Her son bir başlangıçtır... Bu söz annem öldüğünde bana çok mantıksız gelmişti, bir daha başlamayacağını düşündüm hayatımın. Çoğu kız çocuğunun gözünde babası onun için birinciyken annem olmuştu benim kraliçem. 5 yıl önce kaybettim onu. Beyin kanserinden.
Babam mı?
Ah o adam!
Pekala pekala... Tıpkı hikayelerdeki gibiydi. Babam, annem ve beni bırakmıştı. En azından terk etmek sözünden daha az acıtan bir tabirdi.
Ve evet lise 3'teyim. Hala şu yaş işlerini lanet beynim algılayamıyor. Yani kaç yaşındasın diyenlere dümdüz lise 3'teyim diyorum.
Ve tekrar hayır ne şu salak masum kızlardanım ne de şu her baklavası olana aşık olanlardan.
Ama gene de baklava önemli.
"Yağmur"
Duyduğum tanıdık, kalın ses bisikletimi durdurmamı sağladı. Demir'di bu. Hani şu kardeşim dediğinizden benden de vardı. Hiç olmamış abimdi benim o.
Tek kaşımı kaldırarak sorarcasına ona baktım. Tek kaşını kaldırmak gerçekten yetenek istiyordu ve ben bundan gurur duyuyordum.
Arkamdan koşmuştu bu yüzden çok sık nefes alıp veriyordu.
"Gerizekalı okuldan sonra beni bekle demiştim seni göremeyince meraklandım aklın neredeydi!"
"Üzgünüm" dedim surat asarak "ben sadece... Unutmuşum"
"Unutmuşmuş!"
Sinirlenmesi onu unutmamdan değil sadece beni merak etmesindendi. Biz onunla bu okulda tanışmıştık, öyle çok uzun süredir bir birimizi tanımıyorduk ama ikimizde sürenin bir önemi olduğunu düşünmüyorduk. Önemli olan birbirimizi nasıl gördüğümüzdü. Önemli olan kalbimizde birbirimize yer açıp açamdığımızdı. Ve biz bunu yapabilmiştik.
Hızlıca bana yaklaştı, "kay arka tarafa" dedi.
"Neden?" diye sordum merakla.
Bir süre bana anlamsızca baktı ve kafasıyla boş olan yolu gösterdi,
"Bir şey görüyor musun?"Hayır?" dedim anlamayarak.
"Neden acaba!?" dedi hafif bir sitemle.
Gözlerimi yola çevirip, "Birşey olmadığından olabilir mi?"Çenesini elinin altını koyup yakışıklı erkek görmüş, kezban kızına koca arayan teyzeler gibi beni baştan aşağı süzmeye başladı " Aman Allahım! Bu yaşta bu zeka..." dedi türkçe öğretmenimizin sürekli kullandığı espriyi kullanarak.
Yaptığına göz deviridim "Sonuç olarak?" diye sordum tekrardan gururla tek kaşımı kaldırırken.
"Sana yetişeyim derken bisikletimi unuttum. Ve bisikleti sürerken ben sana arkadan sarılırsam sen de tutunamazsın ve ikimizde tahtalı köyu boylarız."
Pekala. Mantıklıydı.
"Tamam" dedim ikna olmuşcasına ve arka tarafa geçtim. O da ön tarafa geçince arkadan beline sarıldım.
Okumuzda kızların etek giyme gibi bir zorunluluğu yoktu. Bu nedenle ben de tabiki pantolon giyiyordum. Hem dönüşte bisikletle gittiğim için rahatta oluyordu. O yüzden 'Ay eteğim açıldı', "Ay ben böyle bisiklete binemem', 'Ay namusuma göz diktiler' gibi cümleler kurnak zorunda kalmıyordum.
Hem niye öyle mal gibi cümleler kurim ki.
Mal mıyım ben?