Giriş

1.7K 97 68
                                    

"Hayır!" diyerek bağırdı ve metal elini masaya vurdu adam. Büyük beyaz masaya o kadar güçlü vurmuştu ki üstündeki bardak ve dizüstü bilgisayar yere düşmüştü. Uzun siyah saçları arasından parlayan mavi gözleri öfkeyle parlıyordu.

Karşısındaki kel, iri yapılı adam ise ellerini arkasında birleştirmiş, camdan dışarı şirket binasının ona sunduğu görkemli New York manzarasını inceliyordu. 

"Sistem kararını verdi James. Buna ben karışamam," dedi kel adam.

"O zaman hedefi değiştir. Onun kurban olmasına göz yumamam!" dedi Bucky etten olan sağ eli titrerken. Dışarının yağmurlu havası yüzünden saçları ıslaktı, saçlarından damlalar düşüyordu beyaz masaya. "Onun, onun iki kardeşi var. Buna izin veremem Wilson!"

Arkasındaki metal kolu olan sevdalı adamdan gerçek ismini duyan adamın aniden siniri yükseldi ve hışımla arkasına döndü. "Bana gerçek adımla seslenemezsin!" Yumruğunu sıkan kel adamın gözünün üstünde damarı belirginleşmişti. 

Islak saçlarını geriye attı Bucky, "Gerekirse seni vururum, Kingpin. Senden korkmuyorum. İstersem seni şurada öldürebilirim." Kingpin'in çıkışı ise çok hızlı ve ani oldu.

"O zaman neden yapmıyorsun?!" 

Hala sinirliydi kel ve iri adam. Az önceki sakinliğinden eser kalmamıştı. "Laflarınla ne kadar baskı yaparsan yap James. Hiçbir işe yaramayacak. Yerinde olsam sevdiğin kadını korumaya giderdim. Yakın zaman içinde bütün suikastçılar harekete geçecek. Saat tıkırdamayı kesmez. Tik, tak, tik, tak." 

Saatin sesini taklit ederken sinir edici bir gülümseme oluştu Kingpin'in yüzünde. Bucky'nin siniri o gülümseme yüzünden patlamaya ramak kalacak kadar yükselmişken, içinde tutmak için kendini zorladı. Öfkesini kontrol etmesi gerekiyordu ve ne kadar Kingpin'den nefret etse de, haklıydı.

Yakında bütün suikastçılar harekete geçecekti. Onu koruması lazımdı.

Ne yaptığını bilmeden, düşünmeden silahını çekip karşısındaki takım elbiseli adama doğrulttu. Silahı doğrultmasına rağmen karşısındaki adam kılını kıpırdatmamıştı.

Çünkü korkmuyordu. Bucky'nin o silahı ateşlemeyeceğini biliyordu. Bunu yapamazdı, yaparsa eğer olacakların farkındaydı. Bucky'nin bunu yapamayacak olması Kingpin'e mutluluk veriyordu. Onun çaresizliği, elinden hiçbir şey gelmediğini hissetmesi adamı mutlu ediyordu.

Az önceki siniri yavaşça geçen Kingpin, yavaşça eğildi ve yerdeki bardağı aldı. Bardağı alırken Bucky'nin elindeki tabancanın namlusu hala ona doğru bakıyordu. Bardağı alan kel adam masanın üzerine sertçe yerleştirdi. Bu bir nevi mesaj olmuştu Bucky'e.

Mesajını alan Kış Askeri, ölümcül bakışlar atarken silahını ceketinin iç kısmına geri yerleştirdi ve arkasını döndü. Gitmeden önce omzunun üstünden, "Bu oyunları düzenlediğine pişman olacaksın Wil...son." İsminin söylenmesinden nefret eden adama gerçek ismini vurgulaya vurgulaya söylemişti. Bu da Kingpin'e mesajdı bir nevi.

Ardından asker büyük odanın sonundaki çift kanatlı kırmızı kapıya yöneldi ve ortalıktan kayboldu. 

Wilson, tekrar camın dışarısına doğru döndü. Takımının cebinden bir demir para çıkardı. Parayı parmakları arasında döndürmeye başladı. Hiç takılmadan ve parayı düşürmeden parmakları arasında dans ettirirken, "Karadul bu sefer kendi ağına takıldı. Eğer diğer örümcekler onu yemeden kurtarırsan Karadul'unu bir daha göremeyeceksin."

Bunu dedi Kingpin ve ardından bütün odayı dolduran kötücül bir kahkaha attı.

---------------------------------

Selamlar arkadaşlar. Bu hesabımda aklıma gelen en enteresan fikirli hikayeleri yazma kararı aldım. İlk olarak bundan başladım ve sanırım makineli tüfek gibi hikaye yağdıracağım üstünüze. 

Bölümler kısa olacak, kaç bölümde bitireceğimi bilmiyorum. Umarım hoşunuza giden bir giriş bölümü olmuştur.

Ölüm Ağı || MarvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin