Kapı sık sık açılıp kapanıyor. Her açıldığında içeriden dışarıya ürperti hissi veren bir soğuk hava geliyordu. Hemşireler girip çıkıyor kapıda bekleyenler buna anlam veremiyordu. Kötü düşünmeye kimsenin cesareti yoktu. Zaten bilemedikleri kasvetli bir hava vardı. Ayşe annesinin göğsüne başını dayamış "benim yüzümden, benim bu her şeye burnumu sokmaktan oldu." diyip duruyordu. Zavallı Zeliha kızının başını okşayarak teselli verebiliyordu. İçerde yatan çocuk kızı yüzünden bu durumdaydı ve duadan başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kendince bildiği bütün duaları okuyor kapı her açıldığında ameliyathanenin kapısından içeri üflüyordu.
Hüseyin ameliyathaneye biraz daha uzak bir duvar kenarında Demet'in yanında ayakta duruyordu. Şöyle bir salona doğru baktı. Herkes darmadağınıktı. Bir canın ne denli kıymetli olduğunu şu dört duvar arasında 30m2 alanda anlayabildi. Hele ki bu can herkesin canından bir parçaysa ister on ister yüz kişi olsun hepsine de aynı acıyı veriyordu. Tabi anne ve babasının çektiği yangının ne denli büyük olduğunun bilemezdi. Gözünün önüne ilk Demet geldi, hâlâ kaçırılmanın etkisinde kalmış yetmezmiş gibi birde arkadaşı vurulmuştu. Durgun bir halde gözlerinin bir noktaya dikmiş bakıyordu. Az ileride okul arkadaşları, öğretmenleri ve mahalleden komşular vardı. Teyzeler Yasin okumaya çoktan başlamışlar. Zeliha teyze ve Ayşe darmaduman.
Az ötesinde kapıya daha yakın olan Hatice teyze oğluna en yakın olan oydu, baba Kadir onun başında. Bir masum can için içeriden haber bekliyorlardı. Batuhan'ın annesi kapının kenarında dizlerinin üzerinde saçı başı dağınık bir vaziyette çökmüş bir şekilde oturuyor. Eşinin üzerine örttüğü cekete sarılmış şoka girmiş yaralı gibi olduğu yerde inliyordu. Oğlunun iyi olması için Allah ile anlaşmaya çalışıyor. Oruçlar tutacağını, kurbanlar keseceğini, fakir doyuracağını söylüyordu. Tek isteği Rabbinin bir kere daha ona evladını vermesiydi. Canını bağışlamasıydı.
Kapı yine açıldı bir hemşire elinde kan torbalarıyla içeri girdi. İçerisi fazlaca aydınlık ve temizdi. Bir kapı daha açıldı. Ortalama büyüklükte bir oda, duvarları beyaz, yerdeki irili ufaklı kablolarla odanın ortasındaki ameliyat masasına elektrik veriliyordu. Burada Batuhan yatıyor başında mavi önlük giymiş doktorlar, hemşireler tüm güçleriyle şu gencecik çocuğu kurtarmak için mücadele ediyorlardı. Yüzüstü yatan bu genç adamın sırtına çoktan neşteri sürmüşlerdi. İçerideki mermiyi en kısa sürede çıkarabilmek için eksiksiz üzerine düşenleri yapıyorlar ve bunu yaparken çocuğun kapı önündeki annesinin hayali gözlerinin önüne geliyordu. Bir çırpınışın hikâyesiydi. Allah'ın izniyle bu genç adam annesine kavuşacaktı. Doktor mermiye ulaşmış elindeki alet yardımıyla yavaş ve dikkatli bir şekilde çıkardı. Hemşire alnını silmiş doktor derin bir oh çekmişti. Sırtına 12 dikiş attılar. Durumu stabildi ama kendisinin uyanması gerekiyordu. Neyin ne olacağı daha belli değil bundan sonrası kesinlikle bu genç adamın direncine bağlıydı.
Kader bu noktadan sonra kendini gösterecek ve ölümle yaşam arasında bir mücadele verilecekti. Ölüm elbet vakti geldiğinde kazanan olacaktı ama yaşam ne kadar daha direnebilir bunu gösterecekti. Keza kişinin kaderi kendi çabasına bağlıydı. Doktor dışarı çıktı. Kapıdakiler onu görür görmez, savaş mağduru yoksulların Kızılay yardımlarına birbirlerini ite kaka çullanarak bir parça ekmek birkaç kilo pirin alabilmek için hücum ettiği gibi doktorun önüne yığıldılar. Bütün gözler doktorun dudaklarının arasındaydı.
" Geçmiş olsun Allah'ın izniyle ameliyat iyi geçti. Şükür ki mermi omuriliğe gelmemiş. Biz elimizden geleni yaptık. Bundan sonrası Batuhan'ın kendi çabasına bağlı uyanmasını bekleyeceğiz. Bence dirayetli ve güçlü bir çocuk başaracaktır. Hepimize geçmiş olsun." diyip uzaklaştı.
Batuhan'ın annesinin içi biraz daha rahatlamıştı. Herkes derin bir oh çekti. Ardı sıra şükürler geldi. Bundan sonrası, biraz şükür etmeye biraz sabretmeye ve Batuhan'ın iradesine bağlıydı. Yoğun bakım ünitesine alındı. Ardından kadın oğlunu görmek istedi, annenin ısrarına dayanamayan doktor; "sadece 5 dakika görebilirsiniz" dedi. Arada ki geçiş odasında üzerine önlük giydirildi, başına bone ellerine eldiven takıldı. İkinci kapıyı açtılar burası denildiği kadar soğuktu saatler önce ameliyat haneden gelen soğuk ve ürperti hissi burada da etkisini gösteriyordu. Nermin bir daha ölüm riskinin gitmediğini anladı. Zavallı kadın odaya girince içine içine ağlamaya başladı. Önce oğluna sonra odaya baktı bembeyaz oda da mavi örtü altında canının içinin yattığını gördü. Üzerinde bilmediği birkaç kabloya benzer şeyler takılıydı. Yandaki cihazda kalp atışlarının sesi çıkıyordu. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi bilmiyordu sadece yanlış bir davranışta bulunurum, yanlışlıkla bir şeyleri kapatırım da oğluma zarar veririm korkusuyla dikkatlice yanına oturdu. Elini tuttu, hafif soğuktu. Zamanında elleri üşümesin diye eldivenler örerken şimdi o eller soğuktu. Gözlerinin önünde neredeyse cansız bir şekilde yatıyordu. O az görünen kocaman 5 dakikada oğluna uzun uzun baktı. Öyle ya beklide bu dünyada nefes alırken son defa görüyordu. Öylece sessiz bir şekilde oğlunu izledi. Doğurduğu ilk günü hatırladı. Anne dediği ilk günü, hastalandığı geceleri, uykusundan korkarak uyanıp kendisine sımsıkı sarıldığı anları hatırladı. O ana dek neredeyse bütün güzel anıları yeniden hatırlayıp zihnine iyice kazıdı. Zor ama eğer ayrılık varsa oğluyla arasında öleceği vakte kadar o anıları düşünecekti. Yaşamıyla ilgili bir hayal kuramıyordu. Ancak oğlu yaşarsa bütün hayalleri kabul olmuş gibi hissedecekti. Zira çok büyük hayalleri yoktu fakat şu anın içinde o eski istek ve arzularının ne denli gereksiz olduğunu anlamıştı.
Ayağa kalktı. Oğlunu alnından öpüp arkasına bakamadan dışarı çıktı. Ayşe hemen önündeydi. Göz göze geldiler. Ayşe'nin sorgular bakışlarının ardında daha fazla dayanamadı ve oracıkta Ayşe'ye sarıldı. Bu sarılma öylesine derindi ki ikisi de Aynı anda iç çekerek ağladılar. Ayşe kadının ona sarıldığı o ana kadar, kendisinin düşündüğü gibi Batuhan'ın vurulmasından onu sorumlu tutacağını sanıyordu. Bu samimi sarılma bütün manasız düşünceleri içinden söküp attırmıştı. Kadın Ayşe'ye sarılınca oğlunun kokusunu hissetti. Batuhan kokuyordu. Masumane bir koku, Ayşe de kadında Batuhan'ın samimi dostluğunu hissetti. Ardından sandalyeye oturdular. Artık sabah oluyordu. Kenan, Zehra'ya işaret etti. Zehra da Ayşe'ye ve istemeye istemeye ayağa kalktı. " merak etmeyin Nermin teyze Batuhan iyileşecek o Allah'ın izniyle tez zamanda ayaklanacak. Sabaha istediğiniz bir şey var mı? Getireyim." Dedi. Nermin kızın sarı saçlarının arasındaki yüzünü okşadı. " Yok" der gibi kafasını salladı. Ayşe böyle ortamlarda konuşmanın zor olduğunu bir kez daha anlayarak boynunu hafif bükerek kadını onayladı. Arkasına bakamadan anne babası ile hastaneden ayrıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayşe
Teen FictionAyşeyi dinlemeye hazır mısın? Hayal dünyandan uzaklaş ve gerçek hayatı yaşa! Zorlukları gör imanını, sabrını, sına. Hiçbir süper kahraman şu genç kız kadar mücadele etmemiştir.