Satılmış bölüm 4

160 10 3
                                    

#kalplidefteryarışması
Multimedya Kaya
Önceki bölüm multimedya daki masal

Ağzımdaki el sesimi bastırırken ne yapacağımı bilmeden olduğum yerde tepinmeye başladım. Diğer eli kollarımı sert şekilde tutarken, ağzımdan boğuk sesler çıkıyordu. Gücüne karşı koyamayacağımı anlayınca son çare olarak, dişlerimi eline sert bir şekilde geçirdim. Hızla ağzımdaki el çekilince tüm gücümle bağırıp koşmaya başladım. Tabi bu fazla sürmedi, henüz bakmayı akıl etmediğim kişi bu sefer saçlarımdan tutup beni kendine yasladı. Yağmurdan iyice ıslanan elbiselerim bedenime yapışmıştı,yüzüme yapışan saçlarımdan bir tutamını kulağımın arkasına koyarken  kulağıma doğru eğildi.Korkuyu bütün hücrelerimde hissederken birinin beni kurtarması için dua ediyordum.
"Masal, beni hatırladınmı?"
"Kimsin?" hafifçe güldüğünü gördüm. Yüzü tanıdık gelmiyordu, kim olabilirdi ki.
"Hatırlamadın demek." kaşlarımı çatıp hatırlamaya çalıştım. "O yağmurlu geceyi unuttunmu, bu kadar çabuk unutacağını tahmin etmemiştim." Yağmurlu gece.Karanlık sokak. Sessiz çığlıklarım..
Hatırlamıştım.Hiç unutamadığım o geceyi iliklerime kadar hatırlamıştım.
"Sen.." Oydu işte.Tam karşımda tüm gerçekliğiyle dikiliyordu.
"Evet,ben.Unutmadığını biliyordum." Kanım donmuştu adeta. Tüm korkularım yıkılışımla birlikte üzerime çökmüştü. Ve ben o enkazda tek başıma, sağ çıkmaya çalışıyordum. İmkânsızlıklarla dolu hayatıma biri daha eklenmişti.Gözyaşlarım benden bağımsız özgürlüklerini ilan etmişlerdi bile.Dudaklarının sıcaklığını boynumda hissedince uyuşmuş bedenim kendine geldi. Boşluğundan yararlanıp dirseğimle karnına sert bir şekilde vurup koşmaya başladım. Toparlanması fazla uzun sürmemişti.Tüm hızımla koşarken birden bire aklıma Poyraz geldi. Acaba peşimden gelmişmiydi,yoksa umursamayıp gitmişmiydi.Gelmiştir diye geçirdim içimden, çünkü öyle olması gerekiyordu. Nede olsa benim için para vermişti. O verdiği paranın onun için hiçbirşey olduğunu biliyordum, ama şuan ona ihtiyacım vardı. Benim için ne gibi planları vardı bilmiyorum ama şuan bu durumdan daha kötü şeyler olmadığını sanıyordum. Sapık. Peşimde psikopat bir sapık vardı. Yine yağmurlu bir gecede işten eve giderken peşimde biri vardı. Karanlık sokakta benim ayak seslerim dışında bir çift ayak sesi daha vardı. O ayaklar şuan o gece yarım kalan işi tamamlamak için tekrar peşimdeydi.Daha şiddetli bir şekilde.
Aramızdaki farka bakmak için arkamı döndüğümde bana yetişmek üzere olduğunu gördüm. Korkum tüm gücünü ayaklarıma iletirken daha hızlı koşmaya başladım. Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum.Tıpkı hayatım gibiydi. Sonunun nereye çıkacağını bilmediğim yollarda deli gibi koşuyordum.Her yolun sonunun uçurum olduğunu bildiğim halde.
Sonunda dayanamayıp soluklanmak için kısa bir süreliğine durduğumda.Bir çift el sert şekilde kolumdan tutup beni kendine çekince dudaklarımdan küçük bir çığlık çıktı. "Benden kaçamazsın!" Durduğum için pişman olmuştum. "Beni nasıl buldun?" sesim oldukça zayıf çıkmıştı. Her zaman ki gibi."Ben heryerdeyim Masal.Senin gölgenim.Ogün söylemiştim sana.Hiç bir şeyi yarım bırakmam ben.İstediğimi alana kadar durmam."Kahverengi gözleri koyulaşmıştı.Yüzünde birkaç çizik vardı. Jilet izleri. Korkuyordum.Güçsüzdüm.İnsanlar zorluklar yaşadıkça güçlenir derler. Bedenimin kaldıramayacağı yükler kaldırmış, ruhumun  taşıyamadığı zorluklar çekmiştim.Ama güçlü değildim. Cesur da değildim. Ben hep çocuğum galiba..
Titreyen vücudum korkunun etkisiyle alev almıştı. Yada ben öyle hissediyordum. İki el belimden aşağı kayarken, yapabileceğim hiçbirşey yoktu. Bedenim kendini teslim etmişti. Gözlerimden akan yaşlar dışında vücudum hiçbir tepki vermiyordu. Eğer direnirsem güçsüzlüğümü tekrar tekrar kendime hatırlatmaktan başka birşey yapmazdım.Beni kendine daha fazla yaklaştırıp incelemeye başladı.Dudakları boynuma yaklaşırken gözlerimi sıkıca kapatmıştım.Sanki görmezsem hissetmezmişim gibi.Boynuma değen dudakları hissedemeyince duraksadım.Gözlerim yavaşça aralanırken karşımda Poyrazı görmeyi beklemiyordum.Ağaca yasladığı adamı yumrukluyordu. Gözü dönmüş gibiydi. Ben olayın şokunu henüz üstümden atamamıştım,ama yüzümde belli belirsiz bir gülüş vardı.Gülüşüm fazla uzun sürmedi, toparlanıp Poyraza doğru bir adım attım.Elimi omzuna koydum ama o hızla elimi omzundan ittirdi. Hırsla önündeki adama döndü, ağzındaki kanı tükürüp yarım ağız güldü. Şimdiye kadar ölmesi gerekiyordu, ama o halâ gülüyordu. Durum böyle olunca Poyraz daha da deliriyor tüm gücüyle saldırıyordu. "Ne gülüyorsun lan!Gebertirim seni"
"Şüphem yok Poyraz Seçkin"Söylediği şeyi duyunca eli havada kaldı Poyrazin.Adamın yakasına yapışıp sinirle soludu." Adımı nerden biliyorsun?"Adam sinir bozucu bir şekilde gülünce yakasındaki el daha güçlü kavradı ve yerde yatan bedeni bir anda ayağı kaldırıldı. "Ben heryerdeyim.Bildiğim sadece adın değil. Anneni de biliyorum ve babanın nas-" Poyrazın yumruğu lafını yarıda bıraktı.Neler olduğuyla ilgili hiç bir şey bilmiyordum. Beni tanıyordu belki. Ama Poyrazla henüz bugün tanışmıştım. O halde onu nerden tanıyordu. Yada ailesini nerden biliyordu. Poyraz durmak bilmeksizin yerde duran adama tekmeler savuruyordu. Bir an yerde hareketsiz yatan bedenini görünce öldüğünü düşündüm hızla Poyrazı tuttum. "Yeter artık öldüreceksin bırak!" beni yeni görmüş gibi kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. "Senin hesabını sonra alacağım" Yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. Kolumu sertçe kavrayıp yürümeye başladı. Beni de peşinden sürüklemeye.
Yaklaşık bir saattir ormanın içinde yürüyorduk.Kolumdaki elini gevşetmişti.Ama halâ bırakmamıştı. Yağmur tüm hızıyla yağarken ince giyindiğim için soğuktan titriyordum.Daha fazla dayanamayıp tuttuğu kolumu sertçe elinden kurtardım.Dönüp bana baktığında açıklama yapmam gerektiğini anladım. "üşüyorum,ve çok yoruldum daha fazla yürüyemem." Bakışları vücudum da gezerken bir yerde durdu ve dikkatle baktı. Dudakları kıvrılırken neye baktığını görmek için başımı eğdim. Tabiki beklediğim üzerime yapışan beyaz t-shirt ümün içindeki pembe, kedili atletim değildi. Hızla kollarımı kendime dolarken. Utancımdan kızardığımı hissediyordum.Üzerindeki montu çıkarırken ne yaptığını anlamadan ona bakıyordum.Montu bana uzatırken,ağzım o şeklini aldı. Benim şaşkın suratıma bakıp derin bir nefes aldı ve yanıma gelip montu omuzlarımın üzerine örterken kollarımı içine yerleştirip giyindim. İçinde kaybolmuştum,ama o soğukta düşüneceğim bir şey değildi.Sahi o üşümüyormuydu. Önümü kapatırken hızlanıp ona yetişmeye çalıştım.Yanına gidince ellerimi montun ceplerine koyup iyice içine sindim. Yağmur azalmıştı ama halâ devam ediyordu."Teşekkür ederim. "Kısık sesle söylediğim halde duymuştu. Kaşlarını çatıp bana baktı." ne için? "Bir an duraksadım." Eğer gelmeseydin belki de.."Devamını getirememiştim.O da birşey demeden önüne döndü. Aramızdaki sessizlik le beraber hava iyice kararıyordu.Ayaklarım artık beni taşımakta güçlük çekiyordu. İleride bir kulübe görünce heyecanla Poyraza baktım,oda kulübeye bakıyordu ama kararsız gibi görünüyordu."ilerideki kulübeye gidelim. Belki birileri vardır, bize yardım ederler artık yürüyecek halim yok. "Bana bakmadan kulübeye doğru yürüdü. Gözlerimi devirip peşinden gittim. Ayağıma birşey dolanınca  birden yere yığıldım.Acıyla inlerken elimi ayak bileğime doğru götürdüm.Elime bulaşan yoğun sıvı yüzümü buruşturmama neden oldu. Bir çift büyük el omuzlarımdan tutup beni ayağı kaldırırken yere değen ayağım dengemi bozdu ve tam düşerken belimi sıkıca kavrayıp tuttu." iyi misin? " Ayağım çok ağrıyordu ama dayanabileceği mi düşünüp iyiyim dedim.Belimdeki elini çekerken ayağımın yere değmesiyle düşeceğimi anlayıp ellerimi Poyrazın boynuna doladım.Oda sabır dilercesine nefesini verip belimden kavradı ve yavaşça yürümeye başladı, bir iki adım atmıştık ki ayaklarım yerden kesildi. Poyrazın kucağında şaşkınca ona bakarken buldum kendimi. Öyle rahat yürüyordu ki sanki kucağında ben yoktum,kulübenin önüne geldiğimizde ışıklarının açık olmadığını gördük. "Kimse yok galiba." tabiki ben yokmuşum gibi davranıp duymazlıktan gelmişti. Zaten sağlam olmayan kapıya ayağıyla güç uygulayıp kolayca kapıyı açtı içeri girince burnuma gelen ağır rutubet kokusuyla  yüzümü buruşturdum.Pencereden  giren ay ışığı içeriyi aydınlatıyordu.Poyraz beni köşede duran sedirin  üzerine bırakıp cebindeki telefonun ışığını açtı. Bir süre etrafı inceledikten sonra ip gibi bir şeyi çekince içeri aydınlandı. Işığa henüz alışmayan gözlerim kısılırken etrafı daha iyi inceleme fırsatım olmuştu.Üzerinde oturduğum sedir dışında eski bir sandalye ve küçük masa vardı. Masanın üstünde ekmek kırıntıları ile kirli birkaç bardak dışında çaydanlık vardı. Girişin yanında küçük bir soba ve onun sağ üst köşesinde de duvara asılı tüfekler vardı. Yere hayvan postundan halı serilmişti. Pek sağlam değildi.Avcı evi olduğu bariz ortadaydı.Olduğum yerde bacaklarımı kendime doğru çekerken. Ayağıma daha dikkatli baktım. Yere düştüğümde birşey batmış olmalıydı çünkü kanıyordu.Kot pantolon um çamur olmuş,düşmenin etkisiyle yırtılmıştı.Elimi kanayan yere bastırınca acıyla inledim.Poyraz dönüp ifadesiz bir şekilde bana baktı. "Ayağım kanıyor, bir şey battı galiba." Gözleri ayağıma kaydı,bana doğru yürüyüp sedirin önünde durdu. Ayağıma daha dikkatli bakarken cebinden peçete çıkarıp kucağıma fırlattı. Çok nazik biri olduğunu öğrenmiş oldum.Sobanın yanına gidip içinde odun varmı diye yoklarken bende peçeteyle ayağımdaki kanı temizliyordum. Kanın bir kısmı kurumuştu, buda silmemi daha fazla zorlaştırıyordu. Poyrazın kapıya doğru gittiğini görünce kaşlarımı çattım."nereye?" "etrafa bakacam, sobaya atmak için birşeyler bulmalıyım" Kafamı sallayıp tekrar ayağımla ilgilenmeye devam ettim.Kanımı temizleyince peçeteyi buruşturup kenarda duran masanın üzerine bıraktım. Yerime iyice sinerken gözlerimi kapatıp bir an olsun olanları unutmak istedim.Soğuk iyice dayanılmaz bir hal alınca Poyrazın bir an önce gelmesini umdum.Kısa süre sonra kapının açılma sesi geldi,ardından birkaç tıkırtı ve sonra sertçe yerimden kaldırıldım.İlk ne olduğunu anlayamasamda beni kaldiran kişinin Poyraz olmadığını görünce korkuyla geriye doğru bir adım attım.Üzerime dogrulttuğu silahıyla yaşlıca bir adam karşımda duruyordu. "Kimsin,evimde ne işin var?" Kulübenin sahibi olduğunu öğrendiğim adam pek korkulacak biri değildi. Aksine oldukça sevimli tombiş bir amcaydı."Biz kaybolduk, hava soğuk oldu-"Poyrazın sesli bir şekilde içeri girmesiyle lafım yarıda kalmıştı. Az önce benim üzerime dogrultulan silah şimdi Poyrazın üzerine hedeflenmiş bir cevap bekliyordu. "Sende kimsin! Siz burayı ne zannettiniz ha!" Poyraz da benim gibi ilk önce afallasada kendini toparlayıp konuştu. "Yanlış anladınız.Biz evliyiz" Bir an gözlerim yerinden fırlayacak gibi oldu.Evlilikte nereden çıkmıştı."Evlimisiniz?" Poyraz uyarı dolu gözlerle bana bakarken kafasını salladı."Evet evliyiz.Arabamız bozuldu,sonrada kaybolduk.Eşim çok üşüyünce.Üzerine de düşünce buraya gelmek zorunda kaldık. "Ayak üstü söylediği yalanları şaşkınlıkla dinlerken. Adamda elindeki tüfeği indirmişti.Anlayışla başını salladı." Buyrun evladım buyrun kusura bakmayın yanlış anladım ben." Oyuna ayak uydurmak zorunda kalıp sonunda bende konuştum "Estağfurullah amcacığım. Olur mu öyle şey asıl siz kusura bakmayın,izinsiz evinize girdik." mahcup bir şekilde gülümsedim,adamda bana gülümseyip uzakta buz gibi ifadeyle duran Poyraza döndü "Karının yanına geçsene evladım.Korktu kızcağız da." Poyraz yanıma gelip boş gözlerle bana baktı.Adam birşey hatırlamış gibi kaşlarını çattı"Ah bu arada ben Salih." Henüz tanışmadığımız aklıma gelince bende elimi uzatarak Salih amcanın havadaki elini tutup sıktım."Masal.Ve eşim Poyraz." Poyraz beylerde zahmet edip adamın elini kavrayınca derin bir nefes verdim.Yorgunsunuzdur siz,geçin şu yatakta yatın.Ben size temiz çarşaf getireyim,inanmayan gözlerle Poyraza döndüm. "Aynı yatakta yatmıyacağız degilmi?"bıyık altından gülümsedi."Evli çiftler öyle yapmazmı?" sinirle soludum"Evli falan değiliz biz bunu sende biliyorsun.Seninle aynı yatakta yatmam ben."Adam elinde birkaç çarşafla içeri gelip elindekileri yatağın üzerine bıraktı. "Siz burada uyuyun.Ben içeride bir yerlerde yatarım."Bize gülümseyip içeriye geçti.Orda ben ve Poyraz başbaşa kalmıştık.Harika!

SATILMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin