Türkiye'den ayrılalı bir hafta oldu.Bizimkiler hala orada yaptıkları dövüşü konuşuyor fakat konuşmalarının asıl gündemi İlteriş ile arkadaş olmam.Ne olmuş bir tane arkadaş edinmişsem,çok abartıyorlardı.Gıcık olmaya başlamıştım ama beni asıl gıcık eden bu değildi.Arianna günlerdir konuşmuyordu.
Arianna'nın ağzından:
Marissa habire beni dikizliyor.Sanki dünyanın en yakışıklı oğlanıyım,o da hayranlarımdan biri.Yanıma geldi.
Marissa"Carlson iyi misin?"
Carlson"Süperim sevgili röntgencim,sen?"
Marissa"Cıvıtma hemen,ben ciddiyim."
Carlson"Süperim dedim ya."
Marissa"Günlerdir ilk kez konuşuyorsun,neyin var?"
Carlson"Bir şeyim yok:Kilo almadım,saçların kabarmıyor,tabancalarım da gayet iyi durumda daha sayayım mı Mary?"ben arada Marissa'ya Mary derim.Biraz uzun geliyor.İsminin anlamı "denizin Meryem'i" e Mary de Meryem demek.Ha deniz ha kara Mary diyip geçiyorum.
Marissa"Anlat."kahretsin!Gene bana öyle bakıyor,bu bakışı yüzünden kendimi ne biliyorsam anlatmak zorunda gibi hissediyorum.
Carlson"Delici lazer bakışlarını kendine sakla."gülüyor.Niye gülüyor?Birden üstüme atlayıp beni gıdıklamaya başladı.
Carlson"Mary!Gıdıklama!Dur!"kahkahalar atarak bunları söylemek çok zordu.Geri çekildi.
Marissa"Bağırmasana,duyan taciz ediyorum sanacak."gülmeye devam ediyordum.Deli gibi gıdıkladı insafsız.
Carlson"Anlatmayacağım."
Marissa"Anlatmazsan,gıdıklamaya devam ederim."
Carlson"Ben de 'İmdat!Marissa beni taciz ediyor!' diye bağırırım."
Marissa"Amma uzattın Carlson,anlat işte."omuzumu silktim ve dil çıkardım.
Marissa"İyi!Kendin uğraş sorunlarınla!"çekip gitti.En azından biraz daha uğraşsaydın gıcık şey!Yalnız niye sinirleniyorsam,resmen kovdum kızı.Özür dilesem mi?Yok o zaman kanser olduģumu ya da erken yaşta menapoza girdiğimi sanar.Aslında komik olabilir...neyse.Evet,Marissa haklıydı.Kafama takılan ve yıllardır oradan kovamadığım bir düşüncem,hatta bir sorunum vardı.Şimdi moralim bozuktu çünkü o bebekte kendimi görmüştüm.Ailem ben çok küçükken ölmüştü.Yaşamak için hırsızlık yapmıştım ve bu yüzden sağ gözümü kaybetmiştim.Beni bu sefil hayattan kurtaransa Barbaros'tu.Beni,ben ne olduğunu anlayamadan tutup gemisine götürdü.Karşı koyamadım bile.Kaçmamam için hemen de yelken açmıştı.Korkmuştum,sonuçta (ciddi manada) küçük bir çocuk için Barbaros bir dinazordu.O günü hala çok ama çok iyi hatırlıyorum:
Arianna"Bırak beni,dinazor adam!!"
Barbaros"Dinazor mu?"
Arianna"Bırak beni gideyim!!!!"
Barbaros"Benim nerem dinazor gibi?"
Arianna"Bırak!!"
"Baba?"işte o an Marissa ile tanıştım.Benim yaşlarımda benden daha sevimli bir kızdı.Dalgalı kızıl saçları,çilleri ve herkesin mavi olarak kabul ettiği(bence göz renginde hafif mor da var) gözleri vardı.
Barbaros"Marissa,benim nerem dinazora benziyor?"her zamanki hafif kulak tırmalayan sevimli kahkasını atmıştı.
Marissa"Neren değil ki?Kocamansın baba."işte bu andan sonra Marissa ile arkadaş olduk.Barbaros'un,dünyanın en zalim korsanlarından birinin cici kızı.(Gerçi eline kılıç aldığında karakteri bir anda değişiyordu,orası ayrı.)Bir gün bu kadar uysal ve cici olduğu için onu azarlamaya çalıştım fakat o ağzımın payını verdi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marissa Camelott
حركة (أكشن)Geçmişinde yaşadığı olaylar yüzünden erkeklerden nefret eden ve herkesin korktuğu bir korsan tarfından büyütülmüş Marissa'nın tayfası ile yaşadıkları dünyayı daha da ilginç hale getirmelerinin öyküsünü anlatan garip bir hikaye Tüm hakları saklıdır.