SUS...!

33 3 0
                                    


Gene canım sıkılıyordu. Yediğim kazıkları düşünmeye başladım canım sıkıldıkça onları düşünmek hobim olmuştu böylede tuhaf bir insanım işte. Atlattığım acılar geldi aklıma. Sonra dedim ki daha fazla ne olabilir.

Demez olaydım.

Merhaba ben Lara Çocuk gelişim mezunuyum. Eğitimime Dgs'ye hazırlanmak için ara verdim. İhtiyaçlarımı karşılamak içinde bakıcılık yapıyorum. Hikayemde tam burda başlıyor.

Karşımda Yağızın süt içişini izliyordum. Gene dalgın bir biçimde Yağız ise sütten bıyık yapıp beni güldürmeye çalışıyordu. Kerata tebessüm etmeme sebep oluyordu. 6 yaşında olmasına rağmen çoğu şeyin farkındaydı. Şöför kapıda belirdiğinde Yağızı hazırladım. okula gitmesi için şoföre teslim ettim. Kendimde ders çalışmak için Yağızın odasına geçtim. Pluvofil hastası olduğum için tekrardan şükrettim. Dışarıdaki yağan yağmur karnımın içindeki kelebeklerin birazda olsun haraket etmesini sağlıyordu. Yağmuru çok seviyordum. Yaklaşık bir saat aralıksız ders çalışmadan sonra Safiye abla meyve suyu bırakıp gitti. Normalde böyle yağmurlu havalarda sıcak bi kahve içilir değilmi ama ben kahve sevmiyorum kokusu bana anılarımı getiriyor. Ve bu anılarım hiç hoş anılar değil. Kitaplardan kafamı kaldırıp benim için muhteşem olan yağmur manzarasına baktım. Uzun süre dışarıya baktıktan sonra okuldan Yağız geldi. Kendisi bana çok düşkündür. Rütin olarak okulda olanları bana bir bir anlattır. Nedense onu hiç sıkılmadan dinliyordum bazen önemsediği şeyler çok komik gelsede onun yaşında bende bunları önemsiyordum diyip empati yapmaya çalışıyordum. Sevdiği kızın da yaptıklarını anlatması beni hergün şaşırtsada büyük bir ilgiyle onlarıda dinlerim. Daha 6 yaşında olmasına rağmen sevdiği kişi olması beni hergün şaşırtıyor. Herzaman yaptığımız gibi canı sıkılan Lara ve Yağız en sevdiği iki şeyi yani resim çizmeye ve saklambaç oynamaya başladık. Saklambaç oyunumuzda bu sefer ebe Yağızdı. Saymaya başladı . O saymaya başladıkça içimdeki çocuk heyecanlanıyordu bir oraya bir buraya koşturmaya başladım . ilk kestirdiğim odaya girdim. Burası bir yatak odasıydı hemen dolaba saklandım bir klasikti ama olsun. Yağızın sesi kesildi. Ayak sesleri duymaya Başladım. Ama birden ayak sesleri ikiye çıktı. Yağız baba hoş geldin dediğinde Caner beyin geldiğini anladım. Saat o kadar geç olmuşmuydu. Yağız babasına saklambaç oynadığını beni görüp görmediğini sordu. Vay kerata hile yaparsın ha!! Caner bey görmediğini bir an evvel beni bulmasını ve yemeğe geçmemizi söyledi. Ve birden benim saklandığım odanın kapısı açıldı. Dolap kapısının arasından baktığımda Yağızı beklerken Caner beyi gördüm. Alllah kahretmesin bula bula Caner Beyin odasını mu bulmuşum. Umarım üstünü burda çıkarmaz derken soyunmaya başlaması Allahım napıcam Dolabı açmasa bali buraya doğru gelen ayak sesleri hiç hayra alamet değil yaklaşma git Yağız a burdan not Yağız ablacım seninle bugüne kadar burda olmak çok güzelde hakkını helal et ablam.. Ve kapı açıldı. Karşımda şaşkın bir Caner bey ve bir okadar kormuş ben. Neden bukadar korkuyorsam. Konuşsam açıklama yapsam kesin kekelerim ama benden bir açıklama bekleyen bir çift göz var. Bende en güzel beden dili diyerek Caner beye sus işareti yaptım. Neee sus işaretimi yaptım!!!! Allahım neden bukadar salağım. Bitek Yağıza değil beni tanıyan herkeze not geçsem iyi olucak gidişat hiç iyi değil. Burdan hiç görmediğim anneme bir okadar hayırsız babama evladınız olmak hiç istemezdim ama küçükken beni öldürmediğiniz için teşekkür ederim...

Bakıcının DuvarlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin