Elif, Hüsnü Amca'ya uğramadan doğru İstiklal Caddesi'ne gitti. Halası Karaköy'de oturuyordu ve bu yüzden İstiklal'e varmak yalnızca yarım saatini almıştı. Saat on iki buçuktu ve saat ikiye kadar bir şeyler yapması gerekecekti. Bildiği en iyi zaman geçirme yöntemini kullanıp Mephisto'ya girdi. Yeni çıkanlar rafında dişine göre bir şeyler aradı. Fakat dikkatini vermesi mümkün değildi, heyecanlıydı.
Ellerinin titrediğini fark ettiğinde Mephisto'nun üçüncü katında kahvesini yudumlamaya çalışıyordu. Acaba şuan konuşsa kekeleyecek miydi? Heyecanı henüz bacaklarına vurmamıştı. Elleri titriyordu ve büyük ihtimal konuşmaya kalksa belki kekelemeyecekti ama sesindeki titremeyi elbet fark ettirecekti. Prova yapmak iyi gelebilirdi.
"Merhaba ben Elif... Offf! Bunu zaten bilecekler değil mi? Baştan başlayalım, diyelim ki ismimi sordular o zaman söylerim. Ne sorabilirler ki? Allah'ım niye başımdan hiç dandik birkaç tane iş görüşmesi geçmedi benim!"
"Pardon arkadaşınızla konuşmanızı bölüyorum ama biraz sessiz olsanız?"
Elif arkasını dönüp kitap okumaya çalışan çocuğu gördüğünde şaşırmıştı.
"Tek kişiyim öncelikle. Prova yapıyorum, kusura bakmayın, bu ses devam edecek."
Bu cümleyi söyledikten sonra sesli konuşmaya devam edemeyeceğinin biliyordu. Ama sonuçta orası bir kafeydi ve Elif burada da çıt çıkarmamak için gerilmek istemiyordu.
"Pardon, şizofren olduğunuzu düşünmüştüm."
Elif bu adama bilenmişti.
"Ne yaptığınızın farkında mısınız? Bir saat sonra hayati bir iş görüşmesine gireceğim ve şu an resmen tüm modumu düşürmek için varsınız? Henüz doğru düzgün bir prova bile yapamadım üstelik."
Elif'in muhatap olduğu adam konuşma bitince yerinden kalkıp Elif'in masasına oturdu.
"İstersen şöyle yapalım, provanı benimle yap, sana tavsiyeler vereyim. Sonra sen buradan yarım saat içinde kalkmış ol. Ben de huzurla kitabıma döneyim. Kalabalığa kalmadan kitabımı bitirmek istiyorum."
Elif ne olursa olsun modunu yükseltmek zorunda olduğunun farkındaydı. Sonuçta sahiden hayatının görüşmesiydi ve eğer karşısında oturan şu yersiz adam için agresif bir şekilde görüşmeye giderse puan kaybedeceğini biliyordu.
Elif sadece "Tamam," diyebildi.
"O zaman başlıyoruz, ilk soru; Neden buradasın?"
"Ne kadar saçma sapan bir soru, burada çalışmak istediğim için buradayım."
"Özel sebeplerinden bahset, şirketin seni çektiği taraflarından, özellikle neden orada çalışmak istiyorsun gibi şeyler söylemen lazım."
Elif düşündü ama bunları söylerse, orada çalışmak için küçüklükten beri hayal kurduğunu anlatırsa, özellikle halasından bahsederse kendinden çok fazla şey göstermiş olacaktı.
"Diğer soruya geçelim."
"Tamam, fix bir soru da şudur; gelecekte kendini nerede görüyorsun?"
Elif bu soruların babasının sorularına ne kadar benzediğini fark edip kendini bezmiş hissetti. Gelecekte hiçbir yerde görmüyordu kendini. Yalnızca hikayelerin içinde olmak istiyordu. Hikayeleri eğmek, bükmek, roman kahramanlarının gizli sırlarına vakıf olmak... Bunu da söyleyemezdi.
"Ne yani? Bu sorular mutlaka sorulmak zorunda mı? Yarınım belli değil ki benim, geleceğe bakmak ne kadar gerçekçi?"
"Şirketler buna bakmıyor işte."
Elif'in kafası karıştı ve yüzü düştü.
"Peki sen ne cevap verdin?"
Adam gülümsedi ve yerinden kalktı.
"Benim cevaplarımı boşver. Böyle soruların sorulduğu hiçbir işe alınmadım."
Elif'in morali şimdi yerle bir olmuştu. Heyecanının yerinde bir bezmişlik vardı. Babasının sorduğu bu sorulardan kaçıyordu. "Gelecekte nerede olacaksın?" Ne bilsindi Elif...
Hayalinin işine girerken de bu soruları soracaklarsa ne ehemmiyeti vardı ki öyle bir işe yapmanın. Bir yayınevinde çalışmanın büyülü tarafını daha iş görüşmesinde yerle bir edeceklerse belki de kabul edilmemek en iyisi olacaktı.
Oturduğu yerden kalkıp merdivenlere yöneldi. Ardına baktığında kendisini gerçeklikle tanıştıran bu adamın okuduğu kitaba gitti gözü. Kapağında Beklemenin Vurdumduymazlık Sınırına Beş Kala yazıyordu. Yazarı Abernathy Column'du. Ay başında 21 dile çevirisi yapılan ve tüm dünyanın konuştuğu o kitap Elif'in de okumak istediği kitaplardan biriydi. Aşağı inerken almayı planlıyordu fakat keyfi o kadar kaçmıştı ki bu keyifsizliğini hiçbir kitaba bulaştırmayı düşünmüyordu.
Bu sefer de ekonomik bağımsızlığını kısmen de olsa sağlayamayacak olmanın verdiği huzursuzlukla kıpırdandı. Babasının okul taksitlerini ödüyor olması yeterince zoruna gidiyorken bir de harçlığını veriyor olması ayrıca Elif'i üzüyordu. Hele ki o iflastan sonra... Oysa hem hayallerine bir adım yaklaşmayı hem de harçlığını kazanmayı ne kadar çok istiyordu.
Caddeye çıktığında bu mülakattan geçemeyeceğine artık emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Hikaye Bükücü
Fiction généraleElif hayalindeki işe kavuştuğunu sandığında hiç ummadığı bir sırrı keşfedeceğini bilmiyordu. Çünkü gidişat hiç öyle görünmüyordu. Bu sırrın peşinde koşarken feda edebilecekleri aklının ucundan bile geçiremezdi. Ama olan oluyordu. Bu sırrı hiç öğrenm...