37. Bölüm

769 53 6
                                    

"Kahretsin!" Diyip yutkundu. Sonra dudaklarını anlamadığım bir anda benim dudaklarıma bastırdı. Şaşkınlıkla donup kaldım. Sıcak bir donuş...

Alt dudağımı hafif dişlemesiyle bende ona karşılık vermeye başladım...

OSCAR:

Gözlerimi araladığımda saçlarıma elma kokusu doldu. Yumuşak ve hafif bir kokuydu. Ve de tatlıydı. Yemememe rağmen yemiş kadar olmuştum.

Etrafı taradığımda göğsümün üzerinde yatan Kendra'yı fark ettim. Ellerini belime sarmış uyuyordu. Ve kokunun ondan geldiğini anlamıştım. Elma kokusu ona aitti.

Onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça kalktım. Yatağın kenarında oturur hale geldim. Dirseklerimi dizlerime dayayıp elimi saçlarıma daldırdım. Bakışlarım yerdeydi.

Uzun zamandır Bella'yı düşünmüyordum. Ne halde, ne yapıyor? Hiç umrumda değildi artık. Zamanım Kendra ile geçiyordu. Ve ondan hoşlanmaya başlamıştım. Onun da bana karşı boş olmadığını biliyordum. Ama yine de Bella'nın Colton denen herif için beni bırakmasını bazen kendime yediremiyordum.

Düşünmemeye çalıştım. Beynimde ki düşünceleri silip gözlerimi Kendra'ya çevirdim. Gözlerini aralamış beni izliyordu. Gülümsedim. Bana gülümseyerek karşılık verdi.
"Günaydın." Diye mırıldandı. Daha çok gülümsedim.
"Günaydın." Yerinde yavaşça doğruldu. Çarşafı üzerinden çekip yanıma oturdu.
"Ne düşünüyordun?" Omuz silktim.
"Kahvaltıya ne dersin?" Dediğinde başımı salladım. O da ayağa kalkıp banyoya yöneldi. Tam kapıyı açacağı sırada dırdu ve bana baktı. Bense onu izliyordum.

Koşarak yanıma gelip yanağımdan öptü. Sonra hızla banyoya girip kapıyı kapattı. Bense kendi kendime gülüyordum.

**********************

Bahçede oturmuş kahvaltımızı yaparken Kendra okçulukla ilgili şeylerden bahsediyordu. Bende merakla dinliyordum.
"Farklı bir psikoloji. Sakin hareketlerinle sinirlerinden arınıyorsun. Ama beklentilerin artmaya başlıyor. Gittikçe hedeften daha uzağa gidiyorsun. Ve kendini daha çok geliştiriyorsun." Diye anlat aya devam etti. Arada da çayını yudumluyordu. Bende hiç sıkılmadan dinliyordum. Anlattığı şeyleri daha önce hiç merak etmesemde o anlatınca daha farklı geçiyordu zaman.

Zaman geçmeye devam ediyordu...

Rüzgarlar esmeye başlamıştı sonbahar da. Baharlar ona daha çok yakışıyordu sanki. Onu dinlemek kum saatinin renkli kumlarının teker teker düşüp bir bütün olması gibi toparlıyordu beni. O konuştukça, o yaşayıp beni sevdikçe daha çok yaşıyordum ben. Sırf onun için insan olma ömrümü bir yıla çıkarmıştım. Bir yıl boyunca insan olacak, sonrasında kesinlikle artık insan olamayacaktım. Denizlere dönmem gerekecekti. Ama bunu bir yıl sonra düşünecektim. O zamana kadar sadece Kendra vardı.

BELLA:
"Daha sert vuramıyor musun yoksa bebeğim?" Adrian'nın söyledikleri beni gaza getirmişti. Ani bir hareketle yüzüne tekme attım. Dudaklarından acı bir inilti döküldüğünde dizinin arkasından uyluğuna, daha sonra da beline tekmemi atarak dengesini kaybettirdim. Dengesizce yalpalandığında karnına bir tekme geçirdim. Ve onu etkisiz hale getirdim.
"Demek ki vurabiliyormuşum." Yerde doğrulup bana ölümcül bakışlar attı.
"Ne oldu? Yoksa canın mı acıdı?" Diye dalga geçip güldüm. Hızla ayağa kalktı ve bana seri adımlarla yaklaştı. Bende korkudan ne yapacağımı bilemeyerek eve doğru koştum. Tam içeri gireceğim sırada omzumdan tutulmasıyla geri çekildim ve yere yatırıldım.
"Sen demin bana mı vuruyordun güzelim?!" Ne kadar sakin bir şekilde sorarsa sorsun sinirlendiği belliydi.
"Yoo! Kim demiş! Nerde o diyenler?! Karşıma çıkıp yüzüme söylesinler!" Diye tarafa karşı bağırdım. O ise buna sırıttı.
"Ceza alman gerekiyor güzelim." Dedi nefes nefese. O anda yüzünde ki morluğu fark ettim. Geçiyordu ama acıyor olmalıydı.

Kızıl ay ölüyor (Bir Vampir Hikayesi)2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin