6. Bölüm

8 1 1
                                    

Şevval'den

  Bora, Poyraz'a "Poyraz şu kızı al ve bizi yalnız bırak." dedi. Acaba kendisini ne sanıyordu. Bakışlarımı Poyraz'a çevirdiğimde alaycı bir şekilde "Büyük bir zevkle." dedi. Tam ağzımı açıp cemkierecekken Poyraz tek hamlede beni sırtına aldı. Ben daha ne olduğunu anlamadan sınıftan çıkmıştık bile.

  Kendime geldiğimde "Bırak beni!" diye bağırıp debelenmeye başladım. Ama mübarek çocuk hiçbir şey hissetmiyordu.

   Alaycı bir tavırla "Merak etme birazdan bırakıcam." dedi ve beni boş bir sınıfa getirdi. Tek eli ile kapıyı kapatıp kilitledi ve anahtarı tahtanın üstüne koydu.

   Tekrar "Birak beni!" diye bagirdigimda "Sen bilirsin." diyip beni yere attı. Evet attı! Ayağa kalkıp gözlerine bakabilmek için başımı kaldırdım. "Ulan gerizekali, magandalığamı başladın şimdide? Sana da bu yakışırdı. Eee yarin ne... " Sıkkın bir şekilde nefesini dışarı üfledi ve ben daha ne olduğunu anlamadan ani bir hareketle beni duvarla kendi arasına aldığında sözüm yarıda kaldı.

  "Bi sus be kızım tekrardan taramalıya bağlama." dedi. Hiçte bile! Ben asla o kadar uzun konuşmam. Belki. Birazcık.

  Düşüncelerimden ayrılıp olduğumuz konuma baktım. Ve kalbim aniden koşu yarışındaymış gibi atmaya başladı. Başımı döndürüyordu, kalbimin onun için hızlanması sinirlenmeme neden oluyordu.
Burnunu siyah uzun saçlarımın arasına alıp derin derin soluklandı. Yakınlığımızdan  rahatsız değildim -ki olmalıydım- ama bu durumda olmamamız gerektiğini biliyordum.

   Şuanda dikkati dağılmışken bundan yararlanmazsam ben ben olmazdım. Ellerimi ensesine koyduğumda afallamıştı bunu titreyen bedeninden anlamıştım. Kafamı boynuna yakınlaştırıp nefesimi üfledikten sonra 32 dişimin izi çıkacak şekilde ısırdım.

    Acı içinde çığlık attığında bunun bütün okulu ayağa kaldırmamış olmasını diledim. Alev saçan gözlerini üzerime diktiğinde hızımı kaybetmeyip tam dizinin yanına güçlü bir tekme savurarak düşmesini sağladım. Kalkmasına izin vermeden üstüne ellerimi altına alacak şekilde çıktıktan sonra yumruklarımı ard arda yüzüne  geçirdim.

     Kaşı, burnu ve dudağı kanamaya başlayınca  hızlıca üstünden kalktım ve tam kapıya doğru koşacakken lanet olsun, ayak bileğimi tutup beni durdurduğunda sert bir şekilde yere yapıştırdı. Daha be olduğunu anlamadan Poyraz'ı üstümde buldum. Elleriyle iki elimi yere sabitleyip üstüme oturdu hayvan.
    "Kızım sen ne biçim bir mahlukat çıktın be!" diye aniden kükredi. Gözleri yangın yeri gibi öfkeyle adeta parlıyordu.
     "Ama merak etme ben seni insana döndürürüm." dedi. Bağırarak "Çocuklar!" dedi. Kapıya giren bir cisim sonrası iki tıkırtı sesiyle kapı açıldı. Sarışın çocuk elindeki anahtarı yere koyup içeri girdi. Arkasında da bir kumral ve bir de turuncu kafalı bir çocuk girdi. 3'ü de yan yana gelip hep bir ağızdan "Buyur abi!" dediler.

   Poyraz hâlâ üstümdeydi. Ve ben korkmaya başlamıştım. Poyraz bana bakıp hain bir şekilde dudağını yukarı kıvırdı. Dudağının bir kenarını patlattığım için biraz zorlandı. Sonra çocuklara dönüp "Alın şunu ve konferans salonuna bağlayın." dedi. Çocuklar bana doğru yaklaştığında "Bırak beni!" diye bağırmaya başladım. Ama hiç bir Allah'ın kulu gelmedi. Poyraz üstümden kalktığında bir kolumu kumral, diğer kolumu da turuncu kafalı olan çocuk tuttu. Sarışın olan Poyraz'a "Peki abi." diyip ağzına birşey tuttu ve ben daha ne olduğunu anlamadan karanlık beni esir aldı.

                     ➿➿➿➿➿➿

      Gözlerimi açtığında kendimi konferans salonu sandığım bir yerde bağlı olarak buldum. Bir dakika bağlı mı??

      Hemen kendime gelip etrafıma bakındım. Etrafımda tahminen sadece 100 koltuk ve boş bir sahne vardı. Ve ben şuan o boş sahnenin tam ortasında bağlı olarak duruyordum.
  
   İplerden kurtulmak için oturduğum yerde biraz debelenmeye başladım. Ama bağlayan her kimse helal olsun baya sıkı bağlamıştı.

   İplerden kurtulamayacağımı anlayınca 2. planıma geçmeye karar verdim. Yani bağırmaya. Tam ağzımı açmış "İMDAT!!" diye bağıracakken birden kapı açıldı ve Poyraz içeri girdi. Böylelikle planım suya düşmüş oldu.

  Poyraz'ı gördüğüm anda kalbimin atışı hızlanmaya başladı. Neden kalbim bu kadar hızlı atıyor bilmiyorum. Ama kesinlikle korkudan değil. Ondan korkmuyorum! Eğer ondan korkacağımı sanıyorsa yanılıyordu. Ben guclu bir kızım. Eğer güçlü olmasam bile Zeynep için öyle görünmeliydim. Çünkü bu hayatta Zeynep'ten başka  hiç kimsem yok. Ve Zeynep benim kardeşim gibi hatta kardeşten de öte. O benim herşeyim. Maalesef Zeynep çok sakin ve çok güçsüz bir kız. Ama ben onu ve kendimi güçlendiricem.

   Düşüncelerimden Poyraz'ın sesiyle uyandım. "Kızım sen kız çıktın ya. Şahsen kız olduğundan supheliyim." dedi.

  Ne diyor bu be! Bakışlarımı Poyraza yönelttiğimde patlamış bir dudak ve kırılmış bir burun ile karşılaştım. Çok güzel dövmüşüm be! Bu görüntü karşısında zaferle gülümsedim.
 
   Bakışlarımı gözlerine diktiğimde adeta gözlerinin kahvesinde kaybolmuştum. Tamam itiraf ediyorum çok güzel bakıyordu.

   Bakışları dudaklarıma kaldığında gözlerinin kahvesinden bir kıvılcım çaktı.

  "Bir de gülümsüyor musun?" diyerek önüme gelip, hangi ara koydu bilmiyorum ama sandalyeye oturdu.

   Sandalyeye otururken arsizca kaslarını sergiliyordu. Off. Ne diyorum ben ya? Bildiğin adam kesiyorum.

  Bakışlarımı karin kaslarından çekip yüzüne çevirdiğimde dudağını alaycı bir şekilde kıvırıyordu. 

  "Senin yerinde olsam bu manzarayı uzun uzun doya doya seyrederdim. Bir daha böyle bir manzara bulamayabilirsin." Egoist. Pislik.

  " Hem zaten uzun bir süre birlikte olucaz." Ne diyor bu be! Egosu tavan yapmış.

  "Ne demek uzun süre beraber olucaz?"
Beni alaycı bir şekilde süzüp "Şu demek oluyor güzelim artık yaptıklarının bedelini ödeyeceksin."
 
   Güzelim mi? Neden bana güzelim dedi. Yine kalbim hızlandı. Ve neden cümlede o kelimeye takıldım? Off. -Şevval kendine gel.- İç sesim haklı. " Ne demek yaptıklarımın bedelini ödiycem. Ben ne yaptım ki?" Son cümlemi alaycı bir şekilde söylemiştim. Tabi ki ne yaptığımı biliyorum. Öncelikle Poyraz'ın omzunu ısırıp, hâyâlarına tekme attım. Sonra Bora'nin da yüzüne yumruk atıp hâyâlarına tekme attım. Bugün de tekrardan Poyraz'ın omzunu ısırmıştım. Ve bununla da yetinmeyip ardı arkası kesilmeyen yumruk atmıştım. Ama şu bir gerçek ki çok güzel dövmüştüm.

    Düşüncelerimden Poyraz'ın sesiyle ayrıldım.

   "Artık sıra, bedel ödemeye geldi."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yeni BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin