altıncısı

131 16 3
                                    

Doğum günlerinde ne yapılır en ufak bir fikrim yoktu. Hediye olarak ne alınır, çocuklar ne sever, hiç bilmiyordum.

Nereden bilebilirdim ki? Ne doğum günüm kutlanmıştı, ne ailem vardı yanımda. Yalnızlığı omuzlarımda taşıdım her zaman, bunları bilmemin hiçbir oluru yoktu.

Ve inanılmaz bir şey yaptım o sabah uyandığımda. Öğlene kadar uyuyan ben, sabahın erken saatinde uyanmış, kimseye haber vermeden bir taksi çağırıp çarşıya inmiştim tek başıma. Öğle vaktine kadar dükkan dükkan dolaşıp, Jisoo'nun seveceği bir hediye aramıştım.

Bunun ne kadar garip olduğunu biliyorum lakin dün kollarımda ağlayışından sonra bütün negatif düşüncelerim uçup gitmişti işte. Küçüklüğümü yaşattı bana birden, dejavu oldum sanki. Ve istediğim tek şey, benim gibi olmamasıydı.

Kendimi dışarıda buldum işte. İnsanlar değişir, ön yargılı eziğin teki olsalar bile. Önemli olan da bunu kırıp atmaktır zaten, değil mi?

Uh, umarım daha fazla batırmamışımdır kendimi.

Zar zor bir hediye bulduktan hemen sonra yeniden taksiye atlayıp siteye geri döndüm. Ve taksiyi kullanmaya başladığımı fark ettiniz değil mi? Ki ben, önceden para harcamak yerine ayaklarım su toplayana kadar yürümeyi tercih ediyordum.

Bu ne yaman çelişki?

Her neyse... Bahçeye adımımı attığım an karşıma çıkan o yaşlı bahçıvan yüzünden, elimdeki poşeti nereye saklayacağımı bilemeyerek saçma hareketler sergiledim. Hayır, bu adam da beni mi bekliyordu anlamış değildim.

"Neredeydin sen? Baekhyun her yerde seni aradı. Bugün doğum günü, iş yapacaksın diye kaçmayı tercih ettin değil mi, işe yaramaz adam!"

Saygılı bir herif olmasaydım yüzüne gözüne bir iki yumruk attıktan sonra arkama sakladığım poşeti gözüne sokarcasına gösterebilirdim ama dediğim gibi, saygımdan asla ödün vermem.

"Üzgünüm. Bir kaç işim vardı, gecikmemek için de sabah erkenden çıktım bu yüzden."

Gözlerini kıstı, beni baştan aşağı süzdü ve bir kaç homurtu çıkararak gitti. Tuttuğum nefesi verirken, hızla odama çıktım. Karşıma başka birinin çıkmamış olması evrenin tamam tamam affettim deme şekliydi sanırsam.

Hediyeyi yatağın altına sakladıktan sonra hızlı bir duş aldım. Koşturmaktan terlemiş, bu sebeple leş gibi kokmuştum, ne yapayım?

Giyindikten beş saniye sonra odama aniden dalan Jisoo, ödümden bir parça koparmıştı ama söylenmedim. Çünkü yüzündeki hayal kırıklığı çok ön plandaydı.

"Sen nereye gittin!"

Bunu beklemiyordum işte. Küçük elleri beline yerleşmiş, kaşları çatılmış bana bakıyordu. Odamı gözden geçirdikten sonra tekrar bana döndü.

"Uh... Evimden almam gerekenler vardı, onları almaya gitmiştim. Ne oldu?"

"Babam her yerde seni aradı ama gittin sandı. Çok korktu!"

Çok korktu? Byun Baekhyun neden benim gitmemden korksundu ki?

"Nereye gideceğimden korktu, anlamadım."

Sinirli ifadesinin yavaş yavaş bozulmaya başlayışına tanık olduktan sonra, yere oturdu. Başını eğdi, ellerini önünde birleştirdi.

"Gittin sandı işte, bıraktın sandı."

"Ama eşyalarım buradaydı zaten, korkmasına gerek yoktu."

Gözlerini tekrar bana çevirdi. Rahatlamış ifadesini bir iki saniye saklayamadı, fakat ardından hemen düzeltti. Ayağa kalkıp yeniden beline koydu ellerini.

The BabysitterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin