İnsan bedeni işte taşımıyor yükleri. Kimi zaman isyan kimi zaman sükut kimi zaman gözü yaşlı kimi zaman kahkaha. Bazen nefes almak istiyor bazen de battığı karanlığın içinde daha da gömülmek. Bir çay içseydik karşılıklı belki düzelecekti her şey ancak, belirsizliğin içinde dumanı üstünde kahvem soğuyacak. Yine de,
Ara ver bütün dertlere
Ve bir kahve yap
Bırak soğursa soğusun
içemesen de nefes alırsın...
diyebilecek kadar yalnızlığın orta yerinde yaşamaya alışmışlık. Ve yalnızlığın orta yerine bir nefes daha da yaklaşmışlık. İçgüdüsel bir şey olur artık yalnızlıktan kaçamamak. Bir madde bağımlısı kadar tutsak olmak ve kalabalığın içinde panikataklarla sendromu yaşamak. Uzaklaşamıyorsun. Gün geliyor, bir el uzanıyor karanlığın içine belki tokat misali belki anne misali. Uyandırıyor insanı içinde bulunduğu köhne, kokuşmuş, bayatlamış rüyalarla dolu köşesinden. Bütün bağımlılığına rağmen kapkara olan dünyasına renk katıyor. Ve yine gün gelip gidiyor rengarenk dünyanın realist kahramanı. Karanlıkların meczup kralını yine karanlığın ortasında tek başına bırakıp gidiyor. Tek bir farkla karşımıza çıkıyor bu sefer, karanlık artık daha siyah, yaralar artık daha derin, acı bir tükenmişlik sendromu...
Ve soğumuş bir kahve
Bağımlısı olduğun karanlık
Tükenmişlik sendromu...
Ey hayat insanlara iyi davranmasan da kendine iyi davran...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve sen
Thơ caBir ömür düşün ki Tanrı'nın insanın içine sakladığı bir damla göz yaşını tüketmekle geçsin. Bir insan düşün ki insanların göz yaşları yaşam kaynağı olsun. Bir sen düşün ki bütün bunları kendinde bulsun. Kainat senin eserin olsun... Ve sen bunun nere...