\ 17 /

2.3K 210 161
                                    


İki türlü ayrılık vardır..
Önce kalpleri sonra elleri ayrılanlar..
Önce elleri sonra kalpleri ayrılanlar. .
Kalpler çoktan ayrılmışsa ellerin tutuşu kalpleri hırpalamaktan başka işe yaramaz.
Eller önce ayrılmışsa kalpler birbirini tuttuğu sürece eller yine bir gün birleşir.
Cennette de olsa tanır , bulur birbirini.

Yatağında tembelce yuvarlanırken şehrin tepesine yükselen güneşin yakıcı etkisi dairesini de sarmışken ısrarla gözlerini sıkıca yumdu. Bir haftadır darmadağın olan uykuları yüzünden göz kapakları her kırpışında kuruyan gözlerine batıyordu. Susmak bilmeden çalan telefonu odanın sinir bozucu sıcaklığına dahil olduğunda bir hışımla yatağında doğruldu. Biri bitip diğeri çalan aramalarından birine yetişti.

"Ne var?! Lafı uzatma Yeol! Kafam ütü çekecek durumda değil. Biliyorum bugün o lanet düğünün olduğunu. Bir saate hazır olurum. He he makyaj yapcam he .."

Telefonu kapatıp sürünerek kalktı.
Banyoya güçlükle adımlarken terliğine takılıp yere kapaklanınca küfretti.

"P.ç Jongin. İnat b.k herif. Ödlek g.telek seni. Ne vardı lan evlenecek?! Şimdi ne güzel kollarımda uyuyor olurdun. Ama işe bak ki düğününde çalgıcılık yapacağım. Baban da şerefsizmiş doğrusu."

Düştüğü yerden önce ellerinin sonra dizlerinin üzerinde doğrularak banyoya ulaştı. Duş aldıktan sonra düğün için özel aldığı takımı giyindi. Kris'ten aldığı kapatıcılarla dövmelerinin açıkta kalanları kapattı. Kulağındaki siyah küpesini çıkardı.
Saçlarına şekil verdi. Aynadaki görüntüsüne burukça gülümsedi.

"Bey babamız beni böyle beğenir artık. Ben olmayan beni.."

Mavi gitarını omzuna asarak dairesinden çıktı. Botlarından sonra bu kunduralar fazlasıyla rahatsız ediciydi. Yine de birkaç saat buna tahammül edebileceğini düşündü. Ne de olsa hiçbir acı sevdiği adamın düğününde mutluluk dilekleri bildiren şarkılar söylemek kadar acıtamazdı. Kendisini bekleyen siyah transit minibüse ilerledi. Sürgülü kapısını açarak öndeki koltuğa kuruldu. Diğer ikisinin endişeli bakışlarına gözlerini kapadı.

"Adamım damat gibi olmuşsun."

Gözleri kapalı olduğu halde tıslayarak güldü.

"Bu iyi. Amacıma ulaşmışım demektir."

"Babaya oyun oynadığını söyleme!"

"Kapa çeneni ve sür şu lanet düğüne Yeol! Bizi düğüne çağıran onlardı. İz bırakmadan öylece gidersem yazık olmaz mı?!"

"Uwwww şeeeetttt!!
Eğlenceli olacak desene!"

"Eğlencesini bilmem ama o baba oğulun unutmayacağı bir düğün olacak."

Sehun diğer ikisine kaşlarını çatarak söylendi.

"Baştan kabul etmemeliydin. Bunu yapmak zorunda değilsin. Hatta bak biz gidelim, birkaç bir şey çalalım olsun bitsin. Sen geride kal KyungSoo."

"Saçmalama Sehun! Ben senin küçük kızkardeşin değilim. Bu durumla başa çıkabilirim."

Kendi söylediğine yine kendisi güldü. Bir haftadır onsuzlukla başa çıkma çabaları oldukça zavallıydı. Son görüşmelerinden sonra bir daha üniversiteye uğramamıştı. Belki düğün hazırlıkları için belki de kendisi ile karşılaşmamak için. Telefonu kapalıydı ya da numarasını değiştirmişti. Onu görebilme ihtimali için her gün üniversiteye gitmiş, birlikte adımladıkları yerlerde gezinmişti. Sonunda ise çaresizce birlikte uyudukları yatakta onun yastığına sarılarak kıvrılıyordu. Sadece birkaç ayda kalbinde bu denli yer edinen gencin yokluğu ile ömrünün nasıl geçeceğini düşünmek aklının iplerini yavaş yavaş iradesinden çözüyordu.

Sk8er BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin