Toprakla oynayan "Dir"

62 16 9
                                    

Bu bölüm Psi_kopat2016 ya ithaf edilmiştir.
Umarım beğenirsiniz arkadaşlar :)

-Ayşee kızım küçük kardeşini banyo yaptırır mısın? Yarın okul var.

+Tabi annem şu kitabı biraz daha okuyayım.

+Eliiff hazırlan banyoo..

    Elif ablasının ona duş aldırmasını çok seviyordu.  En çokta banyo sonrası saçlarını tarayıp örmesi çok hoşuna gidiyordu. İlkokul dörde gidiyordu. Ablasından daha güzel bir hanım efendi olacağı belliydi ve hemen hemen her konuda en çokta ablasını örnek alırdı. Ablası ona genç bir kız gibi davranmayı sevmiyordu. Elif güzel bir kız olacaktı fakat önce çocuk olmalıydı.

     Ayşe’nin çocukluğu memleketi Gündüzce köyünde geçmişti. Toprakla oynamış, ip atlamış, ağaçlara çıkmış, koyunları gütmüş, inek sağmayı bilen, eline orak alan, öğle vakti tarlada bir ağaç gölgesinde uyuma fırsatına nail olmuş şanslı bir kızdı. Ayrıca köyün yaşlılarıyla arası çok iyiydi köyde Ayşe’yi tanımayan yoktu. Onu sevmeyen varsa da bu köye hiç uğramamış ve Ayşe’yi tanımamıştır.
   Başta kendi dede ve nineleri olmak üzere köyün yaşlılarıyla arası çok iyiydi. Onlardan hikâyeler, maniler, bilmeceler dinlemeyi çok severdi. Sevginin gücünü çok iyi bile Ayşe bir gülüşüne istediğini yaptırırdı. Tabi mutlu etmeyi de biliyordu. Köyün arka yüzündeki dağın yamaçlarından papatya, gelincik ve menekşeler toplar ev ev dolaşır komşulara dağıtırdı.

  Kardeşinin bu güzelliklerden mahrum kaldığına üzülür şehrin el verdiğince imkânlarından yararlanıp Elifi sokağa çıkartır, parka götürür, nehir kenarındaki banklara oturup ona büyüklerinden dinlediği hikayeleri anlatırdı. Elinden geldiğince çocukluğunu yaşamasını istiyordu. Çünkü kardeşinin yaşıtlarının çocukça davranmaktan çok şehrin ve sosyal medyanın gençleri aşırı hızlı ve mana vermeden örnek aldığını ojeler sürüp makyajlar yaptığını ki en korkunç olan ise çocuk yaşta sevgili yaptıklarına şahit olmuş ve zavallı kardeşinin bu ortama dâhil olması istememişti.

 O gece düşündü, kendini düşündü, ardını düşündü, geleceği düşündü;

“ gelecek nesilden çok korkuyorum. Nereden geldiğimizden bihaberler. Ne yaşadıklarından haberdar ne de geleceğe dair bir inaç ve idealleri var. Günü birlik yaşıyorlar. Böyle giderse ne din kalır ne de devlet. Milleti cahil ve tembel olan devlete devlet demem ben. Hele şu Elif yaşındaki çocuklar yok mu? Sevgili nedir yahu! Sevgiyi Aslı’dan öğrendim ben, aşkı Mevlana’dan ya bunlar Ferhat’ın ne için çöllere düştüğünü, nasıl Leyla’yı ararken Mevla’yı bulduklarını bilmiyorlar. Allah’ım sen onları doğru yola ilet.

    Çocuk gelinleri berdelleri duydum haberlerden çok defa izledim. Elbet çocuk yaşta evlilik suç! Peki ya çocuk yaşta sevgiliden kim koruyacak yavrucakları.  Çocuklar akşam yemeğini yiyip odalarına çekiliyor. Annenin çocuktan çocuğun babadan haberi yok!  Gençliği yoluna koymak lazım.   Neredesin Asım’ın nesli nerde? "

    Sobada çıtırdayan odunların sesinden bir an dikkati dağıldı. Sonra az önce aklından geçenleri düşündü; “Aman kız Ayşe ne acayip şeyler düşünüyorsun. Tek başına düzelte bileceğin şeyler mi bunlar yat uyu artık sabah okul var. Hem erken gidip Batuhan’a İngilizce notlarını göstereceksin! Gerçi şu Batu’yu da anlamıyorum tüm dersleri iyi İngilizcesi de kötü değil ama iki yıldır benden yardım istiyor onu da anlamış değilim. ”

    Lise son sınıf Ayşe için çok önemliydi okumak istiyordu okuyup ailesini huzura kavuşturmak. Üniversiteye yerleşme sınavlarına hazırlanıyor. Okul birincisi olduğu için dershaneye ücretsiz gitme hakkını kazanmıştı. Ancak daha nere de okuyacağı hakkında bir düşüncesi olmadı.  Elif ve ailesine uzak olmak istemiyordu. Hiç değilse yaşadığı şu şehre yakın bir yerlerde okusa onun için hiç de fena olmazdı.

    Öğretmenlerinden yardım alıyor. Maddi imkanı yoktu ancak tırnağıyla kazıyarak özel bir kurumdan burs kazanmayı da bilmişti. Hem de üniversiteyi kazanırsa orada da bursu devam edecekti.

     Burs işini okulundan evine giderken geçtiği şirketin önünde asılı reklam panosunda üniversite öğrencilerine burs imkanı yazan yazıyı görmüştü. O ana aklına neden üniversite diye bir soru geldi. “ Lise okuyanın bursa ihtiyacı yok mu?” dedi ve girdi şirket kapısında daha sonra “ ben müdür beyin teyzesinin kızıyım. Onunla görüşmem gerek, haberi var.”  sekreter patronu aradı.

-Efendim teyzenizin kızı gelmiş sizinle görüşmek istiyor.

-+ Teyzem? Peki kızım içeri gönder.

    Sekreter Ayşe’ye dönerek “buyurun girebilirsiniz” dedikten sonra patronun kapısını çaldı. Ve Ayşe içeri girdi.

   Patron içeri giren geç Ayşe’yi boydan aşağı süzdü. İçinden benim teyzem yok. Böyle bir kuzenim de.” dedi. Ayşe karşısında duran adamın onu tanımadığını anladı. Hafif öksürdü ve konuşmaya başladı.

   -İyi günler efendim. Öncelikle teyze konusunda sizlere yalan söylemek durumunda kaldım. Gerçi teyzeniz var mı onu da bilmiyorum. Adım Ayşe lise son sınıfa gidiyorum. Maddi imkanımız kötü. Kapıda ki panoda üniversite öğrencileri için burs ilanınızı gördüm. Üniversiteye hazırlanıyorum. Bursa ihtiyacım var. Lise de okuyanlar da öğrenci efendim. Eğer yardımcı olursanız çok sevinirim.

    Adam bir müddet düşündü ve “Bizim burs şartlarımızdan değişmez bir maddemiz var oda namaz kılmak veya kılacağının sözünü vermek”

      İçinden şu cümleler geçti genç Ayşe’nin “ Rabbim sana şükürler olsun. Beni şu kapıdan içeri girdirdin ve ardından sana yakın olan insanları bana yakın eyledin. Şükür ki rızkı helal insanların bana destek olmasını nasip eyledin. Şu düzeni bozuk dünya da birkaç düzgün insanlardan biriyle karşılaştırdın beni. Dinin direği namazı bursuma direk eyledin şükürler olsun Rabbim.”  Bu düşüncenin ardından yüzünde bir parça mutlulukla patrona bakarak;

   -Peki efendim namaz kıldığımı veya kılacak olduğumu nasıl anlayacaksınız. Ya demin söylediğim gibi yalan söylersem.

    +Bak kızım demin rızkın için değil benimle konuşa bilmek için yalan söyledin. Mümin rızkına yalan da haramda sokmaz. Hem Müslüman Müslümanın sözüne güvenen insandır. Zaman olur insan kendine bile yalan söyler ancak bir ve yüce olan Allah’a asla.

   -Efendim, namazını Allah için kılanlardanım ve Rabbim inşallah hep öyle eyler.

    Anlaştık o zaman lise de okuyanlarda öğrenci ve okulundan on kişiye daha burs vermeyi isteriz.

   İşte Ayşe ve onun bir şeyleri yoluna sokmak için giriştiği çabalarından biri daha sonuç verdi. Kendinden başka on insana daha faydalı olacak bir adım. O kapıdan atılan bir adım ve sonu hayırla biten bir olay.

     Gözlerinde mutluluk dolu bir heyecanla şirketten çıkan Ayşe az ilerideki parka gitti ve bir banka oturdu. Çantasından günlüğünü çıkardı ve içinden geçenleri bir şiirle kağıda dökmeye başladı. İşin güzel yanı ise biraz sonra şiirini yazarken okunan ilkindi ezanının huzurunun yazdığı şiire karışmasıydı.

DİR

Garibe neylesin dert dolu yollar

Onun sığındığı yüce Rabbi var

Rabbine dert diye sığınan kullar

Derdi için saf saf namaz durdular

Haram lokmayı sanma helalle bir

Yediğin helal seninle cennettedir

Haram lokma yiyen nerde diridir.

Lokması haram olanın dostu kimdir?

Rızkı veren Allah’tır, gönül onunla dir

Sen Allah ile birsen helal seninledir

Derdim Allah diye gezen zengindir

Dünyada ki sefa sanma seninledir.

AyşeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin