5. Bölüm "bildiklerim"

291 49 18
                                    

"Bir şeyi yoktur dimi ?" Dedim. Neden tedirgin olmuştum onun için bilmiyorum. Sadece birilerinin acı çekmesi beni üzüyor.  Belkide onun içindir bu endişem. "Merak etme sadece ayağı kırıldı bişey olmayacak." Dediğinde rahatlamıştım. "Adın ne ?" Dedi meraklı gözleriyle üzerimi süzerken. "Mark" dedim düz bir şekilde. Göz temasına bile girmiyordum. "Benimkide Lisa tanıştığıma memnun oldum" dedi elini uzatırken. Elini sıktım. "O ev, arkadaşının falan mı ?" Dedi. Çok fazla soru soruyordu. Manasızca suratına baktığımı o konuştuğunda farketmiştim. "Şey yani ev hakkında pek bir bilgin yok gibi duruyordun da o yüzden sormuştum kusura bakma" sözünü doktorun cümlesi bölmüştü. "Hasta ile görüşebilirsiniz" diyip gitmişti. İçeri giricekken Lisa'nın telefonu çaldı ve "gitmem lazım hemen gelicem Jinyoung'un başında bekler misin ?" Diyip uzun, beyaz koridorda ayak sesleri yankılanarak gözden kayboldu. Kapıyı parmaklarımla ittim ve içeri girdim. Gidip yanındaki sandalyeye oturduğumda bana döndü. "Ah selam 'Değişik'" bana isim takması hoşuma gitmemişti. Yüzümü buruşturdum ve bi süre ona öyle baktım. Güldü yine o güzel gülüşüyle. "İki oldu karşılaşıyoruz bence artık tanışmalıyız." Dedi. Gülümsüyordu. "Mark" diyerek elimi uzattım. Elimi temkinli bir şekilde sıktıktan sonra "bende Jinyoung" dedi. "Kaç yaşındasın Mark?" Dediğinde afallamıştım. Ben kaç yaşındaydım ? "Bil-" derken lafımı kahkahası ile böldü ve "dur tahmin edeyim bilmiyorsun dimi?" Dedi. Üzülmüşüm. Neden bu kadar saçma bişeye üzüldüğümü bende bilmiyorum ama benimle alay etmesi kalbimi kırmıştı. "Heey üzgünüm üzdüysem özürdilerim" dediğinde başımı kaldırdım. "Şey saçlarını bi çeksene" dedi. Saçlarımı çekip anlımı açtığımda anlımdaki beyaz, kan lekesi olan bandı gördü ve "sen iyimisin ?" Dedi. "Şu soruyu sorup durma bilmiyorum" dediğimde içimden bir ses 'herşeyi anlat belki yardımcı olur iyi bir çocuğa benziyor' diyordu. "Senin için endişeleniyorum Mark. Burası hastane sana burda yardımcı olabilirler." Dediğinde burasınında bir hastane olduğunu farkettim. "Burasıda mı hastane ?" Dediğimde tebessüm etti. Gülmemek için kendini zor tutuyordu aslında ama tebessüm etmiş gibi algılamayı tercih ediyorum. "Üzerinde hastane yazan heryer hastane" dediğinde "okumayı ve yazmayı bilmiyorum." Dedim. Gözleri yuvalarından çıkıcak gibi olmuştu. "O lüks araba, ev ve şu asil tip? Resmen ZENGİNİM diye haykırıyorsun ve eğitimin yok mu ? " dediğinde. "Ah~ Jinyoung. Bilmiyorum hiçbir şey bilmiyorum. Tek bildiğim şey seninle ilk karşılaştığımız andan bikaç saat önce hastanede gözlerimi açmıştım ve orasını evim sanıyordum adımıda orda uyandığımda başımda dikilen beyaz önlüklü adam söyledi. Ordan çıktığımda bi kıza sordum ve şans eseri ingilizcesi varmış bana oranın hastane olduğunu söyledi. Ordan çıkmıştım boş boş yürüyordum nereye gideceğime dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sonra seninle karşılaştım ve benimle alay edip gittin ceketimin cebinde bir adres buldum ve bir araç beni bu adrese bırakabileceğini söyledi. Eve girdiğimde önce bi arkadaşımın sandım çünkü," dedim ve ceketimin cebine elimi atıp fotoğrafı çıkarttım sonra ise ona uzattım. "Yerde kırık bir çerçevenin içinde bu fotoğrafı buldum. Evi o yanımdaki kişinin sandım. Ama ev darma dağındı üst kata çıktım ve darma dağın bir oda buldum valizler vardı üstünde ise," sözümü tekrar böldüm ve elimi tekrar ceketimin cebine atıp o cihazı çıkarttım. "Bunu buldum. Açıp dinlediğimde ise-"
"Alabilir miyim?" Diyerek lafımı böldü ve cihazı istedi. Elinde her köşesini incelerken. "Ses kayıt cihazı bu" dedi. Sonra üzerindeki düğmeye bastı ve yine aynı cümle duyuldu.
"Mark.. ah~ üzgünüm sevgilim artık Kore'de tek başınasın. Hafızası olmayan biriyle işim olma- ah tatlım tamam geliyorum gidelim şurdan" gözlerim yine dolmuştu. "Gel buraya" dedi ve kollarını açtı. Kalkıp hemen yanına gittim. Sımsıkı sarıldı. Bende ona sımsıkı sarıldım ve bu benim daha çok ağlamama sebep olmuştu. "Ağla.. rahatlarsın" dedi.

"Şimdi daha sakinsin dimi ?" Dedi. Elimdeki suyu yudumlarken kafamı onaylar bir biçimde aşağı yukarı salladım. "Devam etmek ister misin ? Anlatıcak birşeyin kaldıysa tabi" dedi. "Fazlada bişey yok aslında o sesi dinledikten sonra valizleri açtım ve içinden," ve son fotoğrafıda cebimden çıkartıp uzattıktan sonra ," bu fotoğraf çıktı ve bir kaç kıyafet. Kıyafetler benimdi. Bende bu ev benim mi acaba diye düşünüp evde kalmaya karar verdim. Evi temizledim ve biraz siyah dikdörtgen kutuyu dinledikten-" derken sözümü kesti. "Ne dinledin ne dinledin ?" Eziklemek için hazırlanmıştı. Gülümsedim. Alışmıştım aslında. "Siyah dikdörtgen kutu" dedim. Gülmeye başladı.

Anca susmuştu. "Onun adı televizyon" dedi. "Hımm" demekle yetindim. "Sonra ?" Dedi. "Sonrası yok işte acıktım ama yemek yoktu bende aç yattım sabahta siz geldiniz." Dedim. "Hımm istersen seni doyurabiliriz" kapıya bakarak söylemişti bu son cümlesini. Bende kapıya baktığımda Lisa girişte kirişe dayanmış bizi izliyordu. "Gerçekten mi ?" Dedim. Olumlu anlamda kafa salladı ve bu seferki sevecen bir gülümseme olmuştu. "Teşekkür ederim." Dedim. "Neyse ben gidiyim" dedim. "Ben bırakırım madem araba kullanmayı bilmiyorsun süremezsin öyle değil mi ?" Dedi Lisa. "Evet" dedim gülümseyerek. Tam kapıdan çıkarken Jinyoung seslendi. "Hey! Sana yardım edeceğim 'Değişik'" dedi o güzel gülüşünü dünyaya bağış ederken...

Loss of Memory || MarkjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin