı.

Gitmeden önce dedemi ve babaannemi arayıp biraz daha olsa

moral toplamıştım. Elinde bir kömür ile yine üç gölge çizip o

meşhur gladio hançerini kucaklarına oturtmuştu... Duvara astığı

gece lambaları bu gölgeleri adeta canlıymış gibi gösteriyordu.

Hayvan sakatatlarından bir yuvarlak yaptı , otlarla bir üçgen yaptı

bu dairenin içine ve üçgenin tam ortasına mumlardan bir göz

yapmıştı. Mason işaretini andırıyordu bu şekil ancak anlamının

farklı bir şey olduğunu bunun bir babil geleneği olduğunu

söylemişti... Ben heyecanlıydım , Azad da ilk kez o soğuk kanlı

halini bu kadar çok kaybetmişti... Elime bir kağıt verdi... "Vil hak

Zahize'n şerri" yazıyordu... Bu sözü uzun uzun okumaya

başladım... Seansa başlayacaktık ki Azad durdu.. "Dur bi dakika"

dedi... Ne olduğunu sordum... "Kitap... Kitap evde kaldı." dedi...

Kitap olmadan seansın başlaması imkansızdı , yapacak bir şey

yoktu Azad yanımdan kalkıp eve doğru atını sürmeye başladı. Ben

de sağda solda etrafı izliyordum... Azad gözden kaybolmuştu ,

dere kıyısına kadar indim ve bir sigara yaktım.Bu köye gelmeden

önce bunların başıma geleceğini düşünebilir miydim ki ? Azadı

beklerken epey bir sigara içmiştim , saat de geç olmaya başlamıştı

zaten.Çimlere uzanıp Azad'ın gelmesini bekliyordum ancak gelen

giden yoktu.

Ben Azad'ı beklerken arkamdan üç tane gölgenin yürüdüğünü

hissettim... Ayağa kalkıp dereye baktım , derede herhangi bir şeyin

yansıması yoktu ancak emindim bir şeylerin arkamdan geçtiğine.

"Azad !" diye seslendim... Bir şey yoktu. Kafamı tekrar dereye

doğru çevirdiğimde derenin karşı ucunda 3 tane o gölgeli şeyleri

gördüm... Upuzundular , gecenin karanlığı onları bu sefer

gerçekten korkunç kılmıştı... Sesleri yıllar önce kaybettiğim annem

, babam ve evlatlık kardeşime aitti... Bana sesleniyorlardı. O an

Azad'ın "Bir gece birisi senin adını söylerse ve bu ses sevdiğin bir

kişinin sesine aitse kaç oradan." demişti... Geriye doğru adım

attım... Onlar da hızla bana doğru geliyorlardı

Cinler Hakkında Bilinmeyenler Ve Korku HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin