4.bölüm

2 0 0
                                    

Justin:

Serena uyanır uyanmaz, giyinmesi için hazırladığım kot şortu,dantelli beyaz tişörtü, krem rengi ceketi yatağın üstüne koydum, kıyafeti tamamlaması içinde altın rengi sarkıntılı bir kolye koydum. Evet, zevkliyimidir. Bana şaşkın şaşkın baktı meleğim.

"Hazırlan seni bir yere götürüyorum"deyince gülümseyip :

"Nasıl istersen birtanem" dedi. Ona yapacaklarımı düşünecek olursak, 'birtanem' demesi bile yanlış geliyordu artık.

...........

Serena:

 Giyindim ve aşağı indim Justin beni bekliyordu. Yüzünde çok acayip bir gülümseme vardı. Bu gülümsemeyi gördüğümde korkmam gerektiğini biliyordum, ve yeterince korkmuştum. Ona yaklaştım, kolumdan sıkıca tuttu beni kendine çekti ve bir eliyle belimi kavrayıp diğer eliyle de saçımı sağ omzumda toplayıp boynuma küçük bir öpücük kondurdu. Birden hayallerimden sıyrıldım ve bende onu öptüm. Ben önden arabaya giderken o da evin kapısını kilitleyip arkamdan geldi. Arabaya bindi.

Justin :

"Nereye gidiyoruz ?"

"Sürpriz. Ama tatlı bir sürpriz değil." Son söylediğimi fısıltıyla söylemiştim. Çünkü duymamalıydı.

"Ne diyebilirim ki, biliyorsun ; sana karşı koyamıyorum sevgilim" buna karşılık sessiz kaldım. Dediği an içimde bir burukluk oluştu ama planımdan sapmamalıydım. 

...........

Ve geleceğimiz yere varmıştık. Serena çok heyecanlı görünüyordu, ah benim meleğim işte bu dakikadan sonra malesef her anlamda canı acıyacaktı. Ve işte başlıyorduk.

Arabadan indim ve Serena'nın kapısını açtığım gibi o küçücük bedenini omzuma attım. 

"Bırak beni!! Justin sana söylüyorum derhal bırak beni !!!"

"Olmaz küçük hanım !"

"Ne demek olmaz Justin !! Bana hiçbir şey yapamazsın !"

"Sen öyle san" diyerek sırıttım.

"Justin.."

"Evet?"

"Korkmaya başladım."

"Neyden korkuyorsun ki ?"

"Neyse boşver. Bugünü mahvetmek istemem." Bencede yapmamalıydı çünkü bu benim işimdi. Onu sımsıkı güzelce bir öptükten sonra onu eve soktum omzumda, ve yere indirdim. Sonra onu yatak odasına çıkartıp, Jack'le onu gördüğümü söyledim :

"Serena, ben o gün seni takip ettim ve Jack'le seni gördüm."

"Hayır ! Kesinlikle öyle değil !! Her şeyi yanlış anladın Justin ! Bırak da açıklayayım !"

"Hiçbir açıklama yapma. Sen, sen onunla öpüşüyordun Tanrım, be-ben o dudaklar bana ait sanıyordum. Beni hayal kırıklığına uğrattın. Sen burada kalıyorsun bende yandaki odada ve seni buraya kilitliyorum sevgilim, üzgünüm ama yapmak zorundayım çünkü ben ihaneti kaldıramam. Seni seviyorum" deyip çıktım odadan.

Serena :

Ne !? Nasıl yani ? Benim açıklamamı dinleme gereksinimi duymadan beni bu odaya kapadı inanamıyorum !!

Pisliğin teki resmen. O Vanessa denen sürtükle öpüşürken ben böyle yapmadım. İnandım ona. Oysa dinlemedi bile. Peki. Öyle olsun, ama onu affetmem için ayaklarıma kapandığında ipler benim elimde olacak. O zaman görürüm seni Bay Bieber. Şimdi anlıyorum da Justin'in beni güzellikle (!) kilitlediği oda gerçekten de can alıcı şekilde güzelmiş. Gerçi, ağlamaktan önümü ve odayı tam göremesem de görebildiğim kadarı muhteşem diyebilirim. Pek sevmesem de oda pespembe (!) ama açıkçası bunun beni pek etkilediğini söyleyemeyeceğim çünkü şu kusursuz zevkle -justine ait olan zevk- döşenmiş güzellik beni benden aldı. Odada aynı zamanda yatağın üstünde tavandan asılı bir salıncak ve garip şekilde striptiz sopası olduğunu düşündüğüm tavandan yere kadar inen demir boru var. Biraz korkuttu bu beni ama odanın rengi insanı saçma bir mutluluğa itiyor. Ama şimdi akşam yemeğine kadar bu odada ve korkutucu striptiz sopasıyla burada oyalanmak zorundayım.. En azından burada birkaç dergi var ve onlarla zaman geçirebilme ve birazda salıncakta sallanabilme umuduyla sesimi çıkarmıyorum. Ama dur, ben kahvaltı bile etmedim. Neyse bu önemli değil son zamanlarda zaten fazla bir yemek yemiyorum midem mi küçüldü ne !? Bunları düşünürken kendimi yavaş yavaş tatlı uykunun kucağına bıraktığımı anlayamamışım...

.....................................................

 Yavaşça gözlerimi araladım hava kararmıştı, sabahtan akşama kadar uyumuş muydum yani ? Aman tanrım bu ne tembellik ! Ve yanımda oturan bal rengi gözlü, koyu sarı saçlı, kusursuz ciltli, müthiş dudaklı, harika gamzeli ve melek görünümlü şeytan olan Justin'i fark edemedim vay be..

"Günaydın prenses"deyip sırıttı.

"Günaydın" demekle yetindim ve sahte bir gülümseme takındım.

"Eee beğendin mi odanı?"

"Hıhı güzel ama striptiz sopasını anlayamadım."

"Akşam öğrenirsin" göz kırptı.

"Hayır sana striptiz yapıp altına yatmayacağım aşağılık şey !!"

"Peki. Sen bilirsin. Aç kalınca bunun için yalvaracaksın nasılsa.."

"Neden?" yanağımın ıslanmasıyla ağladığımın farkına vardım.

"Ne neden ?" deyip baş parmağıyla gözyaşımı sildi.

"Neden bana bunu yapıyorsun ! Ben sana ihanet etmedim. Açıklamama bile izin vermedin ki."

"Ben gözümle gördüm ya !? Açıklamana ihtiyacım yok. Dediğim gibi ben göreceğimi gördüm. Ve sana bu kadar güvenirken bana bunları yapman çok acımasızcaydı."

"SENİN BENİ BİR ODAYA KAPATMAN !? BU DA ACIMASIZCA !!!"

"Hadi bebeğim gel de yemek yiyelim." 

"Ne yiyeceğiz" dedim şımarıkça.

"Ne yemek istersin? Hizmetçilere hazırlatayım." deyip hizmetçilere seslendi. Demek ki yalnız değiliz. Oley ! en azından bir şansım var.

"Imm.. Domates soslu makarna, yanına da et sote lütfen." dedim dudaklarımı büzerek.

"Evet hemen hazırlayın" dedi o kusursuz dudaklar.

"Hemen Bay Bieber."

Elimi tutup beni yataktan kaldırdı ve salıncağa oturttu. Beni sallamasını pek istemiyorum çünkü düşüreceğinden eminim. Ama hiç değilse altımda yatak var diye geçirdim içimden. Beni sallarken bir yandan da erkeksi kokusu ile sarhoş oluyordum denebilir. Ve boynuma nefesini üfleyip öpmesiyle kendimden geçtim ve bayıldım yatağın üzerine. Justin'in korku ve endişe dolu bakışlarının ardından karanlık...

Sana Karşı koyamiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin