Yarı Final

547 85 20
                                    

"Ben sensiz yaşayamayan bir aptalım."

...

Hyungwon dükkana girdiğinde gördüğü ilk raf ile heyecanlanmış ve etrafı incelemeye koyulmuştu.Bir süre sonra gözü sarışın olan gence takıldığında heyecanını kaybetmişti.Hoseok çok düşünceli ve endişeli gözüküyordu.Niye böyle olduğunu merak etmişti ama eğer anlatmak isteseydi anlatırdı diye geçirdi içinden.

Hoseok dalgınlıkla etrafı incelerken gözüne ona çok tanıdık olan küçük bir kutu takılmıştı.Kutuyu eline alıp incelediğinde gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.Bu Hyungwon'un ona verdiği müzik kutusuydu.Kutuyu açtı ve çalan melodiyi dinledi.Tam olarak hatırladığı gibiydi.Hüzünlü ama güzel bir melodi...
O müzik kutusunun içinde duran küçük bölmeye baktı. Acaba orada mı?

Her ne kadar orada olmayacağını bilse de bakma isteğine engel olamamış ve bölmeyi açmıştı.Gördüğü şey tahmin ettiği şey değil, bir tarihti.Tarih ona çok tanıdık gelmişti bu yüzden o tarihte ne olduğunu hatırlamaya çalışmıştı.Hatırladığında ise kalbi sıkışmaya başlamıştı.Tarih... Hyungwon'un ölüm tarihi idi...

Sonra ise bir gerçek dank etmişti kafasına.Hyungwon'un öleceği güne sadece bir gün kalmıştı.

Hoseok müzik kutusunu yerine geri koymuş ve ilerlemişti.Hyungwon ise küçük bir hediyenin sevdiği genci mutlu edebileceğini düşünmüş ve az önce incelediği müzik kutusunu eline almıştı.

Eski ama sağlam bir tahtadan yapılmıştı.Bazı yerlerinde ise gümüş rengi süslemeler vardı.Kutuyu açtığında kulaklarına dolan hüzünlü melodi sebepsizce hoşuna gitmişti.Kutunun üstüne bir damla yaş düştüğünde ne zaman ağlamaya başladığını anlayamamıştı.Bu melodi sebepsiz bir şekilde ona hem huzur hem de hüzün veriyordu.Bu garipti ama hoş bir gariplik...

...

Hyungwon elindeki sıcak çikolatadan bir yudum daha içerek karton bardağı masaya koydu.Geldiklerinden beri aralarında hiçbir konuşma geçmemişti.

Hoseok düşüncelerinde boğulduğunu hissettiğinde hava alması gerektiğini söyleyerek dışarı çıkmıştı.O kadar hızlı çıkmıştı ki ceketini almadığını bile fark edememişti.

Hyungwon onun çıkmasından faydalanarak yerde olan poşetin içinden küçük müzik kutusunu çıkarmıştı.Hoseok'un ceketini alarak müzik kutusunu cebine yerleştirdi.Müzik kutusunu koyarken eline değen bir kağıt parçası hissetmişti.Kağıdı merakla cepten  çıkardı.Kağıdın bir gazete haberi olduğunu anlaması biraz zaman almıştı.Haberde yazanları okumaya başladığında istemsizce kaşları çatılmıştı.Bir ölüm haberinin içinde adının ne işi vardı?Hoseok neden bu haberi cebinde taşıyordu?

Hoseok soğuk olan hava cildi ile temas ettiğinde ürpermişti.Sert bir şekilde esen rüzgarın onu sakinleştirmesini; gelip giderken aklında olan yüzlerce soru işaretini, düşünceyi de kendiyle beraber götürmesini istiyordu.Fakat istediği şey olmuyordu.Düşünceleri her geçen saniye daha da yoğunlaşıyor, cevap aradığı sorulara bir türlü cevap bulamıyordu.Düşünmekten başı ağrımıştı.Aklında binlerce ses vardı ve bu da baş ağrısı için hiç iyi değildi.Vücudunun üşüdüğünü hissediyordu ama beyni bir türlü bunu anlayamamıştı.Ona içeri girmesi komutunu vermiyordu.Onu dışarıda üşüyerek bırakıyordu çünkü düşünmekle çok meşguldü.Ertelediği, bastırdığı onlarca soru bir anda aklına akın etmişti.Hyungwon'a "Geçmişi kabullenmeden geleceğe bakamazsın." demişti değil mi?Bu söylediği söz ile niye çelişiyordu?Söyledikleri ile yaptıkları bir değildi.Geçmiş hala net bir şekilde beynindeydi ve her gece bir film gibi rüyalarında karşısına çıkıyordu.

Sonunda içeri kıpkırmızı bir burun ve bembeyaz bir cilt ile girdiğinde derin bir nefes aldı ve Hyungwon'un yanına ilerledi.Sakince sandalyeyi çekti ve oturdu.Sahte de olsa onun endişelenmemesi için küçük bir gülümseme bahşetti ona.Ama o sinirli ve meraklı gözüküyordu.Tam Hoseok neler olduğunu soracakken Hyungwon'un elinde duran gazete haberini fark etmesiyle dona kalmıştı.

"Ben...Açıklayabilirim."

"Bu ne hyung?Madem açıklayabilirsin, açıkla o zaman."diyerek gazete haberini Hoseok'un önüne koyarak geriye yaslandı.Kollarını kavuşturmuş ve onun söyleyeceklerini bekliyordu.Mantıklı bir açıklama istiyordu.Eğer o mantıklı bir açıklama getiremezse kafayı yiyecekti.

"Özür dilerim." Anlatmalı mıyım?

Hyungwon açıklama bekler bir şekilde tek kelime etmeden Hoseok'a bakmaya devam ediyordu.Hoseok konuşmasına devam etmeyince Hyungwon konuşmuştu.

"Açıklama bekliyorum hyung.Bu haberde niye adım ve resmim var?Ayrıca niye ileriki bir tarih yazıyor?"

Belki de açıklamalıydı.Her şeyi...Belki yarın  işe gitmezdi.Dikkatli olurdu?

"Karşılaştığımız ilk günü hatırlıyor musun?"diye sorduğunda Hyungwon usulca kafasını olumlu anlamda salladı.

"O gün bana senin şu kahramanını kaybettiğini söylemiştin."

Hoseok'un yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdiğinde kelimeleri toparlamaya çalışıyordu."Karşılaştığımız gün..."dediğinde yutkundu ve kafasını kaldırıp Hyungwon'un gözlerine baktı."...Senin cenaze törenindeydim."

"B-benim cenaze törenim mi?"diye şaşkınca sordu Hyungwon.Ve devam etti. "İyice saçmalamaya başladın hyung."

"Hyungwon ben ciddiyim.Sevdiğim birine benzemiyorsun.Sen sevdiğim kişisin.Sen kahramanıma benzemiyorsun.Sen kahramanımsın."

"Bence bir doktora görünmen gerekiyor hyung."

Hoseok onu duymamış gibi davrandı."Yarın işe gitmesen olmaz mı?"diye sorduğunda Hyungwon'un sinirlendiğini görebiliyordu.Ona oyun oynadığını sanıyordu muhtemelen ve önünde duran gazete kağıdına mantıklı bir açıklama getiremiyordu.Aralarında bir sessizlik oluşmuştu.Rahatsız eden bir sessizlik.

Ve birkaç dakika sonra Hyungwon "Git lütfen."diye sakince konuştu.

"Hyungwon-ah!Yarın işe gidersen öleceksin!"diye yalvarırcasına konuştu Hoseok.

"Sana git dedim!"diye sinirle bağırdığında Hosoek sakince yerinden kalktı.Gitmek istemiyordu.Hyungwon'u bu şekilde mahvetmiş iken gitmek istemiyordu ama yanında kalırsa da Hyungwon'un daha çok canını yakacaktı.

Tam gitmek için bir adım atmışken durdu."Benim için gitmene izin vermek, ölmekten daha zordu Hyungwon.Ben sensiz yaşayamayan bir aptalım."

Genç adam yanından uzaklaşırken Hyungwon donakalmıştı.Ciddi olabilir miydi?Saçmalık!Bu sadece bir saçmalıktı.Belki de Hoseok'un psikolojik bir rahatsızlığı vardı?Yine de...

Zihninde dönüp duran sözler içini kemiriyordu.Anlattıkları mantıklı olmasa da Hyungwon'un zihnini kurcalıyordu.Bir süre sonra düşünmekten başına ağrı girmiş bir şekilde evine gitmişti.

hero °hyungwonhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin