Mult: ÇAĞLA (Dove Cameron)
Evet umarım ilk bölümü beğenmişsinizdir. İkinci bölüm biraz
geç geldi kusura bakmayın. Kurguda sürekli değişiklik yapıyoruz ondan kaynaklı. Hepinize iyi okumalar canlarim 💕😘~~~~~~~~~~~~~~~
Sıcak su yüzüme vurduğu an rahatladım. Su vücudumdaki kirle birlikte dertlerimide alıp götürüyordu sanki. Banyodan çıktığımda annemi odamda görünce istemsizce çığlık attım.
"Anne! Ne işin var burada?"
"Niye çığlık atıyorsun Çağla? Beni de korkuttun kızım."
"Pardon anne."
"Neyse seni yemeğe çağıracaktım. Üstünü giyinip aşağı gel tatlım."
Kafamı sallayınca o da odamdan çıktı. Balkondan bakınca havanın iyice soğuduğunu fark ettim. Gerçi şimdiye kadar kar yağmış olması gerekiyordu ama İzmir sıcak bir yer olduğundan ancak havalar soğumuştu. Üstümü giyinmek için dolabımı açtım. Ayıcıklı eşofmanlarımı çıkarıp giydim. Saçımı kuruturken kolum şifonyerin üstünde duran kutuma çarptı. İçindeki her şey yere döküldü.
Hızlıca toplarken elime bir şey battı.
Acıyla inlerken parmağıma batan şeye baktım. Bu bir tokaydı....."Ya sevgilim beni affetmeyecek misin?" dedi Baturalp. "Hayır artık sabrım taştı." Haklıydım da "Sana o adamlarla görüşme dedim kaç kez. Bana hiç iyi birileri gibi gelmiyorlar." diye devam ettim. Bana yine, o güzel gözleriyle etkileyici bir şekilde baktı. "Öyle bakma affetmeyeceğim." dedim. Bu sefer bana daha çok yaklaştı. "Sen o kadar merhametli bir kızsın ki benim gibi birini bile affedersin." dedi ve yanağımdan nazikçe öptü. Sonra cebinden çıkardığı tokayı zarifçe saçıma taktı. Bana sımsıkı sarıldıktan sonra dayanamayarak onu affettim ve hayatım boyunca ne yaparsa yapsın onu affedeceğimi biliyordum. Beni uyuşturucuya mahkûm etse bile.
Tokaya bakarak ağlamaya başladım. Aşk buydu galiba. Evet! Evet buydu ve ben bu hayatta en yanlış kişiye aşık olmuştum kahretsin ki! Bende çok anısı vardı. Onu asla unutmayacaktım. ASLA.
Annem seslenince merak etmesin diye hemen banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Gözlerim kızarmıştı. Renkli gözlü olmanın en kötü tarafı da buydu. Gözlerim kızarıyor, zombiye benziyordum. Az önce banyo yapmasam kesin anlarlardı ağladığımı. Mutfağın kapısındayken suratıma sahte bir gülümseme yerleştirip "İyi akşamlar." dedim.
Annemlerle yemekten sonra film falan izledik. Yatmak için izin istedim. Odama gidip yatağıma girdim. Tavana bakarak düşüncelere daldım. Düşünceden kastım Baturalp'ti. Unutamıyordum. Baturalp'i düşündükçe kafayı yiyordum. Kafamı dağıtmak için telefonumu elime aldım. Mesajlara göz attım. Çoğu da ya operatördendi ya da mağazalardan gelen gereksiz mesajlardi. Psikolok Doktorum Nalan Hanımın mesajını açtım. Onunla doktordan öte arkadaş gibiydik. Tedavi sürecinde ne zaman başaramayacağım desem destekçim oldu. Nasıl olduğumu merak etmiş. Ona cevap verdim.
Bir sene tedavi gördüm. Acıyı dibine kadar yaşadığım o zamanları hatırlamak bile istemiyordum. Tedaviyi ilk önce İstanbul'da başlamıştım. 4 ay sonucunda bağımlılığımı daha da bağımlı hale getirdi bu süreç.
Bağımlı gibi tedavi gören torbacılar kol geziyordu hastanede. Bu da yetmezmiş gibi bu küçük bedenime karşı sayısını hatırlamadığım ilaçlar verdiler. Ayrıca verilen bu ilaçlar uyuşturucunun kendisi gibi bağımlılık yapıyordu.
Durumu fark eden babam Ankara'da bağımlılık köyü denilen bir projeyi gazetede görmüş. Hemen oraya nakil aldırdı beni. Burası diğer hastaneye göre daha iyidi. İlaçsiz tedavi ediyorlardı ve hemşireler bana ucube gibi davranmıyordu en azından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞLANGIÇ
Novela JuvenilBütün kötü günleri arkamda bırakıyorum ve yeni bir başlangıç yapıyorum... Hayatımı geri istiyorum