Dram üstüne dram

19 4 0
                                    

Yıkılmıştım. Paramparça olmuştum. Tekrar tekrar kırılıp onarılan bir cama rastlamadım ne yazık ki. Mutlu olmayı değil de mutsuzluğu en çok hakediyormuşum meğer. Mutlu olmak bana göre değilmiş. Bir kerede mutlu olsaydım nasıl olurdu diye düşünmeden kendimi alamıyordum.

Gözlerimi ağır ağır açtığımda beynim resmen zonkluyordu. Ne olmuştu bana böyle. En son Yağız'ın bir kızı öptüğünü görmüştüm. Revağdı bana bu gerçektende haketmiştim ben kim sevmek kim kendim kaşınmıştım. Hemen yan tarafıma doğru baktığımda Ece koltukta uyuyakalmıştı. Canım kardeşim diye geçirdim içimden benim için buralarda sürünüyordu. Bugün gidecektik İstanbul'a benim yüzümden kesin ertelenecekti. Teyzem beni asla bu halde yollamazdı. Biraz sonra odanın kapısı açıldı ve içeriye Borayla teyzem girdi. Beni görünce teyzem kahkaha atmaya başladı. "Uyanmış, uyanmış" diyerek yanıma koşuşturdu. Ece de teyzemin bağırışlarına sıçrayarak uyandı. "Ne oluyor Beril'e birşey mi oldu?" diyerek ayağa kalktı o sırada Bora tuttu onu ve sakinleştirdi. Ece beni görünce kulaklarımı sağır edecek bir çığlık attı.
"İnanmıyorum uyanmış benim kardeşim" dedi ve kollarını boynuma doladı.
"Ece.. Ece..boğuluyorum kızım bıraksana vallaha ölümüm senin elinden olacak bu sefer. Bayıldım ama olsun bayılmakta yarı ölmek sayılır. Ne diyorum ben ya?" diye bizimkilere baktığımda hepsi birden kahkaha atmaya başladı bende onlara eşlik ettim. İnsanın yanında böyle güzel insanlar olunca acıları bir nebze iniyor. Unutuyorsun bir süre ta ki yalnız kalıncaya dek işte o zaman acı katlanıyor. Dayanamıyorsun.Ağlıyorsun ama bir süre sonra ağlamak bile dindirmiyor o acıyı. Kabuk bağlamıyor o yara.Benim kalbimdeki en büyük yara zaten ailemdi. Şimdi ise Yağız itiydi. Cüneyt ibnesinden hiç bahsetmiyorum bile. Ben onun için acı çekerken o gününü gün ediyordu. Ama nasıl aynı bara denk gelmiştik bunu kesinlikle Bora'ya sormalıydım. O'nun kesin bir parmağı vardı bu olayda.
Akşam olduğunda bu gece de hastanede kalacağımı öğrendim. Birkaç test falan yapılacakmış. Hastaneleri seviyorum mesleğimi de bu yönde seçtim zaten. Tıp fakültesini kazanmak zaten hayatımda yaptığım en iyi şeydi. Küçükken babam benim kızım büyüyecek doktor olacak ve bize bakacak derdi. Büyüdüm baba bak doktor olmama az kaldı ama sen yoksun. Neyse diye geçirdim içimden olsun en azından onlar beni yukarlardan bir yerlerden görüyorlar.
Yanımda Ece kaldı. Gece boyunca sohbet ettik. Saat 2 sularında Ece uykuya yenik düşüp koltukta uyuyakalmıştı. Canım sıkılıyordu bu sırada ben de ayağa kalktım. Yerde duran hasta terliklerimi giyerek karşıdaki dolaba ilerledim. Üzerime hırka aldım ve sessizce odadan dışarı çıktım. Kapının önünde Cüneyt oturuyordu. Elimi yavaşca kapının koluna koydum tam indiriyordum ki Cüneyt arkasına dönüp beni görmüştü. Ahh kahretsin!! şimdi değil olmaz diye içimden ne kadar bağırsam da sonuçta içimdendi. Duyuramıyordum sesli de olsa kimseye sesimi. Cüneyt hızlıca ayağa kalktı ve ağır adımlarla önüme kadar geldi.
"Beril iyisin. Haberi geç duydum. Nedense kimse bana haber vermiyor artık." dedi ve durakladı. Onu beklemeden konuştum:
" Haber vermemelerini ben istedim."
İlk önce yere doğru baktığı başını yavaşça yüzüme kaldırdı. Hayal kırıklığının temsilini tam olarak karşımda görüyordum. Ama ne yazık ki bunu hak etmişti. Beni umursamadan gününü gün eden birine hala eskisi gibi sarılamazdım. Kim bilir ben hastaneye geldiğimde gece yatağa bile atmıştı o kızı. Yüzüne baktıkça midem bulanıyordu. Benim dostum dediğim insan bu olamazdı.
" Neden Beril'im neden ne yaptım ben sana " dedi. Evet dedi bunu daha ne yaptığını bilmiyordu it. Alaycı bir gülüş atıp
"Gerçekten ne yaptığını bilmiyor musun? Sana şunu söyleyeyim Cüneyt artık benim için eski bir dosttan ibaretsin. Ben buralarda vicdan azabı çekerken bir bakıyorum beyefendi kızlarla öpüşüyor. Birde beni gördüğün halde inadına yapıyorsun. Gerçekten seni kıskanmam için yaptıysan tam tersine tiksinmiş oldum." tüm zehrimi kustuğumda yüzünü ekşitti, gözü danışma masasına takılı kaldı. Bir süre dalgın dalgın baktıktan sonra dolmuş gözlerle bana baktı.
"Bitti dememiş miydin bitirdim bende Beril. Seni beklemek zorunda değildim sonuçta. Hep seni sevecek değilim. O kızıda tanımıyorum. Benim için bir anlamı yok. Ama şunu bil ki sen ne kadar üzüldüysen bir o kadar ben de üzüldüm. Daha iki gün önce geldim buraya. Dedemi getirdim. Annem iyileşti Beril mutluyum artık ama onun yanında olucam gidiyorum buradan yarın sabah kurtuluyorsun benden." dedi ve sıkıca sarıldı bana. Gözlerimi sımsıkı yumdum ağlamayacaktım. Ellerimi sırtına koyup bende sarıldım ona. Dostumdu işte yine kıyamıyordum bu pisliğe. Ayrıldığımızda kolundan tuttum ve iki yanağından da öptüm.
"Biliyorsun kızsam da hala benim için değerlisin. Sakın sakın seni unuttuğumu sanma. Sen benim salıncağımı sallayan babamdın abimdin. İnsan babasını abisini unutamaz değil mi?" dedim ve hıçkırıklarım aldı yerini cümlelerimin.
"Şşşşt ağlama meleğim ağlama dayanamıyorum biliyorsun" dedi ve sıkıca sarıldı bana saçlarımı okşadı. Öptü tıpkı babamın saçlarımı okşayıp öptüğü gibi.
Bir süre öyle kaldıktan sonra beraber terasa çıktık. Terasta manzarayı gören bir yere geçtik. Hava biraz serindi. Artık kış yaklaşıyordu ama İzmir sıcak olurdu kışın bile. Montunu çıkarıp bana verdi.
"Üşürsün sen şimdi uzun süredir yataktaydın kanın daha ısınmamıştır." dedi.
Sabah olduğunda Cüneyt'in gitme vakti gelmişti.
"Saat kaç?" diye sordum.
"06.00"dedi.
"Ee daha çok var gitmenize biraz daha kal." diyerek çocukça bir harekette bulundum.
Yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Erken gitmem ikimiz için de daha hayırlı Beril'im hem uyumadım biraz kestiririm öyle çıkarım yola." dedi.
Ellerini tuttum ve avuç içini öptüm.
"Bu da benden hatıra olsun avuç içlerini öpmem sana değer verdiğimin bir simgesi olsun sakın yalnız hissetme aramızda ne geçerse geçsin sen hala benim için değerlisin" dedim. Tekrar sıkıca sarıldık ve montunu giyinip gitti. Arkasından sadece el sallamakla yetindim. Aslında içim artık buruk değildi. Atlatmıştık bu sevgili saçmalığını en azından ben öyle sanıyorum ya da sanmak istiyorum. Canımın yanmasından bıktım artık. Yeni yeni teknikler uyguluyorum. "KAGT" yani "Kalp Acısı Geçirme Teknikleri" adlı bir defter tuttum. Aslında bununla ilgili bir kurs mu açsam hem parada kazanırım diye düşünmüyor değilim. Kafamı sallayıp sinsice sırıttım. İçeri doğru ilerledim sabaha kadar dondu bir taraflarım. Hani centilmensinde terasta mal gibi oturmak niye kapalı alanıda var buranın. Ben de malım valla saatlerce soğukta oturmaya göz yumdum.
Odanın önüne geldiğimde yavaşca kapıyı araladım. Ececik hala uyuyordu bu saatte de uyanmazdı o. Biliyorum ben malımı. Hırkayı dolaba ajan misali koyup parmak ucunda yatağıma ilerledim ve içine girdim. Biraz kestirirsem daha iyi olur diye gözlerimi yumdum.

6 saat sonra
Ece'nin yanağımdan öpmesiyle gözlerimi açtım ve karşımda duran melek insana gülümsedim. Teyzemin bol bol kalın ısrarlarına rağmen biz okulumuza gitmeyi yeğledik. Artık eski ben gidip yerine bol resetlenmiş Beril gelecekti tabi bu şehirden kurtulursam. Ece kolumdan tutup yatakta beni oturttu.
"Bugün daha bir güzelleşmiş benim kardeşim." dedi ve yanağımdan öptü. Kahkaha atmaya başladık dolaba ilerledi ve ordan siyah boğazlı uzun spor bir elbise çıkarttı. Beyaz spor ayakkabılarımı da getirdi.
"Sen bunları giy bebeğim ben kapıda bekliyor olacağım bir ihtiyacın olursa hemen çağır" dedi ve öpücük yollayıp kapıdan çıktı. Hemen üstümdeki iğrenç hasta kıyafetini çıkarttım ve iç çamaşırlarımı valizimden bulup giyindim. Elbiseyi hızlıca giyinip ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Kapıya ilerleyip açtım  Ece diyecekken olduğum yerde dikili kaldım. WTF!!?!!

Biraz klişe bir son oldu ama uzun bir süredir yazıyorum bu bölümü yazabildiğim kadarıyla sınavlarım daha yeni bitti. Birde hentbolcuyum maçlarım falan var. Yarın da final maçım var artık yayımlamak istedim umarım beğenirsiniz. Multide en sevdiğim şarkıyı koydum. Bölümle ilgili olmasa bile sizinle paylaşmak istedim. İyi okumalar😊😊
Multi resim: Beril'in şaşkınlıka kaldığı an.

KİMSESİZ-ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin