Tiyatro salonuna girdiğimde,rahatsız edici bir uğultu kapıyı açmamla kulaklarıma akın etmişti.Bu sefer fazla kişi yoktu,sadece seçilen öğrenciler gelmişti.Çoğunu sima olarak tanısam da diyaloğum olduğunu pek söyleyemezdim.Ekin'in eksikliğini ilk defa bu kadar hissetmiştim.Yabancı ortamlarda tek başıma olmak gerçekten geriyordu beni.Kısaca etrafa göz gezdirdikten sonra boş bulduğum koyu kırmızı koltuklardan birine oturdum.Her ne kadar dikkat çekmek istemesem de başrol olduğum için tüm gözleri üzerimde hissedebiliyordum.Meraklı bakışlar içimi görünmez olma isteğiyle doldururken iyice koltuğa gömüldüm.Telefonumu çıkartıp mesajlar kısmına girdim ve rastgele klavyeyi tuşlamaya başladım.Ne zaman huzursuz hissetsem böyle yapardım.Bakışların altında ezilmekten iyiydi sonuçta.
Bu şekilde kendimi oyalarken telefonuma düşen gölgeyle kafamı kaldırdım.Üst sınıflardan olduğunu bildiğim bir çocuk sırıtarak karşımda dikiliyordu.Müdür yardımcısının görse keseceği uzunlukta açık kahve saçları vardı.Gözleri de hemen hemen saçlarının rengindeyki ve direk olarak bana bakıyordu.Gömleği pantolonunun dışına çıkmış,kravatı göğüs hizasına kadar gevşemişti.Klasik bir lise öğrencisiydi işte.5 saniye bakışmamıza rağmen duruşunu bozmayınca kaşlarımı kaldırarak "Bir sorun mu var?" dedim düz bir sesle.Yüzündeki gülümseme genişledi ve elini uzattı.Sevecen bir sesle "Merhaba,ben başrol arkadaşın Bora,memnun oldum." dedi.Normalde soğuk bir insandım ama çocuğun enerjisini sevmiştim.Gülümseyerek elimi avcunun içine kaydırdım ve "Ben de." dedim.Yanımdaki kırmızı koltuğa kendini atıp "Heyecanlı mısın?" diye sordu.Bir süre sessiz kaldım.Heyecanlı mıydım? Daha çok gergin hissediyordum.Bunun sebebi tabiki birazdan salona girecek olan kara gözlü sinir bozucu herif değildi.Alakası bile yoktu.Tamam,belki biraz.Ama ona boyun eğmeyecektim.İyi olduğumu kanıtlayacaktım.Gözümün önünde sallanan elle kendime geldim."Hey,sana kuantum fiziği hakkında ne düşündüğünü sormadım." dedi gülerek."Cevap verecek misin artık ?"
"Ah,pardon daldım bir an.Evet biraz heyecan var açıkçası."
"Özgür Hoca'nın seni seçmesine çok şaşırdım aslında.O tartışmadan sonra hiç şansın olmaz sanıyordum."
Mahçup bir ifadeyle gözlerimi kaçırdım.Herkese rezil olmuştum gerçekten.Duymayan kalmış mıydı acaba ?
"Ben de öyle düşünmüştüm.Emin ol senden daha şaşkınım." dedim yavaşça.
Tam Bora ağzını açıp bir şey söyleyecek iken,salonun kapısı gürültüyle açıldı ve kuzguni siyah gözler görüş alanımıza girdi.Bu adamın kapılarla problemi mi vardı?İnsan gibi açtığını henüz görmemiştim.
"Herkes sahneye!" dedi otoriter bir sesle ve merdivenleri tırmanıp kürsüdeki yerini aldı.İşini ciddiye aldığı tarzından belliydi.Siyah keten pantolonunun üstüne giydiği beyaz gömleğini dirseklerine kadar sıyırmış,pahalı olduğu 2 km öteden belli olan metalik renkte bir saat takmıştı.Saçları asi dalgalarına rağmen düzgün duruyordu.Traşlı ve pürüzsüz suratı sakalı olmasa bile oldukça erkeksiydi.Her ne kadar itiraf etmek istemesem de,tek kelimeyle kusursuz görünüyordu.
Bazı abaza kızlar salyalarını akıta akıta aralarında kıkırdarken,Bora'nın başını iki yana sallayarak dediği "Şu adam olmasa tiyatronunun T'sini bilmezler." lafına hak verdim.Sadece onun için burda oldukları o kadar belliydi ki.Zavallıcaydı.
Herkes sahnedeki yerini aldığında Özgür Hoca elindeki metinleri tek tek dağıtmaya başladı."Bildiğiniz gibi sadece 1 ayımız var.Çok sıkı çalışmamız gerekiyor.Derslerden muafsınız diye kendinizi şanslı sanmayın.Tiyatro öyle izlendiği kadar basit değil.Yetenek,zaman ve alın teri ister.Metinleri elinizden geldiğince çabuk ezberleyin.1 hafta içinde kimsenin takıldığını görmek istemiyorum yoksa oyuna veda eder.Yedekleriniz olduğunu unutmayın."
Giderek olduğum yere yaklaşıyordu ve ben gerildikçe kendime daha çok kızıyordum.Alt tarafı bir tiyatro hocasıydı,gözümde büyütmenin bir anlamı yoktu.Yine de sıra bana geldiğinde istemsizce nefesimi tuttum.Gözlerimin içine bakarak kağıdı elime tutuşturdu ve "Umarım başarırsınız." dedi ciddi bir sesle.Çoğul eki kullansa da lafı kime söylediği açıktı.Ters ters bakmamı umursamadı ve önümden geçip gitti.Gerçekten sinir bozucu herifin tekiydi.Herkesin elinde bir tiyatro metni olduğundan emin olduktan sonra ellerini birbirine vurdu ve dudakları yukarı kıvrıldı.
"O halde oyun başlasın."
...
Kağıttan bakılarak oynanan iki skeçten sonra,Özgür Hoca hala gidişattan memnun olmadığını belli eden gözlerle bizi izliyordu.O böyle baktıkça daha da stres oluyor,konsantre olmakta zorlanıyordum.Başrol olduğumuzdan olsa gerek,bizi daha dikkatli inceliyordu.Bora bir süre sonra stresini atmış olsa da ben repliklerde takılmaya devam ediyordum.
"Bu kadarı yeterli."
Gür sesi araya bıçak gibi girerken repliğimin kalanını yuttum.
"Bugün sizi çok yormayacağım,replikleri çalışıp yarın sabah 9'da burda olun.Çıkabilirsiniz."
Herkes ayaklanırken ben de koltuğa yönelip elimdeki metni rulo yaparak çantamın içine sıkıştırdım.Tam çıkacağım sırada "Ada,sen hariç." diyen sesiyle olduğum yerde kalakaldım.Omzumun üstünden baktığımda kollarını göğsünde bağlamış,sahnenin ucuna oturmuştu.Normal bir insan oraya otursa ayakları sarkardı ama onunkiler yere değiyordu.Boyu 1.90 var mıydı ?Her neyse,umrumda olmamalıydı böyle saçma ayrıntılar.Derin bir nefes alıp tamamen ona döndüm.
-Efendim hocam ?
-Kapıyı kapat.
İstediği şeyi garipsesem de,dediğini yaparak yavaşça kapıyı kapattım.Koca salonda ikimiz dışında kimse yoktu.
-Haklı olduğumu görmek istemezdim.Beni şaşırtacağını ummuştum.Ama görünen o ki dün az bile söylemişim.Bugün vasat bile değildin.Berbattın.
Dedikleri karşısında gözlerimi yere indirirken söyleyecek söz bulamıyordum.Haklıydı çünkü.Berbattım.
"Gerçekten özür dilerim.Ama şu sıralar biraz zor zamanlar geçiriyorum.Yarın kendimi toparlayacağıma emin olabilirsiniz."
"Sorunların beni ilgilendirmez.Altından kalkamayacağın işlere girmeseydin o zaman.Bu oyun hem okulun hem de benim için çok önemli.Anladın mı?Topla kendini.Geçen haftaki vasat kızı görmek istiyorum ben."
Dediklerine sadece başımı sallamakla yetindim.Sessizliğim karşısında biraz şaşırmış gibiydi.Eh,her tartışmamızda inatlaştığım için tuhaf karşılaması normaldi.Sahnenin gıcırdadığını hissedince görüş alanıma giren tek yer olan bacaklarına baktım.Ayağa kalkıp yanıma geldiğini görünce gerginliğim daha da arttı.Adımlarının çıkardığı tok ses boş salonda yankılanırken tam karşımda durdu.
"Benim yanımdayken ifadesiz bir suratla durmanı yasaklıyorum.Madem mahcupsun,şu gözlerini yerden çekip bana bunu göster."
Utana sıkıla kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktığımda kuzguni siyahları memnuniyetle parladı.Ama yüzünde mimik oynamamıştı.
"İşte böyle" dedi sesini yumuşatarak."İfadesiz bir surat ruhsuz bedenlerde bulunmalı sadece."
Haklıydı belki de.
Ancak şuan ifadesiz durduğunun o da farkında mıydı ?
Çok uzun bir aradan sonra geri dönmeye karar verdim.Ancak kitabı okuyan birileri olduğunu görmeye ihtiyacım var.Lütfen eğer bu bölüme kadar sevip okuduysanız bana bir işaret verin.Yıldız,yorum,mesaj ne olursa.Kimse yoksa devam etmeyi düşünmüyorum çünkü.Şimdiden teşekkürler :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz Piyes
Literatura Feminina-Tamam,sevmiyorsun.Ama yine de bir kez olsun "seni seviyorum" dedigini duymak istiyorum. -Söyleyemeyeceğimi biliyorsun. -Evet,biliyorum. Yanıma yaklaştı.Ellerini gözlerime perde yapıp bedenimi kendine çekti ve usulca kulağıma eğildi.Nefesini hissett...