2.Bölüm

959 96 89
                                    

Bir katil kurbanını seçerken odaklanması gereken tek nokta zihniyetidir. Kurban, ne kadar zeki olursa katilin yakalanabilme ve kurbanını elinden kaçırabilme olasılığı o kadar yüksektir ama kurban, ne kadar saf ve mantıktan yoksun olursa katil işini daha kolay ve temiz halleder. Seçilmesi gereken kişiler özel olmalı. Katil her zaman daha zeki ve kurbanlarından bir adım önde davranmalı.

Her katilin kendine özgü cinayet işleyişi vardır. Kimisi az acı vermeyi severeken kimisi, acı kokan çığlıklardan zevk alır. Kimisi beden üstünde oynamayı severken, kimisi boş olan bedeni paçavra gibi bir kenara fırlatır. Kural budur. Katil her zaman kendinden emin, temkinli ve bilgi dolu hareket etmelidir.

Katil açısal oranların hesaplamalarını doğru yapmalıdır. Bıçağı kaç santim ile bedenine saplarsa acı çekeceğini yada öleceğini, bir kurşunun bedenin neresine gelirse kan kaybından bayılacak olmasının yada kemirgen hayvanların kaç saatte kurbanın ölümüne sebep olacağını ince hesaplarla bilmelidir. . Kendi zaaflarını önceden istediğine göre ayarlamalı, işini düzgün yapmalıdır.
Tıpkı şu anda önümde duran 50'li yaşlarındaki pedofili sapığın acı kokan çığlıklarını odada doldurmak isteyen, bedeniyle oynayıp çok sevimli farelerimi üstüne salarak kendimden hiçbir iz bırakmadan burayı terk edecek olan ben gibi.

"Benden ne istiyorsun?" dedi korkuyla. Ondan ne istiyordum? Ölüm mü? Bu ona ödül olurdu.

"3 yaşındaki bir kıza tecavüz eden bir sapıktan ne isteyebilirim?" dedim karşısına oturduğum koltuktan. Doldurduğum şarabıma yönelip küçük bir yudum aldım.

"Korkuyorum." Şarap bardağım elimde, boşluğa bakarken zihnim karşımdaki yaratığın sesiyle dolmuştu. Korkuyordu. Korkmalıydı.

Bardağımı sakince sehpanın üstüne bırakıp ayağa kalktım. Ona doğru yaklaşırken kapının ağzında dikilen Bora, göz yansımama girmişti.

"Dışarı çık." dedim net bir şekilde.

"Onun öldüğünü görmek istiyorum."

"Ölünce çağırırım. Dışarı çık." Bir şey söylemeyip sert adımlar atarak dışarı çıktı. Tekrar önümdeki yaratığa döndüm. O 3 yaşındaki masum yavruya tecavüz eden bir sapıktı. Öyle ki onu öldürme şansı benim elime geçmişti. Dikkatle beni inceliyor, bir sonraki hareketimi çözmeye çalışıyordu.

"Minik kızı bu tiksinç ellerinle tuttun değil mi?"

Ellerini yak.

İçimdeki küçük kız yanıma gelmişti. Sırıttım. O yanımdayken her şey daha kolay oluyordu. Isıttığım demir çubuklara doğru ilerleyip gülümsememi büyülttüm. Ellerime eldiven geçirip, kızarmaya başlayan demiri kavradım ve ona yaklaştım. Gözleri korkuyla büyümüştü. Bu haz harikaydı.

Ellerini önünde bağladığım için yere oturdum ve bekledim. Yalvarmasını istiyordum.

"Korkuyorum!" diye bir çığlık koparmıştı. Hala kendini düşünecek kadar pislikti. Sırıtan yüzüm git gide sinirle bürünürken vakit kaybetmeyip ellerine demiri bastırdım. Çığlıkları etrafı doldururken minik kızın elinden kurtulmaya çalıştığı anı hayal etmeye çalıştım. Onu kurtarmak için yetişememiştim. Kim bilir bu ellerle onu nasıl kavramıştı.

Demir çubukları daha da bastırdım. Bütün bedeni cehennemden önce cayır cayır yansın istiyordum. Sol serçe parmağı kopmak üzereydi. Amacıma ulaşıyordum.

"Acıyor!" dedi haykırarak. Küçük kızın canı, onunkinden daha fazla yanmıştı. Adı neydi bilinmez ama daha 3 yaşında bir melekti. Bu yaratık onun Azrail'i olmuştu, bende onun. O günah işlemişti, bense sevap.

Dünden YarınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin