4-"Para Güç Demektir"

420 41 35
                                    

Matt ile Bucky evin dışında, apartmanın merdivenlerinde konuşuyorlardı. Hell's Kitchen'da yaşayan hiç kimse o apartmanda kalmayı tercih etmediği için Matt binada tek başınaydı. İnsanların orayı seçmeme sebebi ise, karşılarında duran ve aşırı derecede ışık yayarak geceleri evlerin içlerini aydınlatan reklam tabelaları idi. 

Ancak Matt için evin içi aydınlık veya karanlık fark etmiyordu. 

Bucky, yıpranmış ve eski tahta merdivenlere oturup yayılmışken Matt kendini duvara yaslamış ve kollarını bağlamış, duruyordu. Saçları yüzünün önüne perde gibi inmiş olan adam, "Natasha'yı buradan götürmem lazım, ardından Kingpin'in icabına bakacağım. Natasha'yı seçeceğini hiç düşünmezdim." En büyük korkularından biri gerçek olmuştu adamın, korkuyordu.

Matt ise bir şeyler planlıyor gibiydi, karşısına bakıyor, düşünüyordu. Dışarıdan bakakalmış, düşünüyor gibi görünüyordu ama aslında her tarafı dinliyordu. Sokağı, evin içini, çatıları, Hell's Kitchen'ı.

Asker adam, yanındakinden bir laf, bir cevap beklerken Matt hiçbir şey demeyip susmayı tercih etti. O bir şey söylemeyince Bucky konuşmaya devam etti. "Kingpin, nasıl bir adam o. Nasıl yakalanmıyor. Dünya'da onca süper güç varken adam kötü olduğunu herkese duyurup hala elini kolunu sallayarak gezinebiliyor."

"Para," diyerek özetledi Matt bütün konuyu. "Para güç demektir. Her kapıyı açan, her şeyi yaptıran. Her yerde adamları var, karakollar, hastaneler, hapishaneler. Hatta Shield, Aim, Hydra gibi organizasyonlarda da adamları mevcut. Onu kaç defa durdurdum anca hepsinde kurtulmayı başardı, ölse bile."

"Onu kalıcı olarak yerinden etmemiz lazım," dedi Bucky elini yumruk şeklinde yanına vurarak. "Eğer onu yerinden etmezsek etrafa zarar vermeye devam edecek. Buna bir son vermeliyiz."

Matt, gördüğü bir tabloda ince bir detay yakalamış gibi gülümsedi ve tek parmağıyla gözlüğüne ortadan bastırıp yukarıya kaldırdı. "Bunu demen için Natasha'nın peşine düşmesi lazımdı sanırım. Senin dediğini Peter, Frank, ben, sürekli denedik. Takım da olduk denedik, sonuç aynı. Onu kaldıramazsın ama Natasha'yı kaçırabilirsin."

Adamın bu dediği Bucky'e biraz batmıştı. Kingpin hakkında uzmanmış gibi konuşması onu rahatsız etmiş olsa da, bir yandan da hak vermek zorundaydı. Kahramanlar arasında Kingpin ile en çok uğraşanlar arasında Matt Murdock ismi başı çekiyordu her zaman.

Kafasını salladı, "Evet, kaçıracağım. Hemde Kingpin'in gelemeyeceği bir yere, oldukça uzaklara." Bunları söylerken aklı hala kötü olasılıklara takılıyordu. İyi şeyler düşünmek istiyordu ama sanki zincirlerle bağlanmıştı kötü olasılıklara. Sürekli onları gözünün önüne getiriyor, sürekli onları kafasında döndürüp duruyordu.

Korkusuz da biliyordu Bucky'nin kötü olasılıkları düşündüğünü. Nefes alış verişi, kalp atışı, vücut ısısı. Hepsi bu yönde gösteriyordu Kış Askerini. "Nereye göndereceksin onu? Umarım uzak bir yer seçmişsindir."

Bucky, ona yöneltilen soruya cevabını vermeden önce, nereye göndereceğini düşündü. Natasha ile orada yaşadığı güzel anıları ve eski zamanları düşündü. İnsana kendini daha canlı hissettiren hafif bir rüzgar gibi gelip gitti anılar aklından.

"Budapeşte."

Clint, evin boş bir köşesinde şınav çekmekle meşguldü. Kendi vücudunu temposunu hiç düşürmeden kaldırıp indirirken derin nefesler alıp veriyordu. Adamın yanında ise koltukta Wanda bebeğini kucağına almış bacağını sallayarak bebeğe oyun yapıyor ve saçını okşayarak seviyordu. Natasha ise meditasyon yapıyordu.

Hiç biri konuşmuyordu. Odada duyulan tek şey Ava'nın sesleri ve Clint'in nefes alışverişi idi. Wanda, kucağındaki bebeğin kendini daha güvende hissetmesi ve eğlenmesi için avucunu yukarıya doğru açtı ve kızıl ışıklar parmaklarının arasından yükseldi.

Ölüm Ağı || MarvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin