Bölüm 36: Vampirlerin Sonu

2.3K 177 25
                                    


 En kötüsü de atmayan ölü kalbinizin, acıyla kavrulmasıdır. Saf acı, birini kaybetme korkusu, kaybettiğinizde en değerlinizi yaşadığınız o boşluk, sizi günden güne yok eder. Komik olan yanı ise bir süre sonra bu acıdan hoşlanamaya başlarsınız. İşte o noktaya geldiğinizde, ruhunuz çatlakları, bir bir parçalanmanıza neden olur. Ruhunuz yok oldu, tebrikler artık içi boş bir kabuksunuz. 

 ***

 Siyah saçları ay ışığıyla birlikte, ışıl ışıl olan genç adama baktı. O çok yakışıklı ve iyi biriydi. Vampir olamayacak kadar mükemmeldi. Üstelik bir çok insandan daha insandı. Ona bakarken, yanaklarının nedensizce yanması, yanında dilinin bir birine dolanması ve saçma sapan cümleler kurması, küçük düşürücü olsada, Andrew bunu sevdiğini söylüyordu. O her haliyle Juliet'i seviyordu. 

 ''Yüzüme bakıp durman nedense utanmama neden oluyor.'' Siyah saçlı adam çekingence söylediğinde, genç kız kafasını hemen önüne çevirdi. ''Özür dilerim.'' Dedi, ürkek ses tonuyla. 

  Genç adam ona yandan bir bakış attı. Yüzü sahiden de kıpkırmızı olmuştu. O hala pazarda gördüğü küçük sevimli kızdı. ''Özür dilemen gerekmiyor. Sadece elimi tutsan yeter. Bu beni çok mutlu ediyor Juliet.'' 

Genç kız alev alev yanan elleriyle, yaz gecesi bile buz gibi olan iri kemikli elleri sardı. ''Bir gün senden önce ölürsem, beni asla unutma olur mu?'' Kız yumuşak sesiyle mırıldandığında, Andrew bu düşünceden nefret etmişti. ''Böyle bir şey olmayacak. İkimiz birlikte uzun yıllar boyunca yaşayacağız.''

 ''Bunun mümkün olmadığını biliyorsun Andrew. Sen çok uzun bir hayat süreceksin ama ben bir insanım ve ömrüm yeterince uzun değil.'' 

 ''Evlendiğimiz de seni benim yaptığım zaman benim gibi olacaksın. Benim gelinim, benimle birlikte sonsuza kadar yaşayacak.'' 

''Korkuyorum.'' Deyiverdi genç kız. Uzun boylu adamın göğsüne biraz daha sokulurken. 

 Genç adam onun saçlarına minik bir öpücük kondurdu. ''Korkma. Sana asla zarar vermem.'' Sesi güven doluydu.

 ''Bana zarar vermeyeceğini biliyorum. Ben sadece senden ayrılmaktan korkuyorum.''  Kollarını iyice geniş sırta sararken söyledi genç kız. 

''Seni kendimden ve diğer herkesten koruyacağım. Söz veriyorum Juliet.'' 

  Kimsenin olmadığı sokaklarda koştu. Sevdiği kızın çığlıkları kulaklarına kadar geliyordu. Ne olursa olsun onu kurtarmalıydı. Onun canının yanmasından nefert ediyordu. Daha da hızlandı. Şimdi insanların onu göremeyeceği kadar hızlı koşuyordu. Güneş en tepede olmasına rağmen tüm gücünü kullanmak zorundaydı.  Andrew ilk defa korkuyu iliklerine kadar hissediyordu. Juliet'i kaybetme korkusu bedeninin sarsılmasına neden olsada duramazdı. 

  Lakin geç kalmıştı. Sessizce yatan genç kızın cansız bedeni, onu yıkmaya yeterdi. Beyaz elbisesine bulaşan kanlara baktı ilk önce. Daha sonra onun etrafındaki insanlara. Kimse ona yardım etmemiş miydi? Neden kendisi yetişememişti? Onu kurtarmaya bile gücü yetmemiş miydi? Sessice ilişti sevdiği kızın baş ucuna. ''Neden?'' Diye sordu. Sesi fısıltı gibi olsada, insanlar onu duymuştu. 

 ''O kız bir cadı! O kız büyü yapıyordu. Kara ayin düzenleyip kasabamızın lanetlenmesine neden olacaktı! Onun bedenini yakmalıyız!'' Kalabalık bir ağızdan aynı şeyleri tekrarlarken, Andrew yumruklarını sıktı. ''Buna izin vermem. Kimse onu yakamaz.'' Fısıldadı. Ama kalabalık onu umursamadan, kızın cansız bedenini, ondan koparmaya çalıştılar. 

BLOODY SWORD / HANHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin