Yol kenarında gördükleri hayvanlar çok ilgi çekici geldi onlara. Tabi Bay Thomson, Jason' un hayvanlara olan ilgisini bildiğinden alacağı hediyeyi çok önceden belirlemişti. Jason' un ise bir şeyden haberi yoktu. Sadece bir hediyeye götürüldüğünü biliyordu. Bay Thomson, Jason' un suratına baktı ve hazır mısın dedi. Jason ise çok heyecanlıydı ve göz kapaklarını aşağı yukarı hareket ettirerek babasını onayladı. Yaklaşık dört dakika sonra mekana ulaştılar. Jason şaşkınlığını gizleyemiyordu. Çünkü o babasından bir tişört veya kazak bekliyordu -Hazır mısın demesinden anlayabilirdi ama-. Pet shopun içine girdiklerinde Jason' un aklına ilk olarak bir muhabbet kuşu geldi. Capcanlı renkleriyle, cıvıl cıvıl bir ortam yaratan güzel kuşlar... İçerisi kuş cıvıltılarıyla doluydu. Böyle bir ortamda Jason' un aklına hiç köpek gelmedi. Ama onun asıl ilgisi köpeklere karşıydı. Bunu bilen Bay Thomson, onu "birazda şu tarafa bakalım" diyerek köpeklerin bulunduğu kısma yönlendirdi. Jason' un aklı muhabbet kuşlarındaydı. Ta ki o küçük Rottweiler' i görene kadar. O an gözleri tamamen ona odaklanmıştı. Sanki ona en başından beri bağlıymış gibi bir his vermişti. Babası Jason' un bu köpeği çok seveceğini tahmin etmişti. Ama bu kadar da beklemiyordu. Jason ile köpek arasında geçen iki dakikalık karşılıklı bakışmadan sonra Jason babasına :
-Baba lütfen bu sevimli köpeği alalım lütfen, dedi.
Bay Thomson ise zaten bu işi kendi istiyordu. Jason' a -iki haftalığına- arkadaş olacak birini bulmalıydı. Bu köpek tam aradığı şeydi. Sonra oğluna şöyle dedi :
-Zaten sana olan sürpriz hediyem buydu, Jason. Sen onu sevdiysen alalım.
Bunu demesiyle Jason' un boynuna sarılması bir oldu. Bu onun için çok mutlu bir andı. Çünkü oğlunu uzun zamandır hiç bu kadar neşeli görmemişti.
Yaklaşık yarım saat içinde yeni dostları Max' a sahip oldular. Bu isim hem Bay Thomson' a, hem de Jason' a çok tatlı gelmişti. Ona güzel bir tasma ve oynaması için bir oyuncak aldılar. Jason ve Max' ın keyfine diyecek yoktu. Dolayısıyla Bay Thomson' unda.
Eve doğru yürürlerken Jason' un ölen annesiyle konuştuğunu düşündüğü o telefon kulübesinin önünden geçtiler. Bay Thomson oğlunun yine biriyle konuşacağından korkarken, Jason yine o kulübeye doğru yöneldi. Bay Thomson, Jason' a dönerek :
-Hey ! Bence yeni dostumuzla ilglenmeliyiz ha, ne dersin ?
-Tamam baba. Ama yeni dostumuzu anneme de tanıtmalıyım. Oda köpekleri çok severdi.
-Dinle Jason, annen...
-Baba sen ve Max gibi annem de benim en yakın dostum. Bunu bilmeye hakkı var.
-Senin ben ve Max' ten başka bir dosta ihtiyacın yok Jason !
Bay Thomson son cümleyi Jason' a bağırarak söylemişti. Bunu olaydan dört saniye sonra anladı ama iş işten geçmişti. Jason gözleri dolu bir şekilde yola devam etti. Bay Thomson az önce neşeli olan Jason' un gözlerini doldurduğu için çok vicdan azabı çekiyordu. Anne özlemiyle yanan bir çocuğun hayallerini kırmıştı sonuçta. Hemen onun gönlünü alma kararı aldı ve onun arkasından hızlı adımlarla yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New York'ta Bir Telefon Kulübesi
Non-FictionBir telefon konusmasi neler anlatabilir? Ya da oradan gelen ses bir cocugun hayatini nasil etkiler? Psikolojik sorunlar yasayan bir cocuk mu daha caresizdir, ne yapacagini bilemeyen bir baba mi? Ölen annesini surekli anan cocugun hayati nasil altust...