1.BÖLÜM: " G.K.Ç. "

137 4 0
                                    



Değişklik yapmak için bölümleri kaldırmıştım, ama değişen şey sadece bölümlerin uzunluğu ve bölüm başlıkları adının anlamıyla sadece paraflarını taşıyacak. Aşağıda tüm ismi yazmakta.

Keyifli okumalar!

1. BÖLÜM: " GÖK KUBBE'NİN ÇIĞLIĞI."

তৌ

Duygusuzsanız, karanlık bir kış gecesi gibi; ısız ve sessisiniz.

Ve ben duygu denilen, hiss denilen o şeyleri hissetmeyli, on beş yıl oluyordu. Arada bir duygu patlamsı haricin de bir şey hissediyorum desem veyahutta hissetiğim düşünsem sanki onlara ihanet edeceğim örümcek ağaları zihnimi sarıp sarmalıyor. Aynı hiç yaşanmayan bir evi saran örümcek ağaları gibi.

Gökyüzü, yeryüzüne şiddetle ruh üflüyor acı çektirmek istercesine. Bu, gadarca olduğu gibi bir o kadar da şefkatliydi, bana göre. Gökyüzünün, yeryüzüne düşürdüğü yağmur taneleri.

Düşüncelerime, öfkesini kusarcasına gökyüzü gür, boğuk bir çığlık doldurdu yağamur dan nasibini alan kulakarımı istem dışı bir şekilde, dudaklarım gerilip sinsi bir sırıtış yapıştı  dudaklarıma. Gökkubbenin amansız çığlıkları kendim bildim bileli hoşuma gidiyordu. Hayatımın hiç bir alanında gökyüzünün atığı çığlıklardan korkan bir kız çocuğu, bir kadın, olmadım ben.

O, koku yine ciğerlerime nüfus etti. Ormanın derinlerininde çınar ağacının yakınlarında beliren sahibin bilmediğim, tanımadığım ama huzur bulduğum bir koku vardı. Ve şu an; ıslak topark, yaprak ve hata odun kokusundan dahi ayırt ede bildiğim, bu koku hâlâ var olduğuna delalettir.

Bu orman'da ben, yeni'den doğuyorum.

Evden çıktığım da, kaç salise, kaç saniye, kaç dakika veya kaç saattir orman'da sırık sıklam koşuyordum bilmiyorum. İç çamaşırlarıma kadar yağmur suyu bedenimi dövümuştu, ama ben üşümediğim gibi, üstüne üstü terlemiştimde.

Başım eğik bir şekilde yağmur yüzünden çamurluşan toparağın üzerinde ölmüş yapraklarda sonbahrın sarı - turuncu kalın, damarlı izlerine baktım. Ezilip, paramparça olurken, yok olacaklarını hiç umursamadan delicesine koşuyordum.

Gözlerimi kaldırıp etrafıma baktım. Ormanda ki seslere odaklanıp, zihnimi deki hiç susumayan sesleri yok sayamaya çalıştım.

Yağmurun ilk önce ağaçların dalların da ki, sonbaharın izlerini taşıyan yapraklara dokunuşu, sonra o yapraktan başak bir yaprağa firar eder iken, başka sesler gebe kalıp, en sonuda toprağa kavuşup doğurduğu sesleri. Baykuş sesleri, kurbağa sesleri. Artık bu ormanda çınar ağacı gibi, bir çok şey bana alışmıştı. Ve aynı zamanda benimsemiştide. İlk başlarda buraya geldiğimde orman sessizleşir, ormanda yaşayan hayvanlar sessizleşirdi. Lakin o zaman diliminde, o sessizliğin göğsünde korku çığlıklarının barındığın biliyordum.

Oramana boşluğa bakırmışım gibi bakmayı kesip, nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Fakat, orman o kadar sis doluyudu ki, farkın varmadan, buz mavisini gizleyen siyah lensli gözlerim kısıldı ve yağmur nedeniyle ıslanmış siyah kirpiklerim ağarlanmış birbirine girimiş olduğunu hissetim.

Ruhum ve kalbim, herhangi bir duygu barındırımyorken, bedenim tam aksine tüm dış etkenler karşı fazla duyarlı.

Avına saldırmaya hazırlana bir kurt gibi, keskin gözlerle ormanı taramaya başaldım. Ve karşımda kocaman gövdeli çınar ağacını, gördüm.

A R E N E SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin