Kendinden ötesini düşünmek

84 22 17
                                    

Bu bölüm ayse27-27 ye ithaf edilmiştir.

Onun en çokta ani çıkışları olurdu. Ani ama her haliyle guzellik kokan, tebessüm kokan hal ve hareketler.
   Odasında ders çalışırken burnuna sobada pişen yemeğin anne eli değmiş mis kokusu geldi. Ayşe kokuyu alır almaz annesini öpmek geldi aklına bir çırpıda yerinden kalktı ve odasının kapısına yöneldi. Kapıyı kendine dogru çekti. Kapının gıcırdayan sesini alıştığından olsa gerek farketmeden odadan çıkarak mutfağa doğru koşup "annem" diyerek boynuna sarılıp öptü. Bu öpücük anne olmanın anlamıydı. Aile olmanın, evlat olmanın ve en önemlisi  hayırlı evlat olmanın anlamını hakkıyla taşıyan bir öpücüktü.
Ve Ayşe yine Ayşe'ligini yaptı annesinin yüzünü güldürdü.
  Ardından annesiyle birlikte yemek masasını hazırlamaya koyuldu.  Babasının işten gelme vakti yaklaşmışti. Küçük kardeşi Elif'e seslendi birlikte ellerini yıkadılar. Ardından biraz once oynadıkları oyuncak parçalarını topladılar.  Ayşe Elif in uzerine çok düşüyordu. Abisi askere gitmeden once küçük kardeşlerini Ayşe'ye emanet etmişti.
Abisi askere gideli iki ay olmuş Hakkari'nin Yuksekova ilcesine düşmüştü. Haftada bir defa o da çatışma olmazsa ancak arayabiliyordu. Ayşe her namazının ardından ellerini Rabbine açar aşk dolu bir halde, aciz ama Rabbinin büyüklüğünü içinde yaşayarak abisi icin dua ederdi. Ayşe'nin duası abisi dönsün diye olmadı asla.
Çünkü bir tek onun abisi asker değildi. Abisi dönsün diye dua etse diğer abilerine ayıp ederdi. O abilerden biri şehit olsa annelerinin hakkını nasıl oderim diye için için korkardı. Boylede derin düşünceli bir hali vardı. Bundan ötürü namazının sonunda bütün abileri icin Rabbinden hayırlısını ister ve Rabbinin büyüklüğünü zikrederdi.
  Ayşe sofranın eksiklerini tamamlarken kapı çaldı holden gecerek kapıya yaklaştı delikten dışarı bakıp kapıyı açtı.
- Canım babacığım hoş geldin.
+ Selâmün aleyküm kızım.  Nasilsin bakayım.
   "Aleyküm selam babam " diyerek elindeki posetleri aldı ve mutfaga götürdü.  Babası Kenan amca ellerini yıkamaya gittiginde annesi Ayşe'ye seslendi "kaşıkları sofraya koy ve abininkileri de unutma Ayşe" diyerek. Abisi Ertuğrul askere gittiğinden bu yana sofraya onun Içinde kaşık koyarlardı. Bunu yapmalarının asıl sebebi annelerinin oğlunu çok özlemesi ve onu bir daha gorememeleri dusunceleriydi. Aslında ailede kimse onun şehit olmasına uzulecek değillerdi ancak öleceği ihtimalini dusunmeyi birakmalari icin kendilerince böyle bir şeyi yapmışlardı. Bu aralar şehit haberleri çoğalmimış haliyle korkuları da atıyordu.
   Ayşe o gece yine açtı günlüğünü aldı kalemi eline ve başladı dert ortağına dertlerinden kekime kelime işlemeye.

  "Neyi paylaşamıyor insanlar. Neden gerek var askere? Elbet vatan anadan da değerlidir ama anaların göz yaşlarının hakkını kim nasıl verecek?  Hele o daha annesinin karnında babasının şehit cenazesine katılan yavruların hakkını ödeyebilecegini sanan var mı?  
  Canım günlüğüm keşke şu dunyaya Yeni bir duzen getirebilsem. Yönettiğim bu dünyada her kesimden insanlarla bir meclis kursam. O mecliste bebekler olsa, yaşını başını almış dedeler, nineler sonra evlat sevgisi olan anneler, evine helal rızk getiren bir madende çalışan baba, aklı başında bir genç ve ona karşı duran serseri bir başka genç yani her kesimden her mevkiden her düşünceden insanlar olsa. Ancak kusura bakma günlüğüm yasaları Kur'an olsa. Aklı selim bir toplum için Kur'anı Kerim'de alınacak nice öğütler vardır.  
   Keşke savaş olmasa düşlediğim bu dünya düzeni kendiliğinden kurulmuş olsaydı.
Sevgimle kal dert ortağım günlük. "

   Ayşe'nin aşkı hayra idi. Zaten hayrı sevenin yari de derdi de dünyası da güzel olurdu.

AyşeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin