Kız Özge, yolarım seni!

91 4 0
                                    

Sabah kalktığımda dün geceki kavganın etkileri sürüyordu. Babam bizimle kahvaltıya bile oturmadı, işlerinin olduğunu söyleyip çıktı. Ablam uyanma zahmetinde bile bulunmadı. Yani kahvaltı masasında sadece annem ve ben vardık. 

'Deniz, seni bırakmamı ister misin?'

'Hayır anne, gerek yok.'

'Bu tartışmalar yüzünden bize tavır alıyorsun, farkındayım ama olmuyor Deniz yapamıyoruz.'

'Anne sizinle bu konulardan konuşmayı sevmediğimi biliyorsun. Sizin hayatınız ne isterseniz onu yapın, yakında bende gideceğim. Baş başa kalacaksınız, hareketlerinizi ona göre ayarlasanız iyi olur.'

'Boşanmayacağız bitanem, anlaşamasakta biz birbirimizi seviyoruz. Görmüyor musun?'

'Kahvaltı yapmaya çalışıyorum.'

'Bir gün seninle anlaşabilecek miyiz acaba...'

Kahvaltı yapmaya devam ettik. Daha sonra hiç konuşmadık. Sevmem ben konuşmayı, neden bilmiyorum annemle ya da babamla aramızda fazla diyalog geçmez. Bu konudan pek rahatsız olduğum söylenemez ama onlar sürekli bu durumdan yakınıyor. 

Odama çıkıp formalarımı giydim. Ve yine geç kaldığım için koştur koştur çıktım evden. Mine'yle buluşup beraber gideceğiz diye sözleşmiştik. Buluşma alanımıza gittim, Mine beni bekliyordu. Neredeyse sabahın körü olmasına rağmen, Mine üşenmeden makyajını, saçını, her şeyini yapar. Ve yine yapmıştı, onu görüp de etkilenmemek pek olası şey değildi. Bembeyaz teni, siyah saçları vardı. Ten rengini hiçbir zaman beğenmez, ama masmavi gözleriyle o kadar güzel duruyor ki pürüzsüz teni. O ise kendisinin oyuncak bebek gibi olduğunu düşünürdü hep. Duyan da bunu kötü bir şey sanar. Neredeyse onun bu güzelliğinden etkilenmeyecek erkek yok ama o hala Emir de Emir diye ölüyor. Emir'i düşünürsek Mine'ye oranla biraz daha bakımsız. Bakımsız derken doğal yani genelde, yakışıklı görüneyim diye çabalamaz. Ama insan yine de Emir'i gördüğü an ne hoş çocukmuş diye geçiriyor aklından. Yanağında bir gamzesi var, ve ona gerçekten de çok yakışıyor. Kahverengi kıvırcık saçları ve gamzesi sayesinde güzelleşen gülüşünü düşünürsek, genelde kızları etkileyebilecek bir tip. 

Mine beni görünce hemen yüzüne küçük gülümsemesini oturttu ve koşa koşa yanıma geldi. 

'Deniz, yine Emir'le kavga ettik. Ama yeter, artık moralimi bozamıycam. Bak nasıl da gülümsüyorum.'

'Minecim gözlerini görmesem bu söylediklerini inanırdım, gerçekten.'

'Ya, ne alakası var? Biraz ağlamış olabilirim ama geçti bak, akışına bıraktım güzelim. Kendisi kaybeder valla, en sonunda basıcam tekmeyi görücek o zaman.'

Bunları söylerken yine neşeli tavrı vardı üstünde. Mine hiçbir zaman gülümeyerek konuşmaktan vazgeçemezdi. O harika gülüşüyle etrafa pozitif enerji saçıyor resmen.

'Nereden buluyosun bu enerjiyi anlamıyorum Mine.'

'Ay boşver sen benim enerjimi, mezun oluyoruz nasıl hissediyorsun?'

'Mezun oluyormuş gibi.'

'Bir tokat ister misin? Bakalım Kerem'le nasıl vedalaşacaksın?'

'Mine, bak kızdırma beni sana gelecek asıl o tokat.'

'Tamam hadi, tamam sustum.'

Mine sustu susmasına da, ikide bir gülüp durdu. Kerem benim okuldan arkadaşım. Yani benim arkadaşım da, ben onun arkadaşı değilim sanırım. Lise 2'den beri bana karşı bir şeyler hissediyormuş. Fena bir tip de değil, sarı saçları var ama saçlarını hep kısacık kestirir. Öyle yapmasına rağmen çok hoş bir görüntüye sahip. Gözlerinin rengini tam olarak bilmiyorum. Çünkü hiçbir zaman doğru dürüst bakamıyorum yüzüne. Onu sevemediğim için kendimi suçlu hissediyorum sanki. Ama napabilirim elimde değil, Çağandan sonra sevemedim kimseyi. Bende ya yeri doldurulamayacak bir boşluk bıraktı ya da yeni bir başlangıç için güç bırakmadı. 

Kurbağa PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin