Gerçekten,gerçekten ve gerçekten şu birkaç günde yaşadıklarımı bu kadar sakin karşılamak bana bile fazlaydı. Yıllardır itinayla kaçtığım bir ilk-ve son,tartışmaya kapalı- aşkım, arkadaşım, kısmen babam, ilk olmasa da çoğu zaman annem şuan karşımda, elinde şarabı, manzarayı izliyordu. Bu hale nasıl geldik anlayamıyordum. Bu kalbimi daha çok kırmaktan başka bir boka yaramıyor.
Birkaç saat öncesi,
Bittiğine şükrettiğim provası kazasız belasız atlatmıştım. Üzerimi değiştirip kendimi her şeyden soyutlamaya karar vermiştim.
Tabi o engel çıkana kadar.
"Birileri sıvışmaya mı çalışıyor yoksa?"
Niall.
"Biraz kendime zaman ayırmak istemiştim, sakıncası yoksa tabii?" Amacının ne olduğunu hala çözemiyorum. Ama o kadar sevimli ki yanaklarını sıkmamak için çaba sarfetmeliyim. "Akşam yemekten sonra. Parti. Yine?" SİKTİR.
"Lütfen Niall. Zorlama. Akşam yemekte görüşürüz." Sadece bir anlığına,ufacık bir an hayal kırıklığına uğradığını düşündüm. Ama beni şaşırttı. "Pekala ısrar yok. Akşam görüşürüz." Derin bir nefes alıp arkamı döndüm. Ve nefesi vermeyi unuttum. Burdaydı. Gülümsiyordu. Ama beni farketmemişti elinde telefonu vardı. Bu şekilde karşıma çıkmamalıydı.Kafasını kaldırdığı an göz göze gelecektik çünkü gözlerimi ondan alamıyordum. Yılların özlemi vardı.
Farkedilmemek umuduyla kapıya yürüdüm ama o saniyesinde kafasını kaldırdı. Şaşkınca yüzüme bakıyordu. Gözlerindeki kini görmek yerin dibine girme isteğimi arttırıyordu. Lanet olsun her an ağlayabilirim.
"Güzel provaydı. Daha iyisini yapabileceğimizi umuyorum." Afedersin, ne dedin? Dudaklarının hareketine odaklandım da konuyu kaçırdım. Demedim tabiki. Sarışınım,aptalım,ama o kadar da değil.
"E-evet öyleydi." Düzeltiyorum. Sarışınım,aptalım,ve tam olarak o kadar.
Kekelememe ego yığını gibi güldü.Her hareketinde iğneleme seziyordum.
Sakince yanıma yaklaştı. Şimdi kusacağım.
"Akşam görüşürüz, Chelsea." kulağıma fısıldadı, beni göğüs kafesimi delmek için çırpınan kalbimle baş başa bıraktı.***
Sonrası hızlı gelişti. Yemekler yendi, odalara dağılındı. Yatağıma uzandıktan yaklaşık 3 saat sonra bilmediğim bir numaradan "253" numaralı odaya çağırıldım. İçimdeki ses, bir kez olsun onu dinlememi söyledi. Onu kıramadım. Ve şuan burdayım işte. Harry karşımda, hafif sarhoş ama nefes kesici. "Bu kadar hızlı olması beni de şaşırttı ama sence de konuşmamız gereken şeyler yok mu? " "Bilemiyorum."
Gözlerini devirdi. "Chelsea. Yıllardır kendime ben ona ne yaptım diye soruyorum. Kaç kez sana ulaşmaya çalıştım haberin bile yok. Sikeyim kafayı yemek üzereyim. Yeterince sustun. Şimdi de karşıma çıkıp bilemiyorum diyemezsin. " "Sinirli çıkan sesi içimi titretti. Haklıydı. Ama ne demem gerektiğini bilmiyordum. "Gözlerimi kapatıp mantıklı bir şeyler düşünmeye çalıştım. Merakla beni bekliyordu. O an farkettim ki, sanırım karşılaştığımız günden beri onunla 18 kelimeden fazla konuşmamıştım. Ne alaka,inanın bunu da bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMMEMORIAL|h.s
Fanfic"Ufacık kalbime sığdırdığım ufak erkeğim,neden sığdıramadın beni o büyük kalbine?"