Fısıltı

98 4 0
                                    

Üst kata çıktıklarında Clair'ın içini inanılmaz bir acı kapladı. Annesi Kraliçe Marie'nin kilitli bulunan odasından alevler çıkıyordu. Askerler yangını söndürmeye çalışıyorlardı ancak güçlük çekiyorlardı. Clair yere kapaklandı ve ağlamaya başladı. Annesinden kalan tek hatıra o odaydı. O kapıdan her geçtiğinde annesi oradan çıkacak ve kendisine sarılacak, saçlarını okşayacak gibi hissediyordu. Tarifi imkansız bir hayal kırıklığı ve yalnızlık sardı bedenini. Her kıvılcım içinde kor olup büyüyor ve kalbini yakıyordu.

     Yangın geç olsada söndürüldü. Clair odaya girdi ve "defolun, herkes defolsun !!" Diye bağırdı hışımla. Herşey yanmış kül olmuştu. Annesinin kendisine elleriyle yaptığı beşik, fotoğraflar, annesinden hatıra elbiseler , eşyalar, herşey... Lina ne söyleyeceğini bilmiyordu. "Prensesim, buranın anahtarı sadece Kralımızın çalışma odasındaydı. Nasıl olur?" Dedi. Lina haklıydı. Buraya girmek için babasının ulaşılması çok zor olan çalışma odasına girmek gerekliydi ve bunu tek yapabilecek olan Liliandı. Nasıl cesaret edebilmişti ki! Clair "Lina çıkmanı istiyorum, beni yalnız bırak" dedi. Sesi titriyordu.

    Clair odada gezerken bunu kimin neden yaptığına anlam vermeye çalıştı. 15 yıldır haber alınamayan bir kadından kim ne istiyordu. Lilian bunu gerçekten yapmış mıydı? Yaptıysa neden yaptı? Bu düşünceler aklını kurcalıyor ve sinirini bozuyordu. Odada gezerken yanan kitaplığın içinde gözüne bir sandık ilişti. Bu metal bir sandıktı ve epey eski görünüyordu. Onu koynuna sakladı ve acı içinde odadan ayrıldı.

     Galiba annesinden ona tek kalan hatıra bu minik sandık ve içinde her ne varsa oydu. Ancak sandık çelik kaplamalı bir kasa gibiydi adeta bunu nasıl açabilirdi. Ne yapıp edip açacaktı ve gözü gibi saklayacaktı onu. Bu sırada koridordan üvey kardeşleri Valerie ve Henna'nın gülüşme seslerini duydu. Henna kapıyı açtı ve izin almadan Clair'in odasına daldı.

   "Clair, çok üzüldük tatlım. Nasıl olmuş bu yangın? Mutfaktan sıçramış olmalı. Ah, beceriksiz aşçılar. Üzülme bu kadar. Eski eşya dolu bir odaydı zaten." Dedi üzgün taklidi yaparak.

    Clair bu hadsiz ve bencil kıza cevap vermek dahi istemiyordu. Suratına gözünü dikmiş bakıyordu Henna. " Henna kimden izin alıp buraya girdin sen! Bu yangını biri çıkardı ve ben elbet bunu öğrenip hesabını soracağım. Her kim olursa olsun bedelini ödeyecek. Bu annen Lilian da olsa. Veliahtın kim olduğunu unutuyor olmalı!" Dedi sinirli gözlerle bakarak.

    Henna öfkelenmişti. Annesinin baş müdavimiydi ne de olsa. Annesine Kraliçe gözüyle bakıyor ve eskiden bu sarayda bir hizmetçi olduğunu unutuyordu. Clair zaten hep hayret etmişti babasının bu kötü kadınla ne işi olduğuna. Hizmetçiyken bile etrafındakilere iftira atan bu kadın babasını eskiden beri cazibesi altına almıştı. Kral Alexander annesinin üzülmesini önemsemeden bu kadını metres yapmıştı. Belkide annesi buna dayanamadı ve terketti onları. Her gece ağlıyor, sürekli intihar etmeye kalkıyordu zavallı Marie. Henüz Clair doğduğunda Lilian Henna'ya hamile kalmıştı. Annesi bu cadı yüzünden sütten kesilmiş yataklara düşmüştü. Clair düşündü. Bunların hepsi babasının suçuydu.

     Henna sırıtarak " Clair sen soylu bir prensesin kızı olabilirsin. Ancak biliyorsun ki bizde Kralın kızlarıyız. O yüzden ayağını denk alacaksın. Burda bizim sözümüz geçer. Hem babam veliaht olarak annem Lilian'a yetki verdi." Dedi ve gülerek odadan çıktı.Clair duyduklarına inanamıyordu. Babası hanedan kurallarını hiçe mi sayıyordu.? Kraliyet soyundan olmayan bir kadına nasıl veliaht yetkisi verebilirdi.? Kendisini alenen hiçe saymıştı. Şimdi ne yapacaktı. Bir esir gibi bu Sarayda kalıp kaderine mi küsecekti.

    Düşünceler Clair'i yormuştu ve Clair hislerini kaybetmişcesine uykuya dalmıştı. Gece yarısı oldu ve bir fısıltı ile uyandı."Clairr" irkilmişti. ! Kalkıp terasa bakmak istedi ancak kapı açılmıyordu. Balkonda beyaz elbiseli, sırtı dönük bir kadın vardı. Gözlerine inanamadı. Kadın bir anda gözden kaybolmuştu. Neler olduğunu anlayamazken kapıyı açmayı başardı ve dışarı çıktı. Aynı sesi tekrar duyuyordu. Delirmiş olmalıydı.
    "Clair, o sandığı ben korudum. Onu gözünden sakın. Anahtarı Lilian'ın oturma odasında bulabilirsin. Dikkatli ol! " diyordu fısıldayan ürpertici bir sesle.
    
    Clair inanılmaz bir ürperti ile odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Rüya görüyor olmalıydı, böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi. Biran soluklandı ve sessizce Lina'nın odasına gitti. Lina Clair'i görünce ürkmüştü tam çığlık atacaktı ki Clair onu susturdu. "Lina yardımına ihtiyacım var. Lilian'ın misafir salonuna girmemiz gerek. Çok önemli"

    Lina ne olduğunu anlamayarak "Prensesim, çıldırdınız mı? Onun odasına girmemiz mümkün değil. En az otuz asker o bölmede nöbet tutuyor. Lilian bizi öldürür. "

    "Benim bir fikrim var Lina ama sen bana yardım etmek zorundasın."
************

Clair Darking ~Görünmez~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin