Keder kadere meftundu. Ruh, acı serzenişlere bahşedilmişti. Hisler kördü artık. Duygular eksik, hayaller kırık dökük...🌙
Bir ses, bir nefes, bir sevgiye muhtaç minik bir kadın...
🌙
22.05.2019
Rize
12:38Sessizliğin yakarışlarına düğümlenmiş nefes soluk, benlik ise silikti. Hissizliğin doruğunda bahşedilen zirveyi, itaatkâr bir şekilde nakşediyordu ruh. Acının mateminde uçuşan kelebeklerin tutsaklığı, özgürlüğe kanat çırpıyordu biçare bir halde. Kedere verilen kader masumluğunu istiyordu bir tek sadece. Huzuru istiyordu, sükuneti ve derin sessizliği...
Hiçsizlikle kaybolmaya meyilli tutulmak, yüreğe zemheri. Acı, kör. Dil lâl kesilmişti adeta.
Bir hayal kuruldu; mutlu bir son...
Bir hayal kırıklığı yaşandı; acılı hazin son...
Bir yaşam sunuldu; ama size izin yoktu.
Bir hayat kuruldu; habersiz, kimsesiz.
Ve bir hayat yıkıldı; usul usul sessiz...
Bir kadın, çocukluğuna özlem duyuyordu. Bir kadın, kadın olmak istemiyordu. Bir kadın, aciz biçare. Bir kadın, yaralı. Bir kadın, yıkık dökük. Bir kadın, canhıraş.
Ben Erva Kamer, kaderin acısıyla pışpışlanmıştım hep bu yaşıma kadar. Acı, kalbimin tılsımıydı. Kaderimin kederinde nefes alıyordu. Ruhumu saran her dikenli sarmaşık, canımı yakıyor, acıtıyordu. Yanıyordu Erva Kamer. Bitiyordu ve belki de kimsesiz sessiz sessiz ölüyordu. Ne bir soran vardı, ne de derdine derman olan. Bir kendim vardım şu dünyada ipsiz sopsuz.
Acıyla geçen her günüm, yüzümdeki masumluğumu çalıyordu yavaşca. Yüzümdeki gülümsemenin hırsızıydı bir adam. Hırsızıydı bir adam, benim dünyamıın. Zaman...Geçip giden zaman, benden çok şey alıp gitmişti işte. Her geçen seneler ömrümden gidiyordu. Acılar, mutluydu. Acılar, acımasızdı. Mutsuzluğu reva görmüştü acılar...
Ben, bir KADIN'ım.
Ben, bir çocuk gelinim.
Ben, küçük kadın Erva Kamer.
3 senedir ölü olan zemheri bedendim. Güzelliğimle nam saldığım Rize' de kaderimle nam salmıştım şimdi işte. Koskoca 3 yıldır buraya hapsedilmişcesine kuytu köşeye bırakılmış gibi hissediyordum. Yalnızdım en çok." Kimsesizdim. " Zaten ne geldiyse de o kimsesizliğimle gelmişti ya her şey başıma. Her şey karanlığa hapsolmuştu. Her şey zifiri siyahın esiriydi.
Daha 18 yaşında, küçük kız çocuğuydum. Anne kokusuna hasret, baba sevgisine açtım. Annem daha ben bebekken ölmüştü. En baştan eksilerle başlamıştım zaten yaşamıma.
Yüreğimdeki kor ateşin acısıyla iki büklüm oldum yine. Yüzümdeki göz yaşlarımdan dolayı alnıma yapışmış saçlarımı sertçe çekip yüzümü daha da çok ortaya çıkardım. Ela gözlerim kan çanağı, yüreği noksan bir kadındım. Ben, küçücük yüreğiyle masum annesiz bir gelindim. Babasının ve üvey annesinin zoruyla evlendirilmiş çocuk kadındım.
Biçareydim....
Yanışımı hissediyordum diri diri.
Bir ses, bir nefes, bir sevgiye muhtaç minik bir kadındım... İnkar edilemezdi bu asla.
Duyduklarım ağır geliyordu artık yüreğime. Defalarca kandıran kaynanamda bu işin cabasıydı. "Gelecek!" diyordu yine. "Sen sesini kes. Gelecek oğlum. " Diyordu. Diyordu ama sadece. Önünü almış giden dedikoduyu da hiç diline takmıyordu. Kaçıyordu o kadın bile benden. Tıpkı kocamında benden kaçtığı gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Sadece
Teen FictionHissizliğin doruğunda kalmıştı yaşam. Acının serzenişlerine sığınmıştı. Yüreğin lâl kesilişi en çokta kaderin kederineydi, arada kalmışlığınaydı. Sustu alem, tükendi ruh. Bitti beden, yas tutuldu ezelden.. Yaktı geçti hisler, canhıraş kesildi b...