Karşımda duran ağaç iyice bulanıklaşırken az önce olanlar yaprakta biriken yağmur suları gibi bir anda toprağa kavuşmuş ve zihnim açılmaya başlamıştı. Az önce hemen arkada kim olduğunu bile bilmediğim bir insan oturmuş bana bir şeyler söylemiş üstelik bana Fare demişti. Tıpkı İrazın seslendiği gibi, kafamı ellerimin arasına aldım ve sıkıştırdım. Bir kaç gündür kendimde değildim ve olamayacaktım da. Avuçlarımın içine sıkıştırdığım başım uyuşmaya başlamışken soğuk ile baş başa bıraktığım ellerim değişik ısı ile irkilmişti.
Korku ile gözlerim açılırken aptallığı bir kere daha kızdım. Ya hala buradaysa, kafamı yavaşça kaldırıp nefesimi verdim. Karşımdaki bir kaç ağaç ve süzülen beyazlıklar ile hızlanan kalp atışlarım yavaşlamıştı, kar yağıyordu. Ellerimde hissettiğim ısı değişikliği tenime değen kar'ın narin dokunuşundan ibaretti. Soğuk olmayan kar tenime değerken üstüme yapışmadan eriyip gidiyordu, kışa veda etme vakti gelmişti ve sanki kar bunu biliyordu, ufa ufak buseler bırakıyordu cayır cayır yanan tenime.
Okuduğum her kitapta bin bir şekilde anlatılan o duyguya benzettim karı. Eriyeceğini bilmesine rağmen yağmaktan çekinmiyordu, aşk gibiydi. Sonunda ayrılacağını bilmesine rağmen birlikte oluyorlardı insanlar korkmadan çekinmeden sonunu beklemeden. Bu yüzden saçma geliyordu mantığın önüne geçen duyguların beynimin önüne barajlar kurması.
Sırtıma baskı uygulayan ağacın kalın gövdesinden destek alarak ayağa kalktım. Ağırlaşmış bedenim ve alkol etkisi ile dönen başım pek yardımcı olmuyordu. Az önce kendini iliklerime kadar hissettiren adrenalin hızını azaltan kalbim ile uçup gitmişti.
Gevşekçe topladığım saçlarım dağılmış ve tokam saç uçlarıma kadar inmiş ve düşmek için zaman kolluyordu.Gözümün önüne gelen kızıl tutamlar eriyen kar ile nemlenmişti ve yanağıma değdikçe ürpermeme sebep oluyordu. Toprak ile kirlenen eşofmanımın paçalarına vurarak temizlemeye çalıştım, o kadar yorgun hissediyordum ki bunu yapmak bile zor geliyordu. Aciz gibiydim ve bunun üstüne dönen başım başlı başına bir dezavantaj idi.
Kalkmıştım ancak ne yapacağımı bilmiyordum, kaçtığım eve geri dönebilirdim. Kimsenin beklemediği kasvetli evime dönebilirdim, ancak hiçbirini istediğimi sanmıyorum. Adımlarımı parkın çıkış yoluna doğru attım ve geldiğim yoldan geri yürümeye başladım. Kafamı toparlayamıyordum, birkaç günde olanlar beni çökertmişti sanki ve iki omzuma ağır yükler bindirmişti.
Aniden beni bırakması, okula yollaması hatta ve hatta bu saat olmasına rağmen aramaması tıpkı fırtına öncesi sessizliği anımsatıyordu bana. İrazda kaldığımı düşünüyor olabilirdi ki umarım da öyledir, çünkü ben şimşekten korkardım o ise şimşekleri severdi. Okulu düşünürken bir çift mavi göz karşıladı taş zeminde adımlarımı takip eden bakışlarımın önünde. Ağacın arkasındaki isimsiz o olabilir miydi, fısıltılarımı susturan kişi o olabilir miydi ki ?
Taş zeminde boşluklara basmadan yürürken ve aklımda kendi kendime çürüttüğüm tezleri düşünürken barkın büyük demir kapısına ulaşmıştım ve barkın kalbi olan yaşlı teyze tekrar yumuşak bakışları ile beni karşılamıştı. Yanından usulca geçmek için tekrar hareketlendim ve bakışlarımı tekrar taş zemine indirdim ta ki adımımı dışarı attığımda duyduğum hafif kısık sesin söylediklerini duyana kadar.
"Gözleri siyahtan çok gri'ye yakışır bence."
Kısılmış gözleri ve hafif bir tebessüm bırakan dudakları ile teyze'ye bakarken okulda yaptığım yorum geldi aklıma. Siyaha çok yakıştığını düşünmüştüm gözlerinin, şimdi ise bunu söylemesi ile tüm vücudum ürpermişti. Tebessümünü bozmadan otururken adımlarımı hızlıca attım ve kendimi sokaklara bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkıma Çeyrek Kala#Wattsy2017
ChickLit-29.10.2016 Genç Kız Edebiyatı #432 -16.12.2016 Genç Kız Edebiyatı #335 Kapak Tasarımı: DOW/Faervelion'a aittir☺️ Bu güzel kapak için teşekkürler. Kadın adımlarını ağır ağır atarken veranda'nın ahşap zemininde, adam arkasından buğulanmış gözleriyle...