sen hoca mısın?

15 3 0
                                    

BEGÜM'DEN

Korkmuştum. Daha uçaktan inerken cok neşeliydi. Birdenbire ne olmuş olabilirdi ki. Birkaç dakika sonra boş bir taksi buldum. Sonunda derse yetişebilecektim. Taksiye bindim ve okula gittim. Bu gidişle akşamı sokakta geçirecektim. Seri adımlarla panoya yöneldim. Bir kaç kişinin numarasını dersten sonra aramak için çantama attım. Daha ilk günden geç kalmamak için sınıfa gittim. Sırada otururken arkadaki bir kaç kızın hoca hakkında konuştuklarını duydum. Hocanın çok zor biri olduğunu söylüyorlardı. Az bir şey tırsmıştım.
Bir anda kapını açıldığını gördüm. İçeriye birisi girecekti ama sırtı dönük bir vaziyette birisiyle konuşuyordu. Tek görebildiğim şey adamın ensesiydi. Herkes heyecanla kafasını kapıya çevirmiş hocanın suratını görmek için nefeslerini tutmuşlardı. Herkesin dediği kadar yakışıklı mıydı? Sonunda kafasını çevirdi. Kuul bir şekilde ve tok bir sesle selam verdi.
" Merhaba arkadaşlar. Ben Selim. Altı yıldır bu okul çalışıyorum. Sadece benimle iyi geçinin ve geçmeye bakın."
Onu görünce biden bire şok etkisi yaşadım. Üniversiteden daha çok ilkokul öğretmenine benziyordu. O kadar okul içinde öğretmenlik yapacak burayımı bulmuştu. Gerçi her zaman ki gibi saçmalıyordum. Nede olsa buraya sonradan gelen bendim. Düşüncelerimi farkında olmadan artık sesli olarak söylemeye başlamıştım.
" Nerden buldum senin gibi adamı?."
"Efendim. Bir şey mi dediniz küçük hanım?"
Hocanın bana bu cevabıyla herkes kafasını çevirmiş bana bakıyordu. Hiç bir zaman yarılmayan yerin yarılmasını beklemekten başka çarem yoktu.
Birde tanımamazlıktan gelmişti beni. Gerçekten beyin hücrelerimle oynamıştı ve kendimi gerizekalı gibi hissetmeye başlamıştım. Aklıma ilk gelen cümleleri düşünmeden söykemeye başladım.
" Yoo hocam sadece derse başlamak için sabırsızlanıyorum."
"İyi o zaman. Bugün ilk dersimiz olduğu için size kadavra üstünde bir kaç önemli nokta ile  ilgili ilk kez duyacağınız bilgiler vericem. "Sen sabırsız kız yanıma gel."
Beni işaret etmişti. En iyisi duymamazlıktan gelmekti. Bir ölüye ellemek  için hiç hazır değildim ve bu benim için sadece  bir kabustu.
Hızlı ve kızgın bir şekilde yanıma gelip "Gerçekten beni duymuyormusun?" diye sordu.
"Hocam ben biraz ağır işitirimde ." dedigim an
"Kulakların duymuyor gözlerindemi görmüyor. Seni işaret ediyorum gelsene!"
Korkmuştum. Bir ölüye ellemek için pek hazır değildim. Yavaş adımlarla kadavranın yanına ulaştığımda ana kadvranın üzerindeki örtüyü açmamı söyledi. Ellerim titreyek örtüye doğru yaklaştığı an "Yerine otur." diye bir ses duydum. O an içime su serpilmişti.
Gülerek bana baktı ve kimseni göremeyeceği bir şekilde bana göz kıptı.
Yerime oturdum ve bu adamın dengesiz olup olmadığını düşündüm. Düşünmeye ne gerek vardıki tam anlamıyla DENGESİZdi. Bir anı bir anını tutmuyordu.
"Artık sabırsızlanıyormusun?"
Bunu derken o kadar yılışıktı ki. Onu bir kaşık suda boğasım geldi. Niye benimle böyle uğraşıyordu ki. Sadece hocamla biraz erken tanışmıştık. Bana böyle davranması durmadn sinirimi bozuyordu. Okulun ilk günü havamı yerlebir etmişti.
"Hayır."dedim kızgın bir şekilde.
Seni ukala, gerizerkalı, hödük. Adama bak ya daha ilk günden beni yerin dibine gömdü. Onu bir kenara bıraktım ve dersimi dinlemeye başladım. İyi bir doktor olmanın tek yolu dersi hiç kacırmamktı.
Saatler ilerlerken dersin bitimine dakikalar kalmıştı. Nefesimi tutmuşdersin nitmesini bekliyordum. Nede olsa hemen gidip ev arkadaşı ve ev bulmam lazımdı.  Ve ders bitmişti. Eşyalarımı toplarken Selimbana "sen kal dedi."
Tabi o sırada bana imalı imalı bakan kızlarıda gördüm. Herkes çıkınca yanıma geldi ve gamzelerini görebileceğim şekilde güldü. Daha doğrusu kahkaha attı.
Yılışık bir şekilde "Naber?" diye sordu.
Sanki beni kızdırmak için elinden geleni yapıyordu. Hocam olduğunu öğrendigim an artık uçaktaki gibi samimi olmamam gerektiğini anlamıştım.
"Efendim hocam."
Ona hocam demem sanırım pekde hoşuna gitmemişti. Bozulmuş suratını toplayarak
" Keyfin diyorum yerinde mi?"
"Bunun dersle ne alakası var?"
"Sana ders hakkında konuşacağımızı kim söyledi."
Tam bu  sırada  telefonum çaldı. Çaktırmadan sıranın üstünde çalan telefonuma baktı. Kimin aradığını merak etmiş olmalıydı.
"Hocam çıkmak zorundayım" dedim ve sınıftan çıktım. Herhalde Annemin aradığını görmüştü ve çıkmamama müsade etmişti. Allah kahretsin. Uçaktan inince beni mutlaka ara demişti. Bu unutkan halimden nefret ediyordum. Telefonu açtığım an beni soru yağmuruna tutmuştu. Kafam bunları kaldıracak halde değidi. Anneme derse girmem gerektiğini söyledim ve telefonu kapattım.
Yalan söylemek güzel bir şey değildi ama hiç konuşacak havada değildim.
Saatler ilerliyordu ve benim hala kalacak bir yerim yoktu. Çantamdan rastgele bir numara çektim ve aradım. Çalıyordu ama açmıyordu. Tam kapatıyordum ki alo diye bir ses duydum. Bu bir erkek sesiydi.
O an anladım ki aradığım Selimdi. Uçakta onun numarasını çantama atmıştım. Ev erkadaşlarınınkiyle karışmış olmalıydı. Tam kapatıyordum ki arkamdan Begüm diyen birinin sesini duydum. Telefonu hızlıca kapattım. İnşallah adımı duymamıştır diye dua etmekten başka çarem yoktu. Onu bilerek aradığımı düşünecek olursa rezil olurdum.
Sonra arkamı döndüm. İki tane kız yanıma gelip oturdular.Onları tanımıyordum. Hem adımı nereden biliyorlardı. Biraz geçtikten sonra anladım ki bunlar okulun ayaklı gazeteleriydi. Selim  hocanın bana ne için sınıfta kalmamı söylediğini sordular. Bunlara harcıyacak zamanım yoktu. Hızlıca masadan kalkıp " kızlar inanın sizke uğraścak kadar boş zamanım yok."dedikten sonra oradan uzaklaştım.
Kafamı kaldırdığım an karşımda duran adamın beyaz gömleyinin üstüne elimdeki çayı dökmüştüm. Daha doğrusu haşlamıştım. Elimdeki kitapları yere yavaşça attım ve çantamdan peçete çıkarttım. Bu sırada durmadan özür diliyordum.
"Ççok çok özür dilerim. Dalgınlığıma geldi."
"Sorun değil."
"Gerçekten çok üzgünüm. Normalde sakarlığımı kimseye yansıtmam. Çok özür dilerim."
"Dert ettiğin şeye bak. Önemli değil. Olur böyle şeyler."
Bana elini uzattı ve ismini söyledi.
"Pek iyi bir tanışma olmadı. Ben rüzgar."
Uzattığı ele karşılık vererek "Begüm." dedim.
"Bu kadar mı?"
"Ne bu kadar mı?"
"Sadece begüm mü? Hangi bölümdensin?"
"Genel cerrahi."
"Bende sizin dersinize gireceğim bu yıl."
"Siz öğretmen misiniz? Hemde bizim dersimize girecek öğretmen."
"Niye bir sorun mu var?"
"Hayır. Hayır yok ama hocamı haşlamamın bana pekte olumlu sonuç vereceğini düşünmüyorum."
Küçük ama uzun bir kahkaha atarak gitti. Bugün bütün hocalara kendimi tanıtmaya kararlıydım herhalde.

Birden aklıma ev aradığım aklıma geldi. Bu sefer çantamdaki numarayı iyice gözden geçirip aradım. Aynı hataya ikinci defa düşmek istemiyordum. Bana  o kadar tatlı bir şekilde alo diyen bir kız vardıki bunu üniversiteye gittiğinden şüpelendim.
"Meraba ben Begüm. Numaranızı panodan aldım. Hala ev arkadaşı arıyor musunuz acaba?"
"Tabiki arıyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse bizi ilk sen arıyorsun zaten. Kaçta ve nerede buluşalım."
"Aslında ben okuldayım. "
"Bizde. Sen istersen bizi kantinde bekle  hemen geliyoruz."
"Tamam."
Onları beklerken bir çay almış yavaş yavaş yudumluyordum. Tekrar telefonum çaldı. Onlar arıyordu. Telefonu hızlıca açtım.
"Eeee seni nasıl tanıyacağız."
"Üzerimde ciçekli bir elbise var."
"Tamam gördük seni."
Telefonu kapattım. Yanıma gelip hızlıca oturdular. İkiside çok güzel ve bakımlıydı. Sonra bana elini uzattı.
"Meraba ben Aslı. Buda arkadaşım açelya."
İkiside çok cana yakınkardı. Her ikisiylede el sıkışıp tanıştık.
"Tanıştığıma mennun oldum. Bende Begüm."
Bana çok samimi davranmışlardı. Bu çok hoşuma gitmişti.
"Eee hangi bölümdensin?"
"Genel cerrahi. Ya siz?"
"Ben kadın doğum."dedi Aslı heyecanlı bir şekilde.
Herhalde hayallerinin gerçekleştiğine ve tıp okuduğuna hala inanamıyormuş gibiydi.
"Açelya ya sen?"
"Ben labaratuardanım. Anlarsın ya test falan."
Aslı yaklaşık benim boylarımda,sarı saçlı ve yeşil gözlü çok güzel bir kızdı. Açelya ise 1.70 boyunda, boyasız kahverengi saçları olan esmer bir kızdı. İkiside birbirinden güzeldi. Böyle içi dışı güzel ev arkadaşı bulacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti. Aceleci bir şekilde
"Eee ne zaman ev bakıyoruz."demiştim.
"Yarın senin için uygunmu?"
"Biran önce baksak iyi olur benim burada pek tanıdığım kimse yok."
Benim bu sözlerim aslı ve açelyayı endişelendirmişti.
"Sen bu akşam nerede kalıcaksın."
"Bir gecelik pansyon falan bakıcam."
"Kızım saçmalama. Öyle yerleri sende bende iyi biliriz. Başına bir iş gelir. Açelyayla ben bu akşamı birlikte geçireceğiz. Sende bizimle geliyorsun."
Ağzımı bile açamadan "itiraz istemem."dedi kendinden emin bir şekilde.
Başka kalıcak yerim olmadığı için kabul etmek zorunda kaldım.
"Peki."
"İyi o zaman. Dersin kaçta bitiyor." dedi Açelya.
"16.00 da bitiyor."
"İyi. Çıkışta kapının önünde buluşalım."dedik ve birbirimize veda ettik.
Çıkışta buluştuğumuzda adımlarımız otoparka doğru yönelmişti.
Şaşkın bir şekilde"Senin arabanmı var?"diye sordum.
"Niye olamazmı?" bunu söylerken gülüyordu.
Araba kırmızı ve üstünün açık olması aksine  oldukça pahalı olması beni şaşırtmıştı. Bu kadar zenginken niye ev arkadaşı arıyordu ki. Kendiside kolaylıkla bir ev tutabilirdi. Arbaya bindik ve eve doğru gitmeye başladık. Yoldayken dayanamadım ve Aslıya "bu kadar iyi bir arban olduğuna göre durumun iyi ,niye ev arkadaşı arıyorsun."  diye sordum.
"Sadece bir şeyi merak ettim."
"Ne?"
"Arabana bakılırsa durumun iyi. Niye tek oturmuyorsun?"
"Biz açelyayala çocukluk arkadaşıyız. Seni ev arkadaşı olarak seçmemizin nedeni iki kişi evdeki işlerin hepsine yetisemezdik. Hem üç kişi olmak iki kişi olmaktan her zaman daha iyidir. Anlarsın ya üç silahşörler gibi."
Açelyada konuşmaya eşlik etti.
"Senin gibi bir arkadaşa çok kolay rastlanamaz. Bize uzak durma. Hepimizi üç silahşörler gibi düşün. Asla ayrılmayız."
"Beni sadece bir kaç saattir tanıyorsunuz. Nasıl bu kadar güveniyorsun."
İkiside birbirlerine baktı ve" biz seni tanıyoruz."dediler.
O an hayatımı yeniden gözden geçirmeye başladım. Acaba kafamı bir yere vurmuştum ve bundan haberim yokmuydu. Şaskın bir sesle
"Nereden tanıyorsunuz?"diye sordum.
"Biz senin uçaktaki hallerini gördük. Çok tatlı ve içtendin. Biz insan sarrafıyız. Hiç bir zaman şaşırmadık."
Bunu duyunca biraz olsun rahatladım. Apartmana geldiğimizde bizi kocaman demir bir kapı karşılıyordu. Yukarı çıktığımızda kapı açılır açılmaz içerideki saksıları görünce başka bir dünyaya geçiş yapmıştım resmen. Her yerde kırmızı ve beyaz güller vardı. Kafanı çevirdiğin yerde hep bir çiçeğe raslıyordun.
"Aslı evin çok güzelmiş."
"Teşekkür ederim canım ama burası ağabeyimin evi."
Yüzüm buruşmuştu. Ağabeyiyle  beraber mi kalıcaktık yani. Aslı benim endişeli hallerimi görünce
"Merak etme bu akşam ev bizim. Ağabeyim evde olmayacak."
Biraz olsun rahatlamıştım. Bütün gece film seyrettik. Açelya ve Aslı iyi olmakla beraber çokda eylenceliydiler. Saat geç olmaya başlamıştı ve üzerimize bir uyku çokmüştü.
Bana temiz çarşaf ve pijama takımlarını verdi. Oldum olası kendi evimden başka bir yerde hiç yatamamışımdır. Bütün gece boyunca yatakta döndüm durdum. Aslının abisini çok merak etmiştim. Çiçekleri sevmesi beni mutlu etmişti. Bir türlü uykum gelmiyordu. Çok susamıştım. Mutfağa gidip su almak için yataktan kalktım ve merdivenlerden indim. Elimi dolaba uzatıp bir bardak aldım. Tam o sırada bir ses duydum. Işıkları bulamadığım için her yer karanlıktı ve  korkuma korku eklenmişti.
"Kim var orda? Aslı senmisin? KİM VAR DEDİM!"

Aşka YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin