Arkalarından gitmeyi düşündüm ama Arda'nın onu tuvalete götürdüğü görünce vazgeçmek zorunda kaldım. Zaten zil çalmıştı.
* * *
Sıkıcı geçen bir günden sonra eve gelmiştim nihayet. Ama evde bir karışıklık vardı. Babam sinirliydi. Yanına gittim. "Baba iyi misin?" Beni umursamaz gibi davrandı ve birşey demedi. "Baba" dedim sertçe. "Ne var" diye gürledi. "Ne oldu?" Duraksayıp bana baktı. "Ailemiz tehdit altında. Güvenlik önlemleri almamız şart. Okula gitmeyeceksin. Evde kalıyorsun bir süre." Sevinsem mi korksam mı bilemedim. "Kim tehdit ediyor Haluk mu yine?" Babam hayır anlamında başını salladı. "Topal. Tanıyorsun onu. Ailemizi en iyi o tanıyor. Ve elinde büyük bir sır var. Bu açığa çıkarsa kötü olur."
"Ne sırrı bu?"
"Boşver. Öğrenmene gerek yok."
"Tamam" dedim ve yukarı çıktım.
Şu sır işi aklıma takılmıştı. Bunu sadece Topal biliyorsa ondan öğrenmeliydim. Bu basit bir sır değildi kesinlikle. Birşeyler yapmam gerekiyordu. Arda'yı aramayı düşündüm.
"Arda naber?"
"Kötü Elisa! Ne var?"
"Kızgın mısın?"
"Evet!" diye bağırdı öküz gibi.
"Birşey istiyorum"
"Ne?"
"Topal... Onu bulmak. Bana yardım etmeni istedim sadece."
Duraksadı. "Sen ne dedin" dedi fısıldayarak. Sesi öfkeden çok hüzüne dönmüştü. Kelimeleri zor çıkar gibiydi. "Ne işin var onunla?"
"Bir sorun var. Halletmem lazım."
"Ne işi kızım ne işi söyle lan şunu"
"Bağırma hayvan. Seni ilgilendirmiyor. Bir aile konusu"
"Aile mi?" Sözleri yavaşlamıştı. Sesi tedirgin çıkıyordu. Bir terslik vardı kesinlikle.
"Evet"
"Elisa! Kaç ordan! Topal geliyor. Çabuk çıkın evden! Kaç!" Söylediklerine anlam verememiştim. Zihnim durmuştu. Topal geliyor muydu gerçekten?
"Ne dedin sen?"
"Duydun beni. Topal gelicek. Babanın işini bitirecek. Kaç ordan! Aileni al ve kaç" dediğinde telefondan bip bip diye sesler gelmeye başladı. Telefonu kapatmıştı. Anladığım tek şey evden kaçmaktı. Ne yapacağım şimdi?
Hızla babamın yanına koştum. Babam salonda annemle belki de ilk defa romantik bir film izlerken onların keyfini kaçırmak güzel olmayacaktı. Ama yapmak zorundaydım. "Baba" diyebildim telaşla. "Baba topal geliyor. Buraya. Kaçmamız lazım" dedim. Babam bana bir bakış attı. Nerden uyduruyorsun der gibiydi. "Efendim?"
"Baba gelecekmiş. Kaçmalıyız."
Babam anneme baktı ve ardından dışardan gelen silah sesleriyle ayağa fırladı. Lanet olsun! Gelmişlerdi! Kaçmalıydık!
Selim Abi son model siyah cipimizi kapının önüne getirmiş bizi bekler gibiydi. "Baba" dedi sinirli bir halde. Babama bu evde annem hariç herkes baba derdi. Sadece bu evde değil bu ortamlarda da babam bu şekilde tanınırdı. "Baba! Topal geliyor. Kaçmalıyız" dedi. Ama babam onu umursamıyordu. "Kaçmıyoruz! Burda onunla yüzleşeceğiz!" Allahım ne yapacağız şimdi? Kaçmazsak öleceğiz. Ve babam inatla burda duruyor.
Kapıdan gelen araba ışıkları ile beraber babamın gözleri öfkeye büründü. Burnundan soluyordu. Topal gelmişti. Arabası bir yerde durdu ve arka kapıdan yavaşça ve kibir içinde çıktı. Topal ellili yaşlarda beyaz saçlı, sakallı yakışıklı ve kaslı bir adamdı yaşına göre.
Arabadan indiğinde elinde silahı olduğunu gördüm. Kibirli kibirli yürüyüp babamın önünde durdu. Arkasında adamları onu takip ediyordu. Arkama baktım ve bizim de adamlarımızın arkamızda olduğunu gördüğümde sevindim.
Topal tam önümüzde duruyordu. Tek kaşını kaldırdı ukalâ bir şekilde. "Sonunda görüşebildik Gökhan Bey!" Sesinde ki tehdit beni korkutmuştu. "Kaçacağını ummuştum ama cesur çıktın. Bence de iyi olanı yaptın." Babam sinirinden köpürüyordu. "Ne istiyorsun" dedi dişlerinin arasından. "İşlerime karışmamanı" diye gürledi Topal. Bu ani tepki sonucu irkildim. "İşlerime bir daha karışmamanı" dediğinde sesinde öfke vardı. "Benimle oyun oynamamalıydın Gökhan. Kendi sonunu hazırladın sen lan!" Babam elini hızla beline götürdüğünde Topal da silahını babama doğrulttu. İkisi de birbirlerine silahlarını doğrultmuşlardı. Bu hareket sonucu iki tarafın da adamları silahlarını ellerine aldılar. Şuan öyle bir andaydık ki... İki grup her an birbirini öldürecek gibiydi. Sessizlik hakim olmuştu ortama...
Bu sessizliği polis sesleri bozdu. Kahretsin! Birde bu çıktı başımıza. Ama neyse ki babamın polis ajanları vardı. Onlar bize yardım ediyordu her zaman.
Villamızın kapıları açıldı ve içeriye polisler doluştu. Hepsi silahlarını bize doğrulttuğunda başkomiserleri olan Yunus bir adım öne çıktı. Bu adam babamın polislere sızdırdığı adamlardan en güvendiği idi.
"Yunus Bey hoşgeldiniz. Bizde tam hesaplaşıyorduk. Gelin sizde dahil olun" dedi babam espiriyle karışık bir halde. Yunus gülümsedi, göz kırptı. "Yok almayayım. Ne oluyor burda anlat bakalım" dedi ve babamı bir köşeye çekti. Kesinlikle başka şeyler konuşacaklardı.
Bu sırada polisler Topal ve sürüsünü evden çıkardı. Kapıdan tekrar bir araba girdi. Gelen Arda'ydı. Kapısını hızla park etti ve camı açtı. Gelmem için elini gel anlamında salladı. Bir an endişelensem de babama bir bakış attım. Babam sohbeti uzatmıştı. Bunu fırsat bilip arabaya fırladım. Arda'nın yanına oturdum hemen. "Kızım ben sana kaçın dedim. Ne diye beklediniz?"
"Babam gurur yaptı. Gitmeyeceğiz diye tutturdu. Kaldık o yüzden" dedim nefes nefese. "Ölebilirdiniz" dedi bağırarak. "Yeter ya! Tamam! Ölmedik işte" dedim bende sinirle.
Sessizlik oldu. Ve bunu ben bozdum. "Nereye gidiyoruz" dedim. "Bilmem. Sahile gidelim. Kafanı dağıtırsın" dedi. Yol boyunca sadece müzik dinledik ve sohbet ettik. Yarım saat sonra sahile varmıştık. Deniz korkutucu gözüküyordu. Ay ışığı denizin üstüne vurmuştu. Kimseler yoktu bizden başka. Hava buz gibiydi.
Arda bir banka oturunca bende onun yanına oturdum. "Ee... Nasılsın" dedim içtenlikle. "Fena değil" diye kestirip attı. "Sen neye sinirlisin" diye sordum. "Kerem'e! O piçe sinirliyim. Oldu mu?" Sesi öfkeyle gürlemişti. "Niye?" dedim. Bir süre durdu ve bakışlarını gözlerime dikti. Beni ürküten, gözlerimi delip geçen, sonsuz bir bakışı vardı. "Hala sana takmış kafayı. Elisa benim diyor başka bir şey demiyor. En sonunda çaktım yumruğu, bitti işi." Bu cevabı bekliyordum. Ama bu kadar olacağını düşünmemiştim. Ben hala onu seviyordum. "Arda bu sadece bir oyun. Ben hala Kerem'e aşığım. Tabi ki de bana takacak kafayı. Biz birebirlerimiz seviyoruz." Arda sinirle elini saçlarından geçirdi. "Sikerim sizin aşkınızı" dedi ve çenemi sıkıca tuttu. Canımı yakıyordu. Elleri çeneme kitlenmişti. "Bu bir oyun olabilir ama sen benimsin. Hiçbir erkeğe bakamazsın benimleysen" dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Beni böylesine öpmesinden rahatsız olmuştum. Onunla öpüşmek nerden çıkmıştı? Arda'nın omuzlarından tutup geriye doğru itmek istesem de beni bırakmadı. Dudaklarıma yapışmıştı.
"Ne yapıyorsun lan sen" diye bağırmıştı biri. Bu ses Kerem'in sesiydi. O buraya gelmişti.
Arda onun sesini duyunca beni hızla bıraktı ve ayağa kalktı.
Lanet olsun başlıyoruz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK
Mystery / ThrillerGirdiği çıkmazdan dönüş yoktu. Bir kere aşık olmuşsan sürdürmeyi bilmelisin. Ama ya bu aşk etrafa zarar veriyorsa? Yada seni daha da çıkmaza götürüyorsa? Ne yapabilirsin ki? Büyük bir yalanın içinde yıllarca yaşayıp şimdi herşeyin değişmesini beklem...