BEN SENDE YANDIM

15 2 0
                                    

Gülümsedi. Gülümsedim.

Bu yolun sonu yoktu. Üzülsem de kırılsam da yine de ruhum onunlaydı.Olmuyordu azizim. Seven insan her türlü engeli aşıp yine kavuşuyordu. Ben onda yanmıştım. Boğuldum,yıkıldım ama yine de döndüm ona. Tükürdüğümü yaladım kısaca. Tüm tabularımı yıktım. Ben kimsenin en sevdiği olamadım ailemden sonra. Kendimi hep fazlalık olarak hissettim. Her ne kadar teyzemler beni kabullense de hep buruktu bir yanım. Onlara yetemediğimi düşündüm her seferinde. Ruhumu bulabilmeyi isterken daha çok kayboldum. Geceler boyu ağladım. Hiç bir şey gözyaşlarıma tercüman olamadı. Yalnızlığımla,kimsesizliğimle dertleştim yıllarca. Gün boyu yalandan gülücük atarken herkes odasına geçtiğinde hıçkırıklarımla boğuştum ben.

Sarıldım ona sıkı sıkı. Ezberledim kokusunu. Kokusunu bile unuttum çünkü annemin. Babamın güven kokan o kokusunu unuttum. Alışmak zor, alışmak can yakıcı. Elinde birşey olmayınca insan tutunamıyor hiçbir şeye. Çok iyi anımsıyorum. Hiç konuşmazdım küçükken içime kapanmıştım.Okulda bu yüzden hep dışlanmıştım. Kimsesiz nidaları peşimi bırakmamıştı.Hep alay konusu olmuştu bu. Böyle böyle kendimi hep kimsesiz hissettim. Kim beni mutlu etmeye çalıştıysa hep kimsesizdim ben.Beynimde dönüp dolaşan tek şey KİMSESİZDİ.

Ayrıldığımızda yanağımdaki göz yaşına dokundu. O an ağladığımın farkına vardım. Mutluluk gözyaşı diye geçirdim içimden. İlk defa mutluluktan ağlamıştım.

"Neden ağlıyorsun Beril'im?" diye bir soru yöneltti. Benimde cevabını pek bilmediğim bir soruydu bu. Mutluluktu evet ama insan neden mutlu olduğunda ağlardı. Şimdi mutluluktan desem neden ağladın o zaman derdi. Haklıydı gerçi. Ben kendimi bildim bileli ağlamaktan helak olmuştum. Kimse bana nedenini sormamıştı ağlama derlerdi, geçer. Halbuki geçmiyordu bir bilseler.
"Hiç" dedim. Birşey bulamamıştım çünkü.
"Peki senin dediği gibi hiç olsun o gözyaşları bir daha akmasın o güzel gözlerinden" dedi.
"Hiç olsunlar o zaman" dedim bende başımı omzuna yasladım ve denizin sahile vuran dalgalarını izlemeye koyuldum. Kısa zamanda bana hem acı hem mutluluk yaşatan adamın kollarındaydım. Bile bile kendimi aleve atmış gibi hissediyordum.Ben çöplüktüm o ise kibriti yakan bir barut.
Başıma ardı ardına üç kez öpücük kondurdu. Çenemden tutup kafamı ondan tarafa çevirdi. Alnımı öptü ve alnını alnıma yasladı.
"Sen benimsin" dedi. "Yağızın Beril'i"
"Seninim" dedim. Çok kısık bir sesle söylemiştim, kendimin bile zor duyacağı bir sesle. Konuşmaya takâtim yoktu çünkü bir şeyler yanlıştı. Ne olduğunu ben bile kestiremiyordum. Beynimle kalbim sanki birbirine düşman olmuşlardı. "Beynim senin ne işin var onun yanında,daha doğru düzgün tanımıyorsun diyorken kalbim saçmalama Beril onun yanında heyecanlanman, bir bakışı için herkesi ezip geçmen bir tesadüf olamaz." diyordu. Diyorlardı da bu beden katlanır mı bu kadarına bilmiyorlardı.
Ece yanımıza gelip gideceğini söyleyene kadar denizi izledik beraber. Kaç saat boyunca omzunda yatıp nefes alışverişlerini dinledim bilmiyorum. Yanlış mı yapıyordum doğru mu bunu kendim bile bilmiyordum. Nefesini duymak bile huzur veriyordu. Elimden tutup
"Hadi geç oldu seni yurda bırakayım." dedi. İtiraz etmedim. Çok yorgundum zaten.Restoranın otoparkına gittiğimizde arabasının olduğunun yeni farkına vardım. Yurdun yerini tarif ettikten sonra yol boyunca dışarıyı izledim. Kendimi serbest bıraksam uykuya yenik düşecektim zaten. Hayret verici bir şekilde trafik yoktu. Sanki daha fazla onunla vakit geçirmemek için hem bedenim hem de şehir büyük bir uğraş veriyordu.

Arabadan inerken yanağımı okşadı ve "iyi geceler meleğim" dedi. Odaya çıktığımda Ece çoktan uyumuştu bile. Hemen üstüme pijamalarımı geçirip yatağıma bıraktım kendimi.Kafamı yastığa koyar koymaz uykuya yenik düştüm zaten.

Sabah Ece'nin bangır bangır açtığı müziğe sinirlenerek uyandım.En nefret ettiğim ben uyurken birinin ses yapması yada kasıtlı olarak beni uyandırmasıdır.
"Kızım bilerek mi yapıyorsun ya evde değiliz artık biliyorsun değil mi? "
"Kimse şikayete gelmedikçe bir sorun göremiyorum ortada güzelim" dedi ve öpücük atıp makyajina devam etti.
"Örnek vereyim mesela beni uyandırman da bir sorun."
"Ya Beril öküz gibi uyudun saate bak 10 oldu kalk artık yeter ilk dersi kaçıracağız. Sabahtan beri seni uyandırmaya çalışıyorum ."
"Tamam kalktım tamam yeter ki sus " dedim ve terliklerimi giyip lavaboya doğru ilerledim. İşlerimi halettikten sonra dolabin önüne geçip ne giyineceğimi düşünmeye başladım . İlk üniversite günü ne giyilirdi ki. Sonuçta lisede umrumda değildi paspallık. Ama insan hayallerinin okuluna hayallerinin bolumune gidince azıcık bakımlı olması gerektiğini düşünüyor. Yani şuan bende bunu kendimde yeni keşfettim. Tam siyah mini eteğimi almaya uzanacaktim ki Ece önüme fırlayıp benden önce aldı .
"Çok doğru bir karar verdin kardeşim. Benden bir seyler kapmaya başladın aferin" dedi ve yanağıma sulu bir öpücük kondurup elime kendi beyaz kısa tişörtlerinden uzattı . Topuklu giymem için ne kadar direttiyse de ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Kol çantama kalem not defteri atıp makyaj masasına kuruldum.
Önce kapatıcıyla göz altlarımı kapattım. Hafif beyaz tonlarında bir far sürdüm. Rimeli de sürdükten sonra parlatıcıyla tamamladım. Parlatıcıyı kol çantama atıp yatağıma kuruldum. Ece daha saçlarını düzleştiriyordu. Saçlarım doğal düz olduğundan uğraşmadım. Birazdan dikilirdi zaten başıma saçlarınla gurur duymalısın diye. İnstagrama girip bildirimlere baktım. Yağız istek atmıştı kabul edip geri takip yaptım. Hesabı gizli olduğundan fotoğraflarına bakamadım. Birazcık ana sayfada takıldım. O sırada Ece odaya girdi. Beraber fotoğraf çekilip instagrama attım. Telefonumu çantamın ön gözüne koydum. Ece de işlerini bitirdikten sonra taksiyi çağırıp beklemeye koyulduk. Araba gerçekten şarttı bu şehirde. Ehliyetimi bu sene alıcaktım. Araba da almaya izin verirlerdi teyzemler. Tabikide şoför tutarlardı ama birazcık şebeklik yapmak fena olmazdı.
Taksi geldiğinde binip üniversiteye doğru yola koyulduk.
İlk gün olduğu için derslikleri üniversiteyi bol bol gezdik. Bölümdekilerle tanıştım hepsi çok iyilerdi. Dekanla da konuşup erken çıkma kararı aldık.
Telefonuma baktığımda Yağız mesaj atmıştı.
-Aynı yerde bekliyorum. Yağız. yazıyordu.
Numaramı nerden bulduğuna şaşırsamda bunu sorgulamadım bizim çocukların birinden almıştır illaki diye düşündüm. Eceyi de Borayı almaya garaja bırakıp geçen gittiğimiz sahile gittim. Yine aynı kumlara oturmuş bekliyordu beni. Merdivenleri ağır ağır inip nefesimi kontrol altında tutmaya çalıştım. Geçen onu öptüğümden sonra yüzüne bakmaya utanıyordum. Cesaret falan yaramıyor gerçekten bana. Cesaretli falan olmamam lazım benim. Sonunda illaki saçma salak şeyler yapma tezini geçen hafta bitirdim ben. Yanına gidip sessizce oturdum. Beni gördüğü gibi direk sarıldı.
"Hoşgeldin meleğim" dedi.
"Hoşbulduk" diyebildim. Gerçekten öküzüm ben. İnsanda bir gram iltifat yeteneği olur ya. Ayrıldığımızda yüzüme uzun uzun bakıp yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. Devrelerimin yandığını çok net hissettim. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü sanki. Gülümsedim ve gözlerimi denize odakladım.
Yine sessizdim, sessizdik. Dalgalar içimde kopan fırtınayı sahile sert vuruşlarıyla dile getiriyordu. Yaz gelmemişti tam sıcaktı ama deniz ısınmamıştı daha. O kadar özledim ki denize girmeyi kendimi o sulara atmamak için zor tutuyordum. Küçüklüğümden beri hep iyi yüzücü olmuşumdur. Biricik babamın güçlü güven kokan kolları sayesinde öğrenmiştim. Her yaz evimizin yakınındaki sahile gidip yüzerdik piknik yapardık. Güzel günlerdi o zamanlar sonrası pek sarmadı zaten. Sadece babamla anılarımızı hatırlamak için giriyorum artık.
Yağız ayağa hızlıca kalkıp elini uzattı.
"Hadi kalk seni bir yere götürcem" dedi. Ne kadar neresi olduğunu sorsamda kendimi arabada yola koyulmuş bir şekilde buldum. Meraklı biriyimdir aslında ama onun yanında bu özelliğimi de kaybediyordum.
Uzun bir yoldan sonra dağın tepesinde güneşin batışını çok güzel görebildiğim bir yere geldik. Rüzgarın serinliği yüzümü yalayıp geçince titreyerek üzerimdeki hırkaya daha sıkı sarıldım.
"Üşüdünmü sen iki dakika bekle geliyorum."dedi ve arabaya doğru koştu biraz aşağıya park etmiştik çünkü baya dik bir yerdi burası. Nasıl çıktığımı bir ben bir Allah bilir. Biraz sonra sırtıma sarılan battaniyeyi hissettim.
"Hırka bulamadım ama bu daha sıcak tutar umarım. " dedi.
" Tutar tutar ikimize de yeter de artar. " dedim ve kolundan tutup uçurumun kıyısına doğru ilerledim. Yavaşça soğuk taşa oturdum. O da yanıma oturup kolunu omzuma attı ve beni kendine doğru çekti. Hafifçe iterek geri çekildim. Şaşkın bakışlarına deli gibi kahkaha atmak geldiysede bunu içimde sakladım. Battaniyeyin tek tarafını ona doğru uzattım hemen omzuna alıp başımı göğsüne yasladı.
Güneşin batışını izlerken kafamı hafifçe kaldırdım. Uzaklara dalmıştı. Yanımdayken yok gibiydi. Ne düşünüyordu bu kadar ciddi anlamadım. Hafifçe uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Dikkatini dağıtmayı başardığımda gülümseyerek alnıma bir uzun bir öpücük kondurdu.
"Ne düşünüyorsun bu kadar uzaklara daldın?"
"Bizi düşünüyordum."dedi. Neden düşünüyordu ki acaba. O da benimle aynı düşünceleri paylaşıyor olabilir miydi? Bir yerde yanlış yaptığını, sonunda acı çekip çekmeyeceğini düşünüyor mudur? Yada beyniyle kalbi arasında sonsuz bir çatışma var mıydı? Tüm bu soruların cevaplarını teker teker öğrenmek çözüme kavuşturmak istiyordum. Ama sormaya cesaretim bile yoktu. Bir anda konuşmaya başladı. Sanki iç sesimi, aklımdan geçenleri duymuş gibiydi.
"İleriyi düşünüyordum be Beril'im. Seni mutlu edip edemeyeceğimi düşünüyorum. Ya seni üzersem." Konuşmasını yarıda kesip cebinden sigara paketini çıkarttı. Bir dal alıp dudaklarının arasına koydu. Her halini, sigarayı yakışını, dumanı içine çekişini hayranlıkla izledim. Bir insana zehir bile bu kadar yakışırdı. Tabi o yokken arada bende içiyordum. Tabi bende onun kadar büyüleyici durmuyordu. Sözlerine devam etti.
"Seni bu sahilde ilk gördüğümde aklıma direk benimde acı çekip bu sahile gelişim geldi. Benziyoruz her yönüyle. Benimde kimsem yok senin gibi." Başımı yerden kaldırıp yüzüne baktım. Onun da benim gibi olması şaşırtmıştı beni doğrusu.
"Burada amcamla kalıyorum. Onunda karısı ve çocukları iki sene önce dağa kayağa gittiklerinde çığ yüzünden öldüler. O da oraya çok gitmek istemişti. Ama acil bir toplantısı yüzünden gidemedi. Keşke gitseydim diyor. Onların ölüsünü toprağa gömmek nasip olmasaydı diyor." Sigarasından biraz çekip dumanını yukarıya doğru üfledi. Ani bir hızla elinden alıp bende içime çektim. Onun yaptığı gibi dumanı yukarıya üfledim. Yüzünde ufak şirin bir kızgınlık belirdi.
"Beril sakın sigaraya başladığını söyleme bana. O gün yaptım bir ibnelik. Acına iyi gelir diye düşünmüştüm tabi bunun yanlış olduğunu sonradan fark ettim o ayrı."
"Seni hatırladıkça sadece, her gün değil."
"İyi peki bundan sonra sadece ben izin verdiğim zaman içeceksin anlaştık mı? "
"Anlaştık anlaştık" diyip gülümsedim. Bu sefer içtendi. Sigaradan biraz daha içip ona geri verdim.
"Hadi devam et" dedim ve omzuna başımı yasladım.
"Nerde kalmıştık. Heh. İşte ondan sonra kardeşini kaybetmek daha çok yıktı amcamı. Annemle toplamaya çalıştılar o da olmadı. Annem dayanamadı babamın acısına intihar etti. Ama senin gibi küçükken değil 1 sene oldu. Yoklukları koyuyormu koyuyor. Unutmak istedikçe unutturmuyor hayat. Hatırlıyorsun illaki . O günde sahile gelmiştim işte. Bir kaç ay anca geçmişti üstünden. İlk günkü gibiydi acım, dışa vurabildiğim, ağlayabildiğim tek yer burasıydı. Bir nevi sığınağım olmuştu. O günde seni ağlarken görünce merak ettim. Senden başka kimseyi görmemiştim buralarda. Araştırdım, soruşturdum. Senin de benim gibi hem yetim hem öksüz olduğunu öğrendim. Yaralarımız aynıydı. Hayat bize en kötü yerden vurmuştu. Birlikte onarırız diye geçiriyordum aklımdan. Gerçekte olacağına hiç inanmamıştım."
"Ben ilk zamanlar da hep seni kötü niyetli biri olarak gördüm. Önyargılı ve güvensiz olmam en kötü özelliğim sanırım. Hatta bir ara bunu teyit de ettin. O kızı öpmen hala gözümün önünden gitmiyor Yağız. Nasıl yaptın bunu aklım bir türlü almıyor. O zaman da aklında değil miydim? Seni kıskanacağımı falan mı düşündün. Daha çok soğuttun kendinden. O hastaneden sana nefret duyarak çıktım. Kansızlıktanmış bayılmam üzüntü stres olunca tabi iyice fena olmuşum. Yüzsüz olduğunu düşündüm bir ara. Suçlu olmana rağmen birde karşıma çıkmıştın. Ta ki seni o sahilde görene kadar. Aklıma ilk tanıştığımız an gelmişti. Hayatımda yapmayacağım dediğim her şeyi seninle yaptın. Pişmanlık duyuyor muyum bunu bende bilmiyorum. Zaman gösterir belki."daha fazla söz söylemek istemedim her şeyi zaten açıkça belli ettim. Erkek milleti derdi annem fazla yüz vermeyeceksin tepene çıkarlar. Ben de o taktiği uyguluyorum şuan. Annem yanımda olmasada iyiki beni o yetiştirmiş. Tabi ki çocuğu öptüğümü duysaydı beni denize atardı orası ayrı. Babamın ne yapabileceğini tahmin bile edemiyorum çünkü sevgilimi ikinci aşkımı ( ilki babam) ona anlatacak kadar yaşayamadı. Kafamı yukarı kaldırıp içimden " Bana kızma olur mu babacım ilk aşkım sensin benim keşke yanımda olsaydın da şu damadını bir güzel benzetseydin" sessiz bir şekilde güldüm. Yağız bana döndüğünde gülümsememi gördü. Gözleri şaşırmış gibi bakıyordu. Elimi salladım gözlerinin önünde.
"İyi misin noldu?"dedim ve bu sefer sesli bir şekilde güldüm. Bu sefer uzanıp yanağımla dudağım arasındaki boşluğu öptü. Bu çok farklı hissettirmişti. Elektrik çarpmış gibi bir anda çekildi. Hala beni güldürmeye devam ediyordu bu halleri.
"Uzun zamandır ilk kez güldün ve bu gerçekti. Bana ait olmasını istedim. Benim seni güldürmüş olmamı diledim. Sahi neye güldün öyle sen?"
Aklıma gelen birşeye güldüm o sırada senin şaşkın ördek bakışlarını da görünce iyice arttı işte.

-Yine de benim yanımda güldün. Aldığım en güzel hediyeydi bu. Birşey diyemedim. Yarın sabahtan dersim vardı. Çok geç olmuştu.
-Bu güzel anı bozmak istemem ama yarın sabahtan dersim var kalkalım mı?
- Olur. Dedi ve ayağa kalkıp elini uzattı. Bende battaniyeyi kucağıma alıp ayağa kalktım.

Yurdun önüne geldiğimizde telefonumu istedi. Numarasını yazıp geri verdi.
- İhtiyacın olduğunda bir adım uzağındayım. Yarın amcamla mezarlığa gidicez. Yanına uğrayamam ama vaktim olursa gelirim.
-Sorun yok yarın Ece ile vakit geçirsem daha iyi olur bana trip atmasın şimdi. Dedim ve sarılıp ayrıldık. Yurdun önüne doğru ilerledim. Arabanın motor sesini duyduğumda arkama baktım. Güldüm ve el salladım.
Odama geçtiğimde Ece çoktan otuzuncu uykusuna geçmişti. Bende elime aylardır okumadığım kitabımı alıp okumaya başladım. Saate baktığımda 2 ye geliyordu. Lavaboya girip yüzümü temizledim. Saçımıda gelişi güzel örgü yapıp yatağıma kuruldum. Umarım yaptıklarımdan pişman olacağım bir durum yaşamam henüz bu olayı kaldıracak gücüm yok.

Uzun bir aranın ardından yeni bölümü yayınlayabildim. Açıkçası wattpade içimi dökmek amacıyla yazdığım bu hikayenin 300lü okumalarda olduğunu görmek beni çok mutlu etti. Ufak birşey ama ufacık şeylerden mutlu olan bir insan olduğum için bunu yadırgamıyorum. Desteklerinizi esirgemeyin hepinizi çok çok öpüyorum. 😌

KİMSESİZ-ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin