..AYRAÇ..

13 2 0
                                    

Fakülteye vardığımızda dersin başlamasına 15 dakika vardı.. Sınıfa girmeden önce lavaboya gidip abdestimi tazelemek istedim. Fakat Merve çok yorgun olduğunu ve hemen sınıfa çıkmak istediğini söyledi. Bende abdest alarak koşa koşa sınıfa geldim. İkinci kez rencide edilmek istemiyordum. Sınıfa girdiğimde o kadar utandım ki başım öne eğik bir biçimde yürüdüm. Sadece gözüm Merve'nin oturduğu sırayı arıyordu. Kafamı hafifçe kaldırdığımda boş olan yeri görmüştüm; fakat tam arkasında oturan kişi dikkatlice beni inceliyordu. Fakat yüzüne bakamadan yerime oturdum. Biraz sonra hoca derse girdi. Bu hoca diğer hocamıza göre daha güleryüzlü ve sıcakkanlı idi. İsimlerimizi öğrenmek istedi. Sınıfta kimse kimsenin ismini bilmiyordu. Herkes sırayla ismini söylemeye başladı. Merve'den sonra sıra bana gelmişti. Çok heyecanlandım; derin bir nefes alarak:
-"İsmim Yağmur, Erzurumluyum" diyebildim. Sınıf kendi arasında konuşmaya başlamıştı. Sanırım dünkü olayı konuşuyorlardı. Davranışım çoğu kişiyi şaşırtmıştı. Neyseki uğultular arkamdaki kisinin konuşmaya başlamasıyla kesilmeye başladı:
-"İsmim Poyraz, Antalyalıyım.." . Kulaklarıma inanamamıştım. Bu dünkü gençti; demek ki yerime geçene kadar bana bakan kişi de oydu. Şu an arkamda oturduğunu hissetmek beni tedirgin etmişti. İstemeden yanındaki arkadaşı ile konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Arkadaşına ayraçtan bahsediyordu. Muhtemelen ayraçlar onlar için dalga konusu olmuştu. Yanlarında oturan kızlar da ayraç hakkında konuşuyorlardı. Çok utanmıştım. Kimbilir hakkımızda ne düşünüyorlardı? Böyle bir yanlış anlaşılmaya izin veremezdim. Ders çıkışında ne olursa olsun bu kişiyle konuşmalıydım. Ama yine de çok utanıyordum. Ders boyunca ona diyeceğimi düşündüm...

* * *
Nihayet ara verilmişti. Poyraz ve Sefa bahçeye çıkmışlardı. Tuğçe ve Aslı da onların peşinden gitmişti. Poyraz içinden "Yağmur" deyip duruyordu. Yine o kadar bakmasına rağmen yüzünü tam olarak görememişti. Ama ismi ne kadar da güzeldi. Acaba ismi kadar saf ve temiz miydi? Bu düşüncelere dalarken onu karşısında gördü. Önce bir göz yanılması zannetti. Gözlerini ovuşturdu; fakat gözlerine inanamıyordu. Çünkü karşıda durmakla kalmamış ; yanına doğru geliyordu. Birden kalbi hızla çarpmaya başladı. Ne olduğunu anlayamamıştı. Neden geliyorlardı acaba ???

***

Adımlarımı olabildiğince sık atıyordum. Merve bana sakin olmamı söylüyor; adımlarıma ayak uydurmaya çalışıyordu. Ne olursa olsun ; bizimle dalga geçmeye hakları yoktu. Öncelikle ellerinden o ayracları almalıydım. Mümkün olduğunca kısa bir konuşma yapacaktım; muhattap olmak bile istemiyordum. Yanlarına vardığımızda kafamı hafifçe kaldırarak:
- "Sizinle konuşmak istiyorum." dedim..
Yanındaki kız, Tuğçe, bana dönerek :
- "Bizim ayraç güzelleri ne konuşmak istiyormuş bakalım." dedi. Utancımdan kıpkırmızı kesildim.
-"Kes sesini Tuğçe!!! Ve git buradan..."
Bunu söyleyen Poyraz' dı. Duyduklarıma inanamıyordum. Tuğçe arkadaşı Aslı'yı çekiştirerek oradan büyük bir hızla ayrıldı. Sanırım böyle bir tepkiyi beklemiyordu...

Poyraz gözleriyle Sefa'ya gitmesini işaret etti. Merve de bizim konuştuğumuz alandan biraz uzakta karşı banka geçmişti. Sefa da Merve'nin yanına gitti. Poyraz'ı bakışları beni korkutuyordu. Başımı yerden kaldıramıyor; çok utanıyordum. Ne diye göndermişti ki herkesi ? Merve'ye baktım Sefa ile konuşuyordu. Ama ben Merve kadar rahat olamıyordum. Sonunda sessizlik onun konuşmaya başlamasıyla bozuluverdi:
- Konuşmak istediğinizi söylemiştiniz.. Sizi dinliyorum dedi.
Avuçlarım terlemeye başlamıştı. Yüzüne bakamıyordum. Yumruğumu sıktım:
- "Ayracımı geri verir misiniz?" dedim.
"-Neden geri vermemi istiyorsunuz?" dedi. Derin bir nefes alarak: "Ayraçlarımızı dalga konusu yapmışsınız. Oysa onların amacı sadece teşekkürümüzü iletmeleriydi. Bu işlevini yitirdiğine göre onu bana geri verirseniz sevinirim. Artık konuşmalarınızın malzemesi olmasını istemiyorum." dedim. Gözlerim yerdeydi, bu nedenle nasıl bir tepki verdiğini göremiyordum. Kısa bir sessizliğin ardından:
"- Bunun için sizden çok özür dilerim. Böyle bir amacımız yoktu. Sadece ayraç çok hoşuma gittiği için atmak istemedim. Peki size ayracı geri vereceğim; ama bir şartla: Başınızı kaldırıp gözlerime bakarak ayracı istediğinizi söyleyeceksiniz." dedi..
Bu ne diyordu böyle. Böyle bir şart koşulur muydu ? Beni apaçık günaha davet ediyordu. Sinirlendim. Yumruğumu daha da sıkarak :
- Ayraç felan istemiyorum sizden.. Sizinle konuşarak büyük bir hata yapmışım. " diyerek yürümeye başladım. Kolumdan sıkıca tuttu; canım acımıştı. İstemeyerek de olsa döndüm ve gözlerinin içine bakarak :
"-Allah rızası için bırak kolumu!" dedim. Gözlerime bakarken elini gevşetti. Gözlerimi hemen yere indirdim.
-"Özür dilerim Yağmur..." dedi. Kolumu bırakmıştı. Bırakır bırakmaz arkama bile bakmadan koşmaya başladım. Bu sırada Merve'de bana yetişebilmek için arkamdan koşuyordu...

* * *
Poyraz ve Sefa kantinde çay içiyorlardı. Fakat Poyraz bugün olanların tesirinden kurtulamamıştı. Yaptığının yanlış olduğunun farkındaydı; ama elinde olmayarak kolunu sıkmış ve kızın canını yakmıştı. Büyük bir arzu ile görmek istediği yüzü görmüştü; o kahverengi iri gözleri bir türlü aklından çıkaramıyordu. Sefa dayanamayarak:
-"Ne konuştunuz ? Niye koşa koşa gitti o kız? Anlatsana ne oldu ?
Poyraz Sefa'nın yüzüne bakarak:
-"Ayraç.. Ayracı istedi hepsi bu.. "
Sefa:
"Bunda ne var allah aşkına ? Arkadaşı da benden ayracı istedi. Bende verdim. Sen vermedin mi yoksa ? " dedi.
Poyraz sinirli bir şekilde " Bu konuyu kapat artık. Vermedim işte . O da vermeyince sinirlendi ve gitti . Soru sormayı kes artık!" dedi. Sefa da fazla üstelemedi; fakat arkadaşının ondan sakladığı birşey vardı. Bunu ne olursa olsun öğrenecekti...

ALLAH İÇİN SEVİYORUM SENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin