Bölüm 20: İntikam

2.9K 276 95
                                    

 Sehun üzerinde ki bakışlardan rahatsız olduğu için yemek masasını başında kıpırdanıp duruyordu. Cidden Kyungsoo neden ona bu kadar dik bakıyordu ki. Aynı şekilde Jongin'de gözlerini Sehun'un üzerinden çekmiyordu.  

 Sarı saçlı çocuk kendini zor tutuyordu. Şimdi onlara bağırıverecekti. Tüm bunların yanı sıra Luhan janbonlu yumurtasının tadını çıkarıyordu. Hani vampirler yemek yemiyordu be? Sehun gittikçe daha da agresifleşirken, Luhan kafasını kaldırıp ona baktı. ''Bu gün birlikte sana lens almaya gidelim.'' Dediğinde, Sehun ona dik dik bakmış ve ''Neden?'' diye sormuştu. 

 Luhan soğuk bir ifadeyle ona bakıp ''Kaneki gibi göz bandımı takacaksın? Göz bebeğinin rengi kırmızıyken kendini ifşalamak mı istiyorsun?'' dedi. 

 ''Hani vampir olmamıştım ben? Ne demek istiyorsun ifşalamak falan. Açık konuş benimle Luhan!'' Sehun sesini yükseltince Luhan kafasını pes etmişlikle salladı. Sehun'la uğraşmak zor ve zahmetliydi. O koca şehirleri bi gece yakıp kül eden veliaht prensken bir çocukla baş edemiyordu ve bu durum cidden sinirine dokunuyordu. 

''Velet sen vampir değilsen bile çevrendeki herkes vampir. Anlıyor musun? Beni uğraştırmayı bırak. Yoksa o gözünü alırım.'' 

 Masada ki herkes bununla birlikte susmuştu. Sehun dudaklarını büzmüştü. Luhan çok kabaydı. Ne yani vampir olmak istemiyordu. Düşüncesi bile ürkütücüyken öyle olmak fikri onu paniğe sürüklüyordu. Luhan gibi kaba ve egoist bir vampir olmak yerine basit bir insan olmayı tercih ederdi hem. Ah bir de tüm bunları beyaz saçlı adamın yüzüne söyleyebilseydi keşke ama Luhan sinirliyken bunları söylese kendini camdan dışarı fırlatılmış bir şekilde bulurdu. Bu yine en iyi ihtimallerden biriydi ki Luhan onun şah damarını parçalayıp tüm kanını içebilirdi. İşte bunun olmasını kesinlikle istemezdi. Aklına gelen görüntüler karnının kasılmasına neden oldu. Bu yüzden hızlıca tabağındakileri yemeye koyuldu. Beyaz saçlı olana ne kadar kızsada sessiz kaldı. Zaten eninde sonunda ona ayak uydurmak zorunda kalacağının bilincindeydi.

  Kyungsoo önce sarı saçlı çocuğa baktı ardında ise ekmeğine reçel süren Luhan'a. Bu gün gerçekten tuhaf şeyler oluyordu. Luhan çok değişmişti. Ekmeğin üzerine reçel sürmek hiç ona göre değildi bir kere. Üstelik Sehun'a olması gerekenden fazla değer vermeside çok ilginçti. Baştan beri genç çocuğun sadece ilgi çekici olduğu için burada kaldığını düşünsede şu an da değişen bazı şeylerin farkına varıyordu ve bunu kullanıp eğlenmeyi canı gönülden istiyordu. Bu yüzden ''Majesteleri neden Sehun'la ben gitmiyorum ki? Hem  sizde yorulmamış olursunuz'' diye öneride bulundu. Amacı sadece Luhan'ı biraz daha sinir etmekti. 

  Fakat masadan kalkan, Jongin olmuştu. Kyungsoo onun arkasında sırıttı. Sehun'u mu kıskanmıştı o? Bir gün daha ne kadar keyifli olabilirdi ki? İlk defa hayatında kırmızı gözlü bir insan görüyordu ve abisi bu insana ilgi duyuyordu. Kendi kütük sevgilisi ise onu kıskanmıştı. Daha ne olabilirdi ki?

   Luhan, kardeşine soğukça bakıp ''Gerek yok.'' dedi. Bu kadarı yeterliydi. Daha fazla konuşmayı istemedi. 

 ''Neden öyle diyorsun ki? Belki Sehun seninle gelmek yerine beni tercih eder.'' İmayla kaşlarını kaldırıp Sehun'a baktığında, genç çocuk yutkunamamıştı bile. Luhan yüzüne en sert bakışlarını yerleştirmişti çünkü. 

 ''Ben Luhan'la gitsem daha iyi olur sanırım.'' Kyungsoo'nun önerisini geri çevirdiğinde Luhan keyifle gülümsedi ve Sehun o an da neye uğradığını şaşırdı. Hadi ama bu herifi bir kez bile gülerken görmemişti. Bu nedense kalbini hızlanmasına neden oldu. Sadece ufak bir gülücüktü ve Luhan'ın yüzünden hızla silinip gitmişti. Sehun daha önce kimsenin gülerken o kadar güzel görünebileceğine ihtimal vermemişti. Kendi gülerken ki halini hep maymun poposuna benzetmiştir. O yüzden olabildiğince az gülerdi.

BLOODY SWORD / HANHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin