Çocuklara karşı hiçbir antipatim yok, doğru söylüyorum. Ancak şunu söylemek istiyorum ki, dünyayı tamamen ele geçirecek biri olursa o kişi kesinlikle çocuklardan biri olacaktır.
Neden mi?
İstediği şeyi almazsanız ağlamaya ve yüksek sesle bağırmaya başlıyorlar. Susturmak için de istediğini almak zorundasınız. Baş başa kalınca birden ağlamaya başlayıp sizi suçlu duruma sokabilirler. Ve siz büyük bir azar işitirsiniz.
Anlıyor musunuz? Çocuklar aslında en tehlikeli insan dönemi ama herkes onların tatlı yönünü görüyor.
Şimdiyse, benim karşılaşmamı göreceğiz. Bakalım bu dayanışmada kim sağ çıkacak.
Baekhyun ile birlikte Jisoo'nun odasının önünde öylece duruyorken ne kadar dayanabileceğimi hesaplamakla meşguldüm. Yahu, küçük bir bünyeden nasıl bu kadar fazla ses çıkabilirdi ki?
Bir kez daha bakıştık Baekhyun'la, ve kapının tokmağını tutup çevirirken nefesimi tuttuğumdan habersizdim. Ölümümü bekliyor gibiydim, çok gergin bir ortamdı.
Bahçıvanın da dayanabilme konulu o konuşması biraz fazla ürkütücüydü ayrıca. Aman, ne vardı canım? Alt tarafı beş yaşlarındaki bir çocuk!
Oyuncaklarla dolu ve rengarenk döşenmiş odaya girerken yüzüme çarpan sıcak hava dalgası ve burnuma dolan bebek kokusuyla her şey güzeldi. Ama sadece o anlık. Büyük, kırmızı bir minderin üstüne oturmuş, elindeki oyuncak arabaları hızla birbirine vuran küçük bir çocuk görene kadar.
Kapısı sesini duymuş olacak ki bir süreliğine bağırmayı kesti. İlk önce gözleri babasında, ardından bende dolaştı. Vereceği tepkiyi deli gibi merak ediyordum ancak biraz inceledikten sonra tekrar aynı şeyleri yapmaya devam etmişti. Bağırmaya, ve arabaları birbirine daha sert vurmaya.
Korkutucuydu, üzgünüm. Bunu söylemeliyim. Birinden hıncını çıkarırmış gibi vuruyordu birbirine oyuncakları. Bağırması da, sanki kaçırılıyormuş gibiydi. Tüylerim ürpermiş, ellerim soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.
Küçücük bir çocuğun üzerimdeki etkisini görüyor musunuz?
"Bebeğim? Ne yapıyorsun?"
Baekhyun, yumuşak ses tonuyla oğlunun yanına küçük adımlarla yürürken, kapı girişinde durmaktansa küçük kurdun inine girmeye karar verdim. Şunu kabul edeceğim ki, odanın kokusu tamamen onunla dolmuştu ve bu çok içimi ferahlatan bir şeydi. Hoşuma gitmişti. Şimdilik.
"Oynuyorum."
Kısa ve öz. Tatlı çıkan sesinin ardında yatan tehlikeyi es geçmeli miydim?
"Bak, seni biriyle tanıştıracağım."
Arkasına dönüp kısaca bana baktı ve elindeki oyuncak arabaları bırakıp babasının kucağına gitti. Artık ikisi de bana dönüktü. Yutkundum, zorla gülümsemeye çalıştım.
Gergin olma Chanyeol! Şu küçücük çocuk sana ne yapabilir?
"Chanyeol, artık seninle oynamak için burada kalacak. Ben evde yokken birlikte oynayamadığımız için üzülüyordun ya, artık Chanyeol var."
Sessizlik oldu. Uh, kaçmalı mıydım?
"Bu da diğerleri gibi mi?"
Diğerleri?
"O kadınların geldiği sebeple mi yanımda duracak?"
Konuştuktan sonra Baekhyun kısaca bana bakıp gülümsemeye çalıştı. Zoraki olduğu belliydi. Ancak ben hiçbir şey anlamamaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Babysitter
FanfictionHayatını bomboş geçiren yirmi dokuz yaşındaki adam ile, oğluna bakıcı arayan kırık kalpli otuz iki yaşındaki adamın buluşacağı hikaye. Trajikomik olabilir. Dikkat edin, kalp kırıkları ayağınıza batabilir, ama acıya rağmen gülmeyi de unutmayın, ayıp...