Begüm'den
Selim beni yeniden kucağına aldı ve dışarı çıktı. Aslı'da arabada bizi bekliyordu.
"Sizede yük oldum. Kusurabakmayın."
Onunla sizli konuşmama bozulmuştu ve bana çaktırmamaya çalışmıştı. Arabaya bindiğimizde Aslı bizi soru yağmuruna tutmuştu.
"Ayağın niye sargıda? Neyin varmış?"
"Ayağım çatlamış."
"Sorun etme bizde birkac gün sonra ev bakmaya gideriz."
"İki hafta."
"Efendim. Anlamadım."
"İki hafta ayağımın üstüne basmamalıymışım."
Selim söze girerek
"Aslı terbiyesizlik yapma. Bilerek ayağını çarlatmadı ya. Bende kalabilirsiniz."
"Off tamam abi."
Eve geldiğimizde apartmanın kapısında bir tır kamyonu vardı. Herhalde birileri taşınıyordu.
Selim beni yeniden kucağına aldı. Asansörü aşağıya çağırırdı. Hep oldum olası asansörden korkardım. Kaç kat olursa olsun merdivenleri kullanırdım. Ama Selim'e altmış kiloyla beşinci kata çıkmasını söyleyemezdim. Asansör aşağıya geldiğinde ve tam binecekken ona sert bir şekilde durmasını söyledim.
"Dur!"
"Bir sorun mu var? Bir şey mi unuttun?"
Utanarak "Ben asansörden korkarım."dedim.
"Eee yani yukarı nasıl çıkıcaz."
"Şeeey merdivenlerden."
"Ne? Merdivenlerden mi? Senin aklın yerindemi? Seni beşinci kata nasıl çıkartayım seni."
Bende aynı şekilde ona sesimi yükselterek
"Senden öyle birşey mi istedim. Ben kendim yavaş yavaş çıkarım."
"Sen iyicene saçmalamaya başladın. Bu halinle nasıl çıkacaksın."
"Ne varmış halimde. Sadece ayağım sargıda."
"Ben böyle bir şeye izin vermiyorum."
O sırada Aslı sıkılmış bir şekilde "Ben gidiyorum. Size iyi didişmeler."dedi ve yukarı çıktı.
Beni kucağından indirdi ve arkasını döndü.
"Ne yapıyorsun sen?"
Eğilerek "Hadi bin." dedi.
"Yok. Binmem."
Kalktı ve gülerek bana baktı.
"Aaa kuş."
"Hı? Ne ? Nerede?"
"Bak arkanda."
Arkamı dönmemle beni omzuna aldı.
"Aaa ne yapıyorsun sen. Çabuk beni yere bırak."
Sözümü bitirmemi bile beklemeden merdivenlerden çıkmaya başlamıştı.
O merdivenlerden çıkarken bende kendi kendime çemkirmeye başlamıştım.
"Daha dün sabaha kadar ne güzel bir hayatım vardı. Uçakta yanında ki koltuğun boş olduğunu söylemeden duramıyormusun kardeşim."
"Kardeşim!"
"Yani bırak cam kenarında oturayım. Ne olacak ki. En fazla kabusum yarım bir saat sürerdi. Tamam uçağı bir kenara bırakalım. Ya taksi. Taksici beyle benim aramda yaşanan geginlikten sanane. Böyle bir artist havaları. Sonrada çekip gitmeler."
"Artist!"
"Ya tamam. Tamam yani. Ya okul. Sen meraklı kız gelde kadavranın üstündeki örtüyü aç. Elin kolun yokmu ya? Kendin aç. Dersin bitimindede sınıfta kal. Naber? Nasılsın? YILIŞIK ŞEY!"
"Yılışık!"
"Ya onuda bir kenara bıraktım sen gel benim ev arkadaşımın abisi çık. Ben ne günah işlesim ya."
Aniden beni yere bıraktı.
"Geldik."
"Nereye?"
"Ne nereye? Eve."
"Hııı. Doğru ya.
Kapıyı açtı. Tam beni kucağına alacakken ellerimle dur işareti yaptım.
" Beni her yere kucağında mı götüceksin. Ben kendim yürürüm."
Eliyle koltuğu göstererek "İyi madem. Yürü."dedi.
Kaplumbağadan bile yavaş adımlarımı görünce gülerek
"Bugün gelirmisin?" dedi.
Ani bir hamleyle beni yeniden kucağına aldı ve koltuğa oturttu.
"Sen burada uslu uslu otur ben geliyorum. Aslı arkadaşına sahip çık." dedi ve gitti.
Arkasından kızgın bir şekilde taklidini yapartak
"Aslı arkadaşına sahip çık. Sanki üç yaşındaki bebeğiz."
Aslı gülerek bana baktı
"Oha. Kızım aynısını yaptın."
Birkaç dakika sonra Selim hızlıca içeri girerek
"Evimden hemen gidiyorsunuz."dedi.
Aslı'yla birbirimizin suratına bakarak dediğimiz tek şey "Ne" ydi.
Sonra birden Selim olduğu yerde gülme krızleri gecirmeye başladı.
"Kızlar yüzüze bakın bir aynada." dedi gülerek.
"Abi bu ne demek oluyor. İyimisin?"
"İyiyim iyiyim. Üst kattaki komşularımız taşınıyor. Kirayıda konuştum. İstediğiniz zaman gidip yerleşebilirsiniz."
Aslı çığlık çığlığa Selim'in boynuna sarıldı.
"Abilerin bitanesi."
2 HAFTA SONRA...Ayağım iyileşmişti ve evimize yerleşmiştik. Artık beni okula Selim götürmeyecekti. Bunun için üzülüyordum. Her zaman ki gibi Aslı ve Açelya beni uyandırmak için öküz gibi üstüme çökmüşlerdi.
"Hadi uyan uykucu."
Kalkmaya hiç niyetim yoktu. Sonra açelyanın üç dediğimizde dediğini duyar gibi oldum. Açelya üç demişti ve bütün parmaklar beni gıdıklamaya ayarlanmıştı.
Kahkahalarımın içinde zor bela konuşarak "Tamam tamam. Durun. Yeter. Kalktım." dedim.
Açelya o çocuk sesiyle "Biz kahvaltıyı hazırlıyoruz. Sende biran önce giyinde yanımıza gel." dedi.
"Tamam." dedim gülerek.
"Birlikte güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra kızlar saatlerine baktı.
"Aslı çabuk ol derse geç kalıcaz."
"Tamam. Yardım ette sofrayı toplayalım."
Kızların derse geç kalmamaları için sofrayı toplayabileceğimi söyledim.
"Siz geç kalmayın ben toplarım."
"Seni seviyoruz."dediler ve evden çıktılar. Benim dersime daha bir saat vardı. Sofrayı topladıktan sonra duş aldım. Saclarımı kurutup düzleştirdim. Saate baktığımda yarım saatim kalmıştı. Çantamı hazırlayıp parfümümü sıktım ve evden çıktım. Bir alt kata indiğimde Selim' de evden çıkıyordu.
Onunla tesadüfen karşılaşmalarımıza alışmıştım.
"Okulamı?"
"Evet hocam."
"Ne oldu? Daha dün bana sen demiyor muydun?."
"O dündü bu bugün."
"Öyle olsun. Gel ben bırakayım seni."
"Hiç gerek yok."
"İnatçılık yapma işte aynı yere gidiyoruz. Hadi gel."
Beynim kalmamı söylüyordu ama kalbim gitmemi. Ona daha fazla itiraz edemedim ve kabul ettim.
"Peki."
Yol boyunca arbaya sessizlik hakim olmuştu. Canım çok sıkılmıştı. Bende radyoyu açtım. Şansıma çalan şarkı sezen aksunun vazgeçilmezlerinden olan GİR KANIMA adlı şarkıydı. Aynı hızla radyoyu kapattım.
Selim yeniden radyoyu açtı. O şarkı beni utandırıyordu. Sanki inadına yapıyordu. Sonra şarkının sesini biraz daha açtı. Sonrada söylemeye başladı.
"İğrenç bir sesin var."
"Seninki o kadar güzelse söylede dinleyelim."
"Benimle hiç iddiaya girme kaybeden sen olursun."
Birden ani bir fren yaptı. Bana uzun uzun baktı ve "Seni bir yere götürücem." dedi.
"Ya okul."
"Bir günden bir şey olmaz."
Ona ne kadar istesemde karşı koyamıyordum. Tek dediğim şey pekiydi.
Beni denizin dalgalarının olduğu çok güzel kayalık bir yere getirmişti Selim.
"Ne yapıcaz burada.'
"Söyle."
"Ne?"
"Hadi söylede sesini duyalım."
"Hayır. Hayır saçmalama. Ben utanırım."
"Benden mi? Söz gülmeyeceğim. Hadi söyle. "
Selim her nekadar gülmeyeceğini söylesede güleceğini biliyordum. Durdu be bana denizin dalgalarının hakim olduğu sessizlikte derin derin baktı. Gözlerimi ona kilitlemem ve sarkıyı söylemem bir oldu.
Yok bir sitemim hayatta herşey kısmet
Soldu gençliğim ömrümü aşkala ziyan ettim
Ağla gönlüm nasip degilmiş muslat
Rahat uyu yar sana hakkımı helal ettim...
Sanki bana büyülenmiş gibi bakıyordu. Gözlerinde her bakış her anlam vardı.
"Çok güzel."
Utanarak yere bakarak
"Ne ?"
"Sesin. Senin gibi çok güzel."
O an bana güzel demiş olması beni utandırmıştı. Yavaş adımlarla bana yaklaştı
"Sen gerçekmisin? Bu duru güzellik, beni büyülüyorsun."
"Artık gitsekmi."
Tam arkamı dönmüştüm. Sonra bir el beni kolumdan tuttu ve kendine çekti. Elini yavaşça belime sardı. İkimizde gözlerimizi kapatmış öylece duruyorduk. Sonra dudakları dudaklarımı aramaya başladı. O an beni öpmeyi düşündüğünü anlamıştım. Dudaklarını benden çekti ve bana" Seni seviyorum."dedi.
Sonra beni kendine dahada yaklaştırarak kendinden emin ve tutkulu bir şekilde kaslı kollarıyla kavramıştı. İkimizin sesinin yerini denizin eşsiz sesi ve bizim soluklu nefeslerimiz almıştı. Sonra kendimi ani bir şekilde çektim ve hızlı bir şekilde tokadı çarprım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Özür dilerim."
"Çabuk beni eve geri götür."
Arabanın arka koltuğuna binmiş Selim'in gelmesini bekliyordum.Selim elleri cebinde denize bakarak derin bir nefes aldı ve arabaya bindi. Bir kaç saniye dikiz aynasından benim dışarıya bakan kızgın suratıma baktı ve arabayı çalıştırdı.
Apartmanın girişine geldiğimizde hızlıca arabadan indim ve merdivenlerden eve doğru çıktım. Selim 'de peşimden gelerek bana yetişmeye çalışıyordu.
"Beni takip etmeyi bırak!"
"Bak gerçekten üzgünüm. Bunu yapmam hataydı. Gerçekten özür dilerim." dedi nefes nefese kalmış sesiyle.
Kapıyı açmak için anahtarı aradığım sırada bana yetişmişti.
"Git!"
"Bana bir şans daha ver. Sana kendimi affettireceğim."
Kaşlarım çatık ve yüksek sesli bir şekilde ona doğru döndüm ve ;
"Ne şansı ya? Sen benim hocamsın bunun farkında mısın?"
Elimdeki anahtarı aldı ve kapıyı açtı. Benide hızlı bir sekilde içeriye sokup kapıyı örttü. Bana bağırarak
"Seninle uçakta tanıştığımızda benim senin hocan olsuğumu biliyormuydun? Peki nen senin benim öğrencim olduğunu. Cevap veremezsin işte. Benim seni nasıl biri gördüğümü sanıyorsun. Seni sırf kadın olduğun için mi öptüm ben."
Beni duvara yapıştırdı. İki kolunu suvara yaslayarak kısık bir sesle
"Ben seni seviyorum. Hemde senin tahmin edemeyeceğin kadar. Niye ayağını çatlattığında endişelendim? Seni sevdiğim için. Niye seni beşinci kata kadar sırtımda taşıdım? Seni sendiğim için. Niye şu an sana açıklama yapıyorum. Lanet olsun ki sana aşığım. ANLADIN MI !!!
Yere bakarak "Ama ben seni sevmiyorum." dedim.
"Gözlerimin içine bakarak söyle."
Kafamı kaldırdım ve onun gözlerinin içine bakarak "Ben seni sevmiyorum." dedim.
Beni kenara savurarak kapıyı açtı ve sertçe kapatıp gitti. Bende bu sırada göz yaşlarına boğulmuştum. Onu seviyordum ama çok korkuyordum. Gerçek aşkı bulmaktan ve onu kaybetmekten korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşka Yolculuk
Teen FictionBu benim ilk hikayem. Yorumlarınızda biraz yumusak olursanız sevinirim.