5. Bölüm

11 1 2
                                    

Kalbim ağzımda atıyordu. Ama nedenini bilmiyordum. Tabiki onlardan korkmuyorum. Belki birazcık. Ama kesinlikle kalbimin hızlı atması onlardan korkmamdan dolayı değildi.

Şevval arkasını dönüp kahverengi gözlü olana bakıp -adı Bora ya da Poyraz- alaycı bir ses tonu ile ''Anlamadım?" diye sordu. Bu sözünün altında 'Sen kim oluyorsun da bize hesap soruyorsun!' sözü vardı.

Kahverengi gözlü olan -evet hala adını bilmiyorum- gözlerini kısarak tehditkâr bir ses ile "Diyorum ki artık kaçacak yeriniz kalmadı." dedi.

Şevval tam ağzını açıp taramalıya bağlayacakken hoca araya girip "Poyraz! Ne oluyor orada?" diye sordu.

Poyraz oturduğu yerde yayılarak rahat bir tavırla "Sizi ilgilendirmez hocam." dedi.

Ben hocanın Poyraz'ı azarlayacağını düşünürken hoca sakin bir ses tonu ile "Eğer sessiz olursanız arkadaşlarınıza ders anlatacağım." dedi. Poyraz umursamaz bir şekilde omuz silkti.

Bütün bu olanları ağzım açık bir şekilde izlerken gözlerim bir anlık Şevval'e kaydı ve onunda benden bir farkı olmadığını gördüm.

İkimizde önümüze dönüp dersi dinlemeye çalıştık. Ama çalıştık. Şevval'i iyi tanıyordum. O da benim gibi az önceki olayı düşünüp şaşırıyor, şaşırıp düşünüyordu. -kısır döngüsü-
Hocayla nasıl boyle konuştuğuna anlam veremiyordum. Hic mi saygısı yoktu? Peki ya hocaya ne demeli, insan biraz kızar.

Düşüncelerimden sıyrılıp gozlerimle sınıfı taradım. Herkes sakin bir şekilde dersi dinliyordu. Sanki az önce bir öğrenci hocaya saygısızlık etmemiş gibi.

Kendi kendime 'Demekki bu tür olaylar çok sık oluyor ki herkes artık alıştı.' dedim.

Gözlerimle sınıfı tararken kahverengi saçlı ve yeşil gözlü olan bir meteorla göz göze geldim. Bana içten bir gülümseme bahşetti. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdiğimde bana göz kırptı.

Galiba bayılıcam! Bu nasıl bir çekiciliktir yaa. Gülümsemesi ayrı bir çekici göz kırması ayrı bir çekiciydi.

Düşüncelerimden Şevvalin kolumu dürtmesiyle ayrıldım. Gülümseyip "Çocuk tam bir taş ayrıca gözleri de çok güzel. Bence iki renkli göz birbirine çok yakışıyorsunuz." diye fısıldadı. Cevap olarak gözlerimi devirdim. Ve tam o sırada zil çaldı. Arkamızdan Poyraz "Herkes dışarı!" diye bağırdı. Şevval tam ağzını açıp onu tersliyecekken bu sefer ben onu durdurdum. "Şevval boşver gel çıkalım. Zaten onlar dediler diye çıkmıyoruz. Demeselerdi bile biz zaten çıkacaktık." dedim. Şevval sıkıntılı bir şekilde nefesini dışarı verdi. Başıyla beni onayladığında ona minnetle gülümseyip tam çıkacakken Poyraz " Siz burada duruyorsunuz." dedi.

Şevval ile beraber arkamıza döndüğümüzde deniz mavisi gözlerle karşılaşmayı beklerken mevinin en koyu rengiyle karşılaştım. Kaşlarını çatmış, gözlerini kısmış, nefretle bana bakıyordu. Neye bu kadar sinirlendiğini bilmiyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Hemen gözlerimi kaçırdım ve Şevvale baktım. Şevval kaşlarını çatmış bir şekilde Poyraz'a bakıyordu. "Pardon ama siz bize emir veremezsiniz." diye öfkeyle soludu. Poyraz'a baktığımda dudaklarını alaycı bir şekilde kıvırmıştı. Bora'nın konuşmasıyla  Bora'ya baktım. Bora " Poyraz şu kızı al götür ve bizi yalnız bırak." derken başıyla Şevvali gösteriyordu. Poyraz alaycı bir şekilde "Büyük bir zevkle." diyip ayağa kalktı. Şevval tam çemkirmeye başlayacakken Poyraz tek hamlede Şevval'i omzuna alıp sınıftan çıktı.

Arkasından ilerleyip Şevval'i kurtarmayı düşünürken Bora gür bir sesle " Sakın arkalarından gitmeye kalkışma." dedi. Kalbim onun sesiyle beraber son sürat atmaya başladı. Ama bu kesinlikle korkudan değildi. Sonunda onun gözlerine bakma cesareti bulduğumda hızla arkamı döndüm.

  Arkamı dönmem ile mavinin koyu tonlarında kayboldum. Bakışları ne kadar nefret ve öfke barındırsa da çok güzel bakıyordu. Aklıma Şevval'i getirip bu derinlikten çıkmaya çalıştım. Ve en sonunda başardım.

   Kaşlarımı çatıp " En yakın arkadaşımı bir psikopatın ellerine bırakacak değilim." dedim.

   Ayağa kalkıp öğretmen masasına doğru ilerledi. Alaycı bir tavırla " Hadi gitmeyi dene." dedi. Başımı dikleştirip yürümeye başladım. Tam yanından geçip gidecekken kolumu sert bir şekilde tutup ani bir hareketle beni duvar ile kendi arasına aldı.

   Kalbim ağzımda atıyordu ve şuan mavinin en derinlerinde kaybolmuştum. Kulağıma yakınlaşıp sıcak nefesini kulağıma üfleyerek "Cidden seni bırakacağımı mı sandın?" diye sordu.

  Onun sözüyle ağzımda atan kalbim artik vücuduma sığmıyordu. Kalbimin atışını duymaması için dua ediyordum. Ama eğer ona boyun eğeceğimi düşünüyorsa yanılıyordu.
  
   Başımı dikleştirip " Bana emir veremezsin!" diye adeta dişlerimin arasından tısladım. Aslında sesim düşündüğümden de yüksek çıkmıştı. Ağzını kulağımdan uzaklaştırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. Gözleri biraz daha koyulaşmıştı. Artık gözleri maviden yoksundu. Adeta gözleri simsiyahtı. Dişlerinin arasından "Birincisi sakın  bir daha bana bağırma. İkincisi sana emir veren yok." dedi ve kolumu bıraktı.

  Vücudunu vücudumdan ayırdığında kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim.

Öğretmen masasına oturup "Merak etme sana birşey yapmiycam. Sonuçta hâyâlarıma sen tekme atmadın." Sesi alaycıydı.

Ne sanıyordu kendini acaba! Bana birşey yapmicak ama arkadaşıma yapıcak üstelik ben de buna seyirci kalıcam. Oldu canım başka?
 
  Kendimi toparlayıp "Siz Şevval'e gözümün önünde işkence ediceksiniz ve bende buna seyirci kalıcam öyle mi?" diye alaycı bir şekilde sordum. Gözlerine baktığımda öfkesinin bir gramda olsa azaldığını gördüm. Bana bakıp gülümsedi. Bu seferki gülümsemesi alaycılıktan yoksundu ya da bana öyle gelmişti.

  "Merak etme işkence etmiycez. Kadınlara ve çocuklara bir şey yapmayız." dedi.

  Hıh! Kadınlara ve çocuklara birşey yapmazlarmış. Bir dakika bir dakika ne demek kadınlara ve çocuklara birşey yapmayiz yaa. O zaman adamlara... Tövbe tövbe. Ne diyorum ben ya.

  Tekrar başımı dikleştirip "Çok sağol yaa şimdi çok rahatladım." dedim alaycı bir sesle.

   Gözleri artık siyahtan maviye dönmüştü. Yani siniri geçmeye başlamıştı ve yüzündeki gülümsemesi genişlemişti.

  "Birşey değil." dedi. Bildiğin benimle dalga geçiyordu yaa. Ellerimi sıkıp yürümeye başladım. Sınıftan çıkacakken Bora ani bir hareketle tekrardan kolumu tutup duvarla kendi arasına sıkıştırdı. Gözleriyle adeta gözlerimi esir almıştı ve kalbim son sürat atıyordu.

  "Evet hâyâlarıma sen tekme atmadın. Ama seni bırakacağımı felan düşünüyorsan yanılıyorsun." iki kolunu da kaldırıp başımın kenarlarına yerleştirdi. " Ama senin kurtaranın olarak senden birşey istiyorum." dedi. Başını biraz daha bana yakınlaştırıp nefesini dudaklarıma üfleyerek " Ya beni şimdi öpersin ya da benim sevgilim olursun. Karar senin.

Yeni BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin