Kesinlikle gözlerimin bir oyunuydu, yoksa neden hiç mesaj, arama, bir çağrı falan olmasın kii ya!!
"Ozaaann!!"
"Birşey mi oldu? Yanardağ patladı da en son biz mi duyduk? Öldükte yeni mi duyuyoruz? Yoksa yoksa.." diyip ağzını elleriyle kapattı gözlerini büyütüp eğer susturmazsam şu durumda gülmeden duramayacaktım.
"Ya ozan bir sus yanardağ patlamadı, daha ölmedikte." Derin bir oh çekti. Ne kadar çok sesim çıktıysa artık neye uğradığına şaşırdı, şu şaşkın hâliyle bile çok şapşal be.
"Ya baksanaa şuna." Dudağımı büzüp telefonu eline sertçe bıraktım. Ekranı açtı ve bir bana bir de telefona baktı. Hâlâ, demin olan şeyin şoku atlatamadığı belliydi.
"Mira, hayatım iyi misin?" Elini başıma, sonra yanağıma koyup ateşim var mı diye kontrol etti. Elini ittirdim.
"İyiyim tabii de. Ya hiç mesaj da, arama da yok. Hiç merak etmemişler beni ya. Oysa ki özlediğimi söyleyecektim."
Yüzü yine değişti emirden hoşlanmadığı belliydi. Ama emir kardeşimdi, en son kıskanması gereken kişilerden biriydi o.
"Bu muydu sorun?"
Telefonu masanın üzerine bırakıp odaya doğru yürümeye devam etti. Bana bakmadan konuşmaya başladı.
"Bizim çocuklara yanımda olduğunu söyledim, haberleri vardı ondan aramamıştır. Şimdi arayıp rahat rahat özlediğini söyleyebilirsin. Uyuyacağım rahatsız etmezsen sevinirim."
GÜM! kapı sesi !!.
Her söylediği şeyden sonra gözlerimin daha ne kadar büyüyebileceğine şahit oldum. Tam anlamıyla big big oldular. Kıskandı. Hoşuma gitmedi değil de şimdi kabul ediyorum ama çok sertti kırdı.
Telefon bıraktığı yerde öylece duruyordu. Şimdi ise aramak istemiyordum. Ellerimi başımın üzerine koyup düşünmeye başladım. Odaya gitsem kovar, neşeyle yemekle girsem saçma olur, öylece bıraksam duramam. Başımı arkaya, koltuğa doğru yaslayıp gözlerimi kapatıp bir of çektim. Ayağa kalktım ne yapacağımı bilmiyordum sadece sarılıp uyusak ya.
Kapıyı sakince açtım. Sanki en ufak bir hareketimle ev yıkılacakmış gibi. Ses çıkarmamaya özen göstererek parmak uçlarımla yürüdüm yanına. Yere oturdum. Yüzüne çarpan ay ışığında bile ne kadar masum gözüktüğünü bir kez daha anlamamı sağladı. Uyuduğu şu hâlini bir süre izledim ellerim saçlarındaydı, herhalde uyumasaydı bu onu mayıştırıp uyuturdu. O yavaşlıktaydı.
Yorganı usulca kaldırıp yanına yattım. Başımı boynuna gömdüm, sadece bir kaç saatte bile kokusunu özlemiştim.
"Gitsene, emir bekler çok özlemişt.." devamını getirmesine izin vermedim susturdum öperek. Yüzünü ellerimin arasına aldım gözlerinin içine baktım bir süre.
"Sadece sarıl, uyuyalım."
Nefesini hissedebilecek yakınlıktaydık, konuştuğu an dudağı dudağıma çarpacak yakınlıkta. Sustu. Evet anlamındaydı bu susması. Başımı omzuna koydu sımsıkı sarıldı, ne kadar şanslıyım diyemeden edemedim.
Sabah kahvaltı hazırlamak için erkenden kalktım. Annem şu halimi görse gözyaşlarını tutamaz. Ellerimi ağzımı kapattıp dışarı çıktım, yoksa gülüp uyandıracaktım.
Ne yapabilirim diye düşünürken hiç birşey bilmediğimi farkettim. Bir an önce melisten ders alsam iyi olacaktı yoksa sürprizi bile yapamıcaktım. Önce çayı koyarak başladım, kahvaltıların olmazsa olmazı. Masaya şöyle bir baktım da eserimle gurur duydum. Boşuna erken kalkmamıştım kendimi kutladım ve çayın altını kapatıp işin en güzel bölümüne geldik şimdi, uyandırma kısmı.
Yine aynı sessizlikte odaya girdim yanına yattım. Gittiğimden haberi yoktu veya yine bana numara yapıyordu ama şu anın tadını çıkarmak istiyordum. Kolunu belime attı öylece kalakaldım. Kolunu belimden uzaklaştırıp yüz üstü dönüp yüzüyle oynamaya başladım. Bu durumdan hoşlandığı söylenemez. Yüzünü bir sağa bir sola çevirdi, komikti bu hâli. Kocaman öptüm uyanması için ama uyanmamıştı. Yanağından ısırdım. Ohh uyansaymış hıh.
"Ah! mira böyle mi uyandırılır ya. Gel bir de öp uyan de yok uyuz edecek illa ki." Yanağına koydu elini. Elini ittim. Kocaman öptüm yanağını tekrardan.
"Zaten öyle yapmıştım sen uyanmadın. Bende ısırdım oh çok da güzel yaptım uyansaydın hı."
"Öyle miii hanımefendi." Sinsice sırıttı ama boyun eğmiyecektim.
"Öyle tabii."
Yatakta ayağa kalkarak, kalktığım gibi de başımın yastığı bulması bir oldu. Ayağımdan çektigi gibi hoopp yastığa düşmüştüm. Ellerini havaya kaldırmasıyla başıma ne geleceğini az çok anlamıştım.
"Hayır ozan sakın hayır yapma yaa."
Gıdıklamaya başlamıştı. Gülmelerim kahkahaya dönüşmüştü artık. Gıdıklandığımı bilmesi çok kötü ya off. Nefes nefese kalmıştım pes ettiğime dair ellerimi kaldırdıp "pes ediyorum tamam dur lütfen" demiştim kahkahalarımın arasında. Çok zor olmuştu ama söyleyebilmiştim çok uzatmadan durmuştu o da.
"Hadi hazırlan aşağıda bekliyorum. Kahvaltı hazırladım."
"Sen ve kahvaltı hazırlamak ımm zehirlenmeyeceğim dimi sonunda." düşünüyormuş gibi yapıp. Koluna vurdum.
"O zaman ben yerim." Kapıdan çıkarken kapıyı kapattı burnum kapıya çarptı. Burnumu ovalıyorken konuşmaya başladı.
"Klasik olacak ama senin elinden zehir bile olsa yerim." Parmak uçlarımı öptü. Kızgınlık mı? O da ne? Yine aklımı başımdan almıştı sadece onu izliyordum ama taviz vermek yok.
" Bekliyorum seni hadi."
"Gitmene gerek yoktu aa." sırıtıp kapıyı kapatıp indim aşagıya.
Çayı tekrar ısıtıp bardaklara doldurup ozanı beklemeye başladım. Çok acıkmıştım, ilk kahvaltıma göre oldukça iştah açıcı gözüküyordu. Kendimle tekrar gurur duydum demek ki isteğince yapabiliyormuşum dedikleri buymuş.
Ayak seslerinin geldiği yöne doğru başımı oraya çevirdim. Dağınık saçları düzeltilmiş oysa ki dağınık hâlini daha çok seviyordum, gömleğin bu kadar yakışması yine kendimi alamıyordum bakmaktan. Oysa ki klasik bir tarzı vardı ama ozandı o. Ne yapsa başkalarından daha iyiydi. Önemli olan kusurlarıyla sevmektir, sevince kusur bulamıyorsun ki zaten. İşte bende onlardanım, aşkın en saf hâli.
"Sen mi hazırladın gerçekten? Mükemmel gözüküyor." dedi şaşkınlıkla.
"İşte benim hatun. Her yerde mükemmel iş çeviriyor." Utanmamı sağlamıştı bu sözü. Tamam utanacak birşey yok haklısınız ama utandım işte napiyim.
"Hadi otur kahvaltıyı yapalım çıkalım daha çok yolumuz var of ya."
"Tamam hayatım ya çıkarız."
Keyfini çıkararak uzun süre kahvaltı yaptıktan sonra evi son kez kontrol edip yola çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
Romans"Kızlar ne kadar rahatsiniz geç kaliyoruz" dedim sanki hiç bilmiyor muşum gibi ama onlar kıkırdamalarini kahkahaya çevirdiler gülmekten konusamayacak duruma geldiler. "Ahahaha mira biz ahaha senin alarmini 1 saat ileriye aldik ahaha" "Bunu anlamam...