Gecenin sessizliği sürüp gidiyordu, kız bir köşeye çekilmiş sessizce beni izliyordu. Kaçış planları yaptığına yemin edebilirim zira bakışları hiç de hayra alamet değildi. Tıpkı ona benziyordu, genç ve güzel kraliçe Victoria'ya. Aslında kendisine her baktığımda ağzımı sulandırmıyor değildi ama değişmek için elime geçen bu fırsatı kaybedemezdim. Saatler ilerliyordu hızla, gece bitiyor, yerini günün ilk ışıklarına bırakıyordu. Benimde artık dayanacak sabrım kalmamıştı, kız sabahı beklememizi söylemişti lakin bekleme safhası buraya kadardı.
"Kalk!" dedim kıza otoriter bir ses tonuyla.
"Başlayalım, daha fazla beklemek istemiyorum."
"Ama etraf daha karanlık, güneş doğduktan sonra başlayalım," dedi gayet normal bir sestonuyla. Tabiiki ben bir kızın dediklerini yapacak değildim, benim geldiğim yüzyılda kadınlar erkeklerin dediklerini yapardı, erkekler kadınların dediklerini değil.
"Daha fazla beklemek istemiyorum, hemen başlayalım," dedim daha kararlı bir şekilde.
Kız çaresizce başını sallamakla yetindi, e hadi ozaman, başlayalım değişmeye..."En başta iyi bir banyo yapmalısın," dedi kız. Saçlarım çok kirliymiş ve kokuyormuşum. Aslında ölüme aşık tutan bir kız için iddialı sözlerdi...
Banyoyu nerde ve nasıl yapacaktım ki? Yüzyıllardır banyo yapmamıştım ve banyo yapmaya da pek niyetim yoktu. Su ile aramın olduğu pek söylenemezdi. Kan banyosu yap dese seve seve bunu kabul ederdim lakin su, ondan tiksiniyorum...
"Banyo yapmasam olmazmı?" dedim kıza.
"Olmaz, traş olman için banyo yapman şart, saçlarını kesemeyiz sonra." dedi söylediklerimi onaylamayarak. Kız artık oldukça rahattı.
Peki yukarıda bir küvet vardı olmasına ama şatoda su yoktu sanırsam, bunca sene ihtiyaç duymamıştım, duyacağımıda düşünmemiştim. Üst kata çıktığımızda kız küveti görünce yüzünü buruşturarak bana baktı.
"İğrenç, bu küvet berbat halde."
"Ne yapmalıyız peki?" dedim kendisine.
"Küveti temizlememiz lazım," dedi hafifçe gülümseyerek, gülecek ne vardı ki?
"Tamam o zaman, temizle!" dedim kabaca.
Kız garip garip suratıma baktı.
"Asla, ben bu iğreç küvete elimi dahi değdirmem!" dedi kati ve yüksek bir ses tonuyla.
Sınırlarını zorluyordu bu kız, ölüme susamış olmalıydı.
"Bende temizlemem!" dedim.
Bir kaç saniye yüz yüze baktık, onun da benimde hareket etmeye pek niyetimiz yoktu. Kız etrafına bakınarak birşeyler aramaya başladı, en sonunda elinde eski bir bez parçasıyla karşımda durarak şeytanice gülümsedi, sonra o bezi bana fırlatarak gülümsemeye devam etti.
"Temizlenmezsen, değişemezsin!" dedi katı bir şekilde.
Şaşkınlıkla kızın yüzüne baka kaldım, ben ki Kont Dracula elimde bir paçavra parçasıyla temizlik yapmam için zorlanıyordun ölümlü bir kız tarafından. Eski ben olsaydı şimdi kesinlikle bu terbiyesizliğini affetmeyerek son vermiştim ćoktan hayatına, lakin geçen yıllar beni oldukça değiştirmişti. Eskisi gibi katı ve kötü değildim, ahh eski günler, ne kadar da uzaksın şimdi bana...
Kızla fazla tartışma yaşamamak adına birşey demen küveti temizlemeye koyuldum. Eminim ki ben şimdi burayı temizlerken o kıs kıs gülüyordur bana bakaraķ.
Bir kaç dakika geçmişti ki bitirdim küveti temizlemeyi. Yerimden doğrulmayla birlikte ellerimde iki eski kovayla buldum kendimi.
"Şatoda su yok, gidip aşağıdaki dereden su getirmen gerekicek."
dedi kız gülümseyerek.
Sinirle yüzüne baktım, bu kız oldukça rahattı.
"Senin kaçmayacağını nerden bileceğim?" dedim.
"Emin ol ki öyle bir hata yapmam, seni değişimini en az senin kadar merak ediyorum," diye cevap verdi yüzündeki gülümsemesinibeksik etmeyerek.Bir Vampir olarak ben, insanlardan oldukça hızlı ve güçlüydüm. Hızla elimdeki kovalarla aşağıdaki kanaldan su alıp gerisin geri şatoya döndüm. Kız hâlâ aynı yerde, istifini bozmamıştı. İki kovayı küvete döktüm ve küvet dolmuştu. Şimdi yıkanma zamanıydı. Üzerimdeki giysileri yavaşça çıkarmaya başladım, bu kıyafetler senelerdir üzerimdeydiler.
Birkaç saniye sonra tamamen çıplaktım, kıza baktım kafasını başka tarafa çevirmişti, utanmış olsa gerekti. Su soğuktu lakin ben hissetmiyordum, soğukluk veya sıcaklık, ben kendim zaten soğuktum.
Ben yıkanırken kızın ismini bilmediğimi hatırladım, gerek duymamıştım aslında sormaya, bilmek gerekti bu güzel kızın ismini.
"İsmin ne?" diye sordum kendisine.
"İrina," dedi kısaca. İsmi güzeldi, hoş ve benim zamanıma ait.
Kısa sürede bitmişti yıkanmam, ayağa kalktım ve küvetten çıktım. Su bulanık bir renge dönüşmüştü, tabii yüzyılların kirini yıkamıştım böyle olması gerekti.
Çıplak bir vaziyette İrina'nın karşısında dikildim. Beni görür görmez birkaç saniye süzdükten sonra kafasını başka yöne çevirdi.
"Sende utanma duygusu yokmu, böylece karşımda durmamalısın!" dedi sinirli bir ses tonuyla.
Birşey demeden gidip giyindim, tekrar eski kıyafetlerimi giymek hoşuma gitmemişti. Temizlenen saçlarım uçuş uçuş ve kabarık olmuştu, oldukça yumuşaktı.
Giysilerimi giymeyi bitirdiğim esnada güneş doğmaya başlamıştı yavaş yavaş.
"Şimdi saçlarını kesme vakti, makas, tarak gibi eşyaların varmı?" diye sordu İrina.
"Olması gerek, aşağıda traş takımım var," dedim.
aşağıya indiğimizde İrina hemen traş takımımı aramaya koyuldu ve de kısa sürede buldu.
"Bu olamaz, makas çok eski, pas tutmuş," dedi sitemkâr bir şekilde.
"Ama sorun olmaz herhalde, ben her türlü keserim saçlarını."
Sessizce gidip bir sandalyede oturdum ve kendisinin saçarımı kesmesini bekledim.
"Kesmesini biliyorsundur umarım," dedim gülümseyerek.
"Tabiiki biliyorum, zor olmasa gerek," diye karşılık verdi.
Arkama geçip bir tutam saçımı elleri arasına aldı ve makasla yavaş yavaş kesmeye başladı, ilk deneyimi başarılı geçmişti, makas gayet düzgün kesiyordu. Bu sefer eline daha fazla saç alıp kesmeye başlamıştı ki acıyla inledi ve makas elinden kayıp yere düştü. Hızla ayağa kalkıp kendisine baktım, sol elini kaldırmış işaret parmağına bakıyordu. Elini kesmişti ve kanamaya başlamıştı. Bir damla kan hafifçe süzüldü ve yere damladı, bu görüntü iştahımı oldukça kabartmıştı. Kız işaret parmağını hızla ağzına götürdü ve akan kanı emmeye başladı. Ahh eski ben olsaydım bu manzara karşısında asla sakin kalabilirmiydim hiç bilemiyorum. Kendimi oldukça zorladım kendisine zarar vermemek için, çaresizce yüzüne baktım.
parmağıı ağzından çekip havaya kaldırdı ve gülümsedi. "Sanırım bende de biraz vampirlik var," dedi.
"Dikkat etmesilin seni beceriksiz!" dedim sinirle.
" kesmeyi bilmiyorsan bir kuaföre gidebilirdik."
"Benim suçum değil, makas çok eski ve kesme yeteneğini kaybetmiş durumda," dedi.
"O halde bir kuaföre gitmemiz gerekecek."
Sessizce yüzüne baktım, kendisi de beni dikkatlice süzüyordu.
"Ama bu kıyafetlerle olmaz, çok eskiler. Bunlarla halk arasına çıkarsan çok dikkat çekersin," dedi.
"Peki ne yapmalıyız?" dedim.
"Yeni kıyafetlere ihtiyacımız var ve seni buradan çıkaramayız. Ben gidip sana giyecek birşeyler getire bilirim," dedi normal bir ses tonuyla.
"Geri geleceğin konusunda sana güvenebilirmiyim?" dedim. Sonuçta buradan çıkıp bir daha geri dönmeye bilirdi.
"Söz veriyorum geleceğim, senin değişimini gözlerimle görmek istiyorum," dedi neşeyle.
Yapacak biŕşey yoktu, mecburen izin verdim gitmesine, geri gelecekmiydi bilmem ama beni kandırması dahilinde ne yapıp eder kendisine ulaşırdım ve kendisini acı bir ölümle tanıştırırdım, yemin ederim ki bunu yapardım.
İrina şatodan çıkarken çaresizce ardından baka kaldım, ben yine koca şatoda yalnız, bir başıma kalmıştım. Üstelik ilk defa bir insanı, bir kurbanımı kendi elimle serbest bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Modern Drakula | 21. yüzyıl
HumorBu, Kont Drakulan'ın Bay Drakulaya dönüşmesinin hikâyesidir. Karanlık şatosundan 21. yüz yıla açılan Kont, Yeni dünyaya ayak uydura bilecekmidir..? mizahî anlatım ile Modern Drakula sizlerle...