İstanbul Yolculuğu
Elimdeki telefonla biraz oyalandıktan yaklaşık 4-5 dakika sonra kapı zili çaldı. Gelen kişi babamdı. Annem akşam yemeğini çoktan hazırlamıştı. Ailecek yemek masasına oturduk ve sohbet etmeye başladık. Yemekte tavuk suyu çorbası ve bulgur pilavı vardı. Babam her gün işten gelince bana hâlimi hatırımı sormadan boğazına bir parça yemek sokmazdı. Bugün de bana
"-eee Duygu, bugün nasılsın kızım", dedikten sonra elimdeki kaşığı bırakıp bugün yaşadığım olayları teker teker anlatmaya başladım. Babam hiçbir zaman sıkılmadan dinlerdi beni. Ben bütün olayları anlattıktan sonrada
"-hayatın hep mutluluk içinde geçsin benim dünya güzeli kızım" derdi. Babamın bana iltifat etmesinden daima çok hoşlanırdım. Artık sohbetin sonuna gelmiştik. Yemeğimi hızlıca yedim ve odama geçtim. Saate baktığımda saat
21:00' dı. Yarın benim için çok zor bir gün olacaktı. Bunları düşünmeye başlarken öyle bir dalıp gitmişim ki saatin 10'a gelmeye başladığını fark ettim. Valizimi hazırlamaya başladım.
Valizimin içine 6 tane gömlek, 4 tane pantolon, makyaj malzemelerim, birkaç takı ve aksesuarımı koydum. Sonuçta gelecek ay yine evime uğrayacaktım bu yüzden valizimi pek fazla doldurmadım. Okul çantamın içine Defne ile beraber aldığımız defter, kalem ve diğer okul eşyalarımı koydum. Valizimin içine bir de Eren'in en çok sevdiğim fotoğrafını koydum. Eren yanımda olmadığı zamanlar Eren'in fotoğrafıyla konuşup içimdeki hasreti sonlandırırdım. Ben yine hayal dünyama dalıp gitmiştim. O sırada annem odama geldi ve valizimin içine koyduklarıma şöyle bir göz gezdirdi.
"-Kızım bu nasıl valiz?"
"-Ne olmuşki valizime anne"
"-Kızım görmüyor musun ne kadar az kıyafet koyduğunu görende İstanbul'a okumaya gitmekten ziyade sanki bir haftalığına akraba ziyaretine gittiğini düşünür" dedikden sonra dolabımdaki kıyafetlerin yarısını valizimin içine sıkıştırmaya çalışıyordu. Daha Eylül ayında olmamıza rağmen atkımı, beremi ve eldivenlerimi de valizimin bir köşesine koymuştu.Pek uzun zaman alsada sonunda valizimi hazırlamayı bitirmiştim. Saat 12' ye gelmişti. Annem artık uyumam gerektiğini söyleyerek odadan çıktı.
Pembe puantiyeli pijamamı giydim ve ışıgı kapatıp yatağıma yattım.Sabah olmuştu. Bugün saat 09:05' de uyanmıştım. Kedili terliklerimin giyip her sabah olduğu gibi mutfağa ilerlemeye başladım. Kahvaltımı yaptıktan sonra üstüme kot pantalonumu, toz pembe t-short ümü ve pembe deri ceketimi giyip saçlarımı taramaya başladım. Odama veda ettikten sonra annem ve babamla vedalaştım. Elbet 1-2 ay sonra yine Ankara'ya gelecektim.
Dışarı çıktım ve baya bir yol yürüdüm. Artık evimden çok uzaklardaydım. Bir otobüs durağında beklemeye başladım. Derken motorsikletli bir adam yanıma geldi ve başındaki kaskı çıkardı. O adam Eren'di. Beni görünce yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. Beni gitmek istediğim yere bırakmayı önerdi. Bende kabul ettim. Eren'in bir motorsikleti olduğunu bilmiyordum. Ama ailesi zengindir. Utku abi ona her istediğini alır. (Utku abi Eren'in babası). Eren'in motorsikleti kırmızı renkteydi ve gerçekten çok güzeldi.
Hayatımda ilk defa motorsiklete biniyordum. Eren'in belinden tuttum ve havalimanının yolunu tuttuk. Yarım saat içerisinde havalimanına vardık. Saat 11:50 idi. Uçağın kalkmasına 10 dakika kalmıştı. Eren benle beraber uçağın yakınına kadar geldi ve elimden tuttu. Bana,
"-Seni seviyorum Duygu" dedi.
Bende,
"-Bende seni seviyorum Eren" dedim.
Uçağın kalkmasına 4 dakika kalmıştı. Uçağa doğru 5-6 metre falan yürüdüm ve arkama bakıp Eren'e son bir kez el salladım. Daha sonra valizimi görevli kişilere teslim ederek uçağa bindim.Uçak havalanmaya başladı ve en sonunda camdan bakınca kendimi gökyüzünde buluverdim. Yağmur yağmaya başlamıştı. Ben ise gökyüzüne bakmaktan kendimi alamıyordum. Birkaç dakika sonra yiyecek ikramında bulunuldu. Bir tane çikolatalı kek ve meyve suyu aldım. Zaten evden çıkmadan önce karnımı tıka basa doyurmuştum. Şimdilik bu yiyeceklerle yetindim. Defne ise şu sıralarda diyet yapmakla meşgul olduğundan sıkma portakal suyu içmeye karar vermişti. Yemeklerimizi yemeye koyulduk.
Aradan yarım saat falan geçmişti. Acaba daha ne kadar kaldı diye düşünmeye başladım. Yanımda ise Defne oturuyordu. O benim kadar heyecanlı değildi siyah saçlarını iki yandan bağlamış üstünede beyaz kelebekli bir toka takmıştı. Oldukça hoş gözüküyordu. Saat 1'e yaklaşıyordu
İstanbul'a sonunda vardık. Sabiha Gökçen havalimanına gittik.
Valizlerimizi alıp, uçaktan indik. Artık hiç bilmediğimiz bir şehirde yalnızdık. Yeni okulumuzun yolunu tutmaya başladık. Okula sonunda vardık.Sınıfımızı öğrenmek amacıyla tabloya baktık. Tabloda bütün öğrencilerin adı ve sınıfı yazıyordu. Bütün öğrenciler elinde valizleri ve kitaplarıyla koridorda bekliyorlardı. Biz Defne ile beraber 10/A sınıfındaydık. Öğretmenlerden birisi bütün öğrencileri toplayıp okulu tanıtmayı istiyordu. Biz buraların yabancısı olduğumuz için okulun bize tanıtılması da baya iyi olurdu. Bizi ilk önce yatakhaneye götürdüler. Valizimizin içindeki eşyalarıda dolaplarımızın içine boşaltmamızı istediler ve bizde yaptık. Daha sonra sınıfları, yemekhaneyi, bahçeyi, lavabo ve duşların nerede olduğunu bize gösterdikten sonra bizi yalnız bıraktılar. Dersler yarın başlıyordu. Kolumdaki saate baktım ve saat 14:15'di. 45 dakika sonra öğle yemeğini yiyecektik. Defne ile beraber bahçeye indik ve bir bankın üstüne oturduk.
Bizi uzaktan bir erkeğin izlediğini fark ettim. Birkaç dakika sonra bize doğru ilerlemeye başladı. Elinde, okulun bahçesinden kopardığı bir gül vardı. Yanıma yaklaştı ve elindeki gülü bana verdi.
"-Benim adım Burak"
"-Benimkide Duygu, tanıştığımıza memnun oldum"
Defne öylece oturmuş bizim sohbet edişimizi izliyordu.
Derken...Evet arkadaşlar 3. Bölüm biraz daha uzun oldu. 797 kelime oldu Umarım beğenmişsinizdir. Yb yakında gelecek. Hoşçakalın bb.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölürüm Hasretinle
ChickLitBu benim ilk kitabım umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve takip etmeyi unutmayın!