Hafif sarhoşluğun verdiği mutluluğum ile gülümsüyordum sana o gece. Yanına uzanmışken titriyordu küçücük bedenim senin yaşanmışlıkların karşısında... "Filmi izle"diyordun. "Bak burayı iyi dinle"... dinlemiyordum...Çünkü o an, sağ kolumun altında atan kalbinin ritmi ile dans ediyordu masum duygularım. Gülümsüyordum ve gülümsüyordun. İşte o an anlamıştım canımı yakacağını, kendini iyi etmek için beni öldürebileceğini. Hatta ve hatta beni mahvedebileceğini. Yerden daha kalkamamış iken beni tekrar yere itebileceğini... Yinede, kapadım gözlerimi ve izin verdim beni öpüşüne. Gecenin üç'ünde nereden gelmişti bu öpücük? Üstelik hehangi bir şarkı yankılanırken hala kulaklarımda. İçim ısınmıştı, içim yanmıştı... İçimde bir yangın başlamıştı. İçimde bir yangın başlatmış tın yıllar sonra. Biliyordum, yine seviyordum... Yine beni hiç sevmeyecek başka bir adama yıllarımı vermeye hazırlanıyordum. Çünkü seni anlayabiliyordum... Senin için beni öpmek bir eylem iken, senin beni öpmüş olman bir devrim, bir mucize, hatta ve hatta tekrar hayata bağlanma şansıydı. Ama işte "şansıydı"... Aslında içimde yaşatmaya devam edebildiklerimi de seninle öldürecek mişim meğer. Beni öldüren sen olacakmışsın meğer, beni senin ellerin itecekmiş o uçurumdan... Senin ayakların yüzünden açmayacakmış bir daha kaldırımlarımda çiçekler. Ölüyorum gerçekten, sen son şansım iken, sonum olacakmışsın meğer. Kaldırımlar gibi hor görecekmişsin beni bilemedim. Sende herkes gibi üzerime basa basa gidecekmişsin varacağın yere...